Vakıf Katılım web
Siyaset - Politika 24.09.2020 16:27

"AB Liderler Zirvesinde pozitif diyaloğun yolunun açılmasını umuyoruz"

Dışişleri Bakan Yardımcısı Kıran, "AB, jeopolitik bir kar-zarar hesabı yapmalıdır. Brüksel'de önümüzdeki hafta yapılacak toplantıda (AB Liderler Zirvesi'nde), pozitif diyaloğun yolunun açılmasını umuyoruz." dedi.
"AB Liderler Zirvesinde pozitif diyaloğun yolunun açılmasını umuyoruz"

Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki diyaloğun bölge için elzem olduğunu belirterek, "AB, jeopolitik bir kar-zarar hesabı yapmalıdır. Brüksel'de önümüzdeki hafta yapılacak toplantıda (AB Liderler Zirvesi'nde), pozitif diyaloğun yolunun açılmasını umuyoruz." dedi.

Bakan Yardımcısı Kıran, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından video konferans yoluyla düzenlenen "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de Hakkaniyet ve İşbirliği Vizyonu" başlıklı "Uluslararası Doğu Akdeniz Konferansı"nda konuştu.

Kıran, Doğu Akdeniz bölgesinin, Orta Doğu ve Afrika'ya "stratejik geçiş kapısı" olduğunu, aynı zamanda küresel deniz ticaretinin yüzde 30'unun burada gerçekleştiğini aktardı.

Stratejik ve jeopolitik öneme sahip bu bölgede çok uzun zamandır Suriye krizi ve Kıbrıs meselesi gibi istikrarsızlık ve çatışmaların olduğunu söyleyen Kıran, "Bütün bu sorunlara rağmen, Türkiye, Doğu Akdeniz'i iş birliği bölgesi olarak görmek istiyor. Bu da Akdeniz'e kıyısı olan bütün ülkelerin faydasına olacaktır." diye konuştu.

Türkiye'nin bölgedeki hedeflerini 4 başlıkta toplayan Kıran, bunları, uluslar arası hukuk uyarınca deniz yetki alanlarının sınırlandırılması, kıta sahanlığı haklarının korunması, off-shore kaynakları üzerinde Türk ve Kıbrıs halklarının eşit haklara sahip olmasının sağlanması ve tüm tarafların dahil olacağı iş birliği mekanizmalarının bulunması olarak sıraladı.

Kıran, Türkiye'nin daima Doğu Akdeniz'de hakkaniyete dayalı bir anlayış ve diyalogdan yana olduğunun, buna karşılık, Yunanistan'ın maksimalist deniz yetki alanı sınırlarını genişletmeye çalıştığının altını çizdi.

"Sevilla Haritası, hakkaniyetsiz bir yaklaşımı ortaya koyuyor"

Bakan Yardımcısı Kıran, Sevilla Haritası'na ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Tarafsız bir gözlemci buraya (Sevilla Haritası'na) bakarak bile ne kadar hakkaniyetsiz bir yaklaşım olduğunu anlayacaktır. Bu yaklaşım hakkaniyete dayalı deniz bölgesi sınırlandırmasını mümkün kılmamaktadır." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin beklentisinin, ABD ve AB'nin bu haritayı dikkate almaması olduğunu belirten Kıran, buna karşılık, AB üyeleri arasında da Doğu Akdeniz konusunda ortak bir yaklaşım olmadığına işaret etti.

Kıran, Fransa'nın Doğu Akdeniz konusundaki tutumunun açık olduğunu kaydederek, "Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan ve Fransa Cumhurbaşkanı (Emmanuel) Macron arasındaki telefon görüşmesinin ardından bu durumun normalleşmesini bekliyoruz." ifadesini kullandı.

AB'nin, Doğu Akdeniz konusunda bir tarafı destekleyen tutumundan vazgeçmesi gerektiğini dile getiren Kıran, "Yaptırım diliyle birlikte diyalog atmosferi mümkün gözükmüyor." değerlendirmesinde bulundu.

"AB, jeopolitik kar-zarar hesabı yapmalıdır"

Konuşmasında, AB ile Türkiye arasındaki iş birliğinin bölge için elzem olduğunun altını çizen Kıran, Türkiye ve Birliğin, bu iş birliğiyle güvenlik, istikrar ve bölgenin refahına katkıda bulunabileceğini kaydetti.

Kıran, "AB, jeopolitik bir kar-zarar hesabı yapmalıdır. Brüksel'de önümüzdeki hafta bir toplantı yapılacak. Pozitif diyaloğun yolunun açılmasını umuyoruz." diye konuştu.

Bakan Yardımcısı Kıran, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin pozisyonu oldukça açık. Türkiye, Akdeniz'e sınırı bulunan bütün ülkelerle deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmaları için hazırdır ve Kıbrıs meselesinin çözülmesine kadar, Kıbrıs halkının haklarının da dikkate alınması mutlaka şarttır. Off-shore kaynaklar da iş birliğinin bir unsuru olmalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada bir bölge konferansı yapılarak, Doğu Akdeniz'de çıkarları bulunan, Kıbrıs Türk halkı dahil olmak üzere bütün tarafların dahil edildiği bir konferansın yapılması çağrısında bulunmaktadır. Doğu Akdeniz'de diyaloğu teşvik eden bizler, kalıcı ve kapsamlı bir şekilde Kıbrıs'ta çözüm arıyoruz. Kıbrıs Türk halkı da Kıbrıs'ın eş sahipleridir. O nedenle, Güney Kıbrıs Rum halkı bu adanın tek sahibi gibi hareket edemez. Bu bölgede, Türk halkıyla birlikte o gücü ve zenginliği paylaşmalıdırlar. Her kriz bir fırsata da bir kapı açar. Biz bunun da farkındayız. Doğu Akdeniz inanılmaz bir enerji potansiyeli taşımaktadır. Hepimiz sadece iş birliği yolundan geçerek, bu kaynaklardan faydalanabiliriz."

"Biz Mısır ile de görüşmeye hazırız"

Konuşmasının ardından kendisine yöneltilen, "Mısır ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) belirlemek, Türkiye'nin bölgedeki stratejisinin bir parçası mıdır?" sorusu üzerine Kıran, Türkiye'nin, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgili Mısır dahil birçok ülkeyle birtakım faaliyetler yürüttüğünü hatırlattı.

Bakan Yardımcısı Kıran, "Bununla ilgili konsültasyonlar oldu. Mısır ile de toplantılar yapıldı. Biz Mısır ile de görüşmeye hazırız. Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ya da MEB anlaşmalarının yapılması konusuna açığız. Burada, bu burum Mısır'ın sergileyeceği iradeye bağlıdır." dedi.

Kıran, "Yunanistan, bu mevzuyu uluslar arası mahkemelere ya da tahkime götürebileceğini söylüyor. Bunun olması durumunda, Türkiye, Uluslararası Adalet Mahkemesi ya da tahkime gitmeyi düşünür mü?" sorusuna, şu yanıtı verdi:

"Ben buna katılmıyorum. Türkiye, bu meselenin ya da bu anlaşmazlığın çözümünde herhangi bir şekilde tahkime ya da uluslar arası mahkemeye gitmek zorunda değil çünkü Türkiye, Uluslararası Adalet Divanı dahil olmak üzere herhangi bir şekilde bir karara karşı çıkmamıştır. Yunanistan bunu tahkime ya da uluslar arası mahkemelere taşıma niyeti gösteriyor ama gerçeklere ya da Yunanistan'ın konumuna baktığımız zaman, Uluslararası Adalet Divanını sanki destekliyormuş gibi görünüyorlar ama burada adaların statüsüne, deniz yetki alanlarının sınırlandırılması gibi anlaşmalara baktığımız zaman, burada zaten her şey ortada. Bunu mahkemelere taşımak istiyorlar ama her zaman da tahkime gitme konusunda bir çekince de gösteriyorlar. Yunanistan'ın kendisi zaten her ne kadar bunu dile getirse bile bu meseleyi uluslar arası mahkemeye taşıma noktasında çekinceli davranıyor."