Vakıf Katılım web
Dünya 29.11.2022 13:54

BM'nin Filistin'i bölme kararının 75. yılında "iki devletli çözüm" hala uzak görünüyor

BM'nin Filistin'i Yahudi ve Arap olmak üzere iki devlete bölme kararının ardından tarihi topraklarda bir Yahudi devleti kurulurken, işgal altındaki Filistin'in bağımsızlığını öngören "iki devletli çözüme" yönelik inanç giderek azalıyor.
BM'nin Filistin'i bölme kararının 75. yılında "iki devletli çözüm

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, iki aylık yoğun müzakerelerin ardından 29 Kasım 1947'deki ikinci oturumunda Filistin Özel Komitesi'nin çoğunluğu tarafından sunulan bölme planını 181 (II) sayılı kararıyla kabul etti.

O dönem "taksim" kararı olarak bilinen 181 sayılı karar, 33 devletin lehte, 13 devletin ise aleyhte oy kullanmasıyla kabul edildi. 10 devlet ise çekimser kaldı.

Söz konusu karar, bölgede İngiliz mandasının kaldırılması ve ordusunun tedricen geri çekilmesi ile Filistin topraklarının 3'e ayrılmasını öngörüyordu.

Arap devletinin kurulacağı bölüm, Batı Celile, Akka, Batı Şeria ile Usdud’un (Aşdod) kuzeyinden güneyde Refah kentine kadar uzanan güney sahili ve Mısır sınır şeridi boyunca çölün bir kısmını içine alan 11 bin kilometrekarelik bir alana tekabül ediyordu.

Yahudi devletinin kurulacağı bölüm ise Hayfa'dan Tel Aviv'e kadar uzanan sahil şeridi, verimli topraklara sahip Doğu Celile, Taberiye Gölü, işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeydoğu sınırı ve Necef (Negev) Çölü'nün çoğunluğunu kapsayan 15 bin kilometrekareye yakın bir alandan oluşuyordu.

Kudüs ve Beytüllahim ile bunlara komşu diğer bölgelerin yer aldığı 3. bölümün ise uluslararası vesayetle yönetilmesi öngörülüyordu.

İsrail işgali ve Yahudi yerleşim birimleri uluslararası kararları ihlal ediyor
İsrail, BM'nin taksim kararını dikkate alarak 14 Mayıs 1948'de sınırlarını açık bir şekilde ilan etmediği İsrail devletini kurduğunu duyurdu. Kararın Filistinlilere devlet kurma hakkı verdiği ikinci kısmı ise görmezden geldi.

BM kararı, İsrail'in yayılmacı politikaları nedeniyle tam anlamıyla hayata geçirilmedi. Yahudi örgütleri, 1948'de Filistin topraklarının çoğunu kontrolü altına aldı.

Böylece Filistin topraklarının dörtte üçü İsrail'in hakimiyetine geçti. Buna karşılık Ürdün Batı Şeria'da, Mısır da Gazze'de yönetimi ele geçirdi.

Ancak İsrail bununla yetinmeyip 5 Haziran 1967'de Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze, Mısır'daki Sina Yarımadası ve Suriye'deki Golan Tepeleri'ni de işgal etti.

BM Güvenlik Konseyi (BMGK) Kasım 1967'de aldığı 242 sayılı kararla İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesini istedi.

Ancak söz konusu kararın üzerinden geçen yıllara rağmen İsrail halen bu topraklardan çekilmeye yanaşmıyor; Batı Şeria'da işgal ve Gazze'de abluka devam ediyor. Kudüs ve Golan Tepeleri’ndeki İsrail işgali de sürüyor.

İsrail'in 1967'deki savaşın ardından işgal ettiği Batı Şeria'da, halihazırda yaklaşık 250 yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Bu yerleşim birimlerinde 500 binden fazla Yahudi yerleşimci yaşıyor.

Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.

İki devletli çözüme inanç azalıyor
Son yıllarda koalisyon krizleri ile seçim sarmalına girerek siyasi sahnede istikrarsızlığa mahkum olsa da Tel Aviv yönetiminin Filistinlilere yönelik politikası değişmedi.

İsrail, iki devletli çözümü yok eden, güvenlik ve istikrarı etkileyen zor ve karmaşık bir atmosfer yaratan tek taraflı tüm uygulamalarına devam ediyor.

İsrail’in, işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı Apartheid sistemi, orantısız şiddet, öldürme, ev yıkımları, tehcir, yerleşimci şiddeti ve Mescid-i Aksa'nın statüsüne yönelik ihlalleri sürerken, uluslararası meşruiyete göre iki devletli çözüm seçeneğini koruyacak siyasi bir ufuk görünmüyor.

Tel Aviv yönetiminin hala Filistin'e yönelik net bir stratejisinin bulunmadığı değerlendirilirken, son günlerde ise siyasi tablo daha karamsar bir hal aldı.

İsrail'de 1 Kasım’da yapılan erken genel seçimle "aşırıcı-ırkçı" partilerin güç kazanması, siyasi çözüm bir yana, gerilim ve şiddetin tırmanmasına yönelik endişeleri iyice artırdı.

Seçimde zafer elde eden Binyamin Netanyahu ittifakında yer alan ve Filistinlilere yönelik ırkçı ve ayrımcı politikalarıyla öne çıkan partilerin yeni kurulacak hükümette yer almaları nedeniyle Filistin sorununun "patlama" noktasına gelmesinden endişe ediliyor.

- Uluslararası Filistin Halkıyla Dayanışma Günü

BM 29 Kasım 1947'de aldığı kararla Filistin devletinin ikiye bölünmesine zemin hazırlarken, 1977’de ise aynı günün "Uluslararası Filistin Halkıyla Dayanışma Günü" olarak kutlanmasına karar verdi.

Bu dayanışma günü kapsamında BM, sivil toplum kuruluşları ve hükümetlerden, Filistin halkıyla dayanışma mesajları yayınlama, toplantılar düzenleme ve film gösterimleri gibi etkinlikler gerçekleştirmesini istiyor.