Röportaj 08.08.2017 12:30 Güncelleme: 08.08.2017 16:24

​Bozdağ: Bir devletimiz var adı da Türkiye devleti

Kabinede gerçekleşen revizyon ile Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olan Bekir Bozdağ, medya kuruluşlarının Ankara Temsilcileri ile dün bir araya geldi.
​Bozdağ: Bir devletimiz var adı da Türkiye devleti

Seda ŞİMŞEK/Ankara

Kabinede gerçekleşen revizyon ile Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olan Bekir Bozdağ, medya kuruluşlarının Ankara Temsilcileri ile dün bir araya geldi. Bozdağ ile gündemdeki konuları konuşma imkânı bulduk.  Bozdağ, şu değerlendirmeleri yaptı:

“GEREKLİ ADIMLARIN ATILMASINDA TEREDDÜT EDİLMEYECEK”

*Suriye’de yeni bir operasyon söz konusu mu?

Suriye'de olup biten her şey Türkiye'nin hem sınır güvenliği hem de ulusal güvenliği bakımından büyük önem arz etmektedir. Sınırlarımızın ötesinde yaşanan istikrarsızlıklar, çatışmalar ve diğer hadiseler Türkiye'yi her açıdan doğrudan ilgilendirmektedir. Dünyanın binlerce kilometre ötesinden gelen ülkeler burada bir takım değerlendirmeler yaparken, 910 kilometre sınırı olan, sınırın bu tarafındakiler ile öbür tarafındakiler akraba, komşu, tarihdaş, dindaş olan, böylesine köklü bağları olan Türkiye'nin yanı başında olup bitenlerle ilgilenmemesini kimse beklememelidir. Türkiye kendi ulusal güvenliği bakımından gerekli olan adımları gerektiği zamanda atmakta bugüne kadar tereddüt etmedi, bundan sonra da tereddüt etmeyecektir. Türkiye bölgede huzur, istikrar ve siyasi çözümün olması ve çatışmaların sona ermesi, kalıcı barışın tesis edilmesi için üzerine düşenleri bugüne kadar fazlasıyla yaptı. Şu anda Rakka'da terör örgütü DEAŞ'a karşı yürütülen bir operasyon var. Bu operasyon elbette önemli bir operasyondur. DEAŞ ile dünyada en samimi, en etkin ve en kararlı mücadele eden tek ülke Türkiye'dir. Hem ülkemiz içerisinde hem sınırlarımız ötesinde DEAŞ terör örgütüyle amasız, fakatsız ve tereddütsüz bir mücadeleyi Türkiye vermektedir. Bir terör örgütüyle mücadele ederken taktiksel niyetler ve düşüncelerle de olsa başka bir terör örgütünün kullanılması fevkalâde yanlıştır. ABD’nin terör örgütü DEAŞ’ı bertaraf etmek için terör örgütü olduğu tartışmasız olan PYD/YPG'yi kullanması büyük bir hatadır, vahim bir hatadır. Sınırlarımızın ötesinden gerek Afrin'den gerekse de başka bölgelerden Türkiye'ye dönük her türlü eylem her türlü saldırı anında karşılık bulacaktır. Zaman zaman ülkemize dönük oradan tacizler olduğunda anında misliyle mukabele edilmiştir, bundan sonra da misliyle mukabele edilecektir. Türkiye, bölgedeki çıkarlarını, bölgenin huzur ve barışını korumak için bütün hadiseleri yakından takip ediyor, ülkemizin ve bölgemizin çıkarları için gerekli adımları atmakta da tereddüt etmeyecektir. Hangi adım ne zaman atılır, nasıl atılır buna dair değerlendirmeleri devletimizin ilgili birimleri, hükümetimizin bakanları, Sayın Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız yapıyorlardır.

“BİR DEVLETİMİZ VAR”

*Ayhan Oğan'ın açıklamalarıyla ilgili bir değerlendirmeniz oldu, yeni bir devlet kurulacağına ilişkin sözleri tepki çekti. 

Sayın Cumhurbaşkanımızın Malatya konuşmasını dinlemekte fayda var. Bugün, 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' ilkesinin parti tüzüğüne koymuş yegane parti AK Parti'dir. Türkiye Devleti, Türk milletinin binlerce yıldır süren devlet geleneğinin son temsilcisidir. Türk milletinin kurduğu son devlettir. Devletin yönetim şekli olan cumhuriyetin nitelikleri, resmi dili, başkenti, milli marşı yani devletin kimlik bilgileri çok nettir ve bunlar sadece anayasanın kuralı değil, aynı zamanda 80 milyon milletimizin ortak değerleridir. Ortaya koyduğumuz siyaset anlayışıyla da yaşam tarzımızla da bunu tescilledik. AK Parti'nin içinden çıkan cumhuriyet hükümetinin veya AK Parti kadrolarının devletle sorunu varmış gibi gösterilmesi AK Parti'ye ve bu kadrolara yapılan çok büyük saygısızlıktır, haksızlıktır. Böyle bir şey olamaz. Türkiye'nin AK Parti bugün birleştirici gücüdür.  AK Parti içerisinden çıkan hükümetimiz, Türkiye'nin her yerinin, her ilinini, her ilçesinin, beldesinin, köyünün milletimizin tamamının ve devletimizin hükümetidir. Bizim devletimiz vardır ve adı Türkiye Devletidir. 

Devletin daha iyi yönetilmesi, vatandaşa daha hizmet sunulması konusunda herkes farklı görüşlere sahip olabilir. Onun için partiler var zaten. Siyaset yapmayan insanların da Türkiye'nin daha iyi yönetilmesi ve vatandaşa daha iyi hizmet sunulması hakkında farklı görüşleri olabilir. Onlar da bu görüşlerini özgürce ifade edebilmeli ve ifade edilen bu görüşler o çerçevede değerlendirilmeli ama AK Parti'nin veya hükümetin görüşlerini oluşturan mekanizmalar bellidir. O görüşler, görüşü ifade edenin görüşü olur. Bir tartışma konusu olabilir ve değerlendirme konusu olabilir. Ama bu hükümete mâl edilemez. Maalesef, partiden bir yetkilinin yapmadığı bir değerlendirme ve çalışmayı partinin görüşü veya hükümetin görüşü gibi çarpıtma, bir algı operasyonu oluşturma çabalarını da görüyoruz. 2019'a giderken milletin kararlarını etkilemek için çok daha farklı algı operasyonlarına şahit olacağız. Farklı görüşler olabilir, o görüşler görüş sahiplerini bağlar ve onların kendi içinde tartışılması, değerlendirilmesi demokratik bir hukuk devletinde olması gereken şeydir. Bu vatan, millet, devlet, bayrak için gerektiğinde ölümü şereflerin en büyüğü kabul eden bir kadroya, devleti yok edecek veya devlet karşıtlığı gibi akıl almaz yaftaların yapıştırılmasını kabul edemeyiz. 

“KILIÇDAROĞLU YALANCI ŞAHİTLİK YAPMIŞTIR”

*CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Focus Dergisi’ne verdiği demeci nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Türk turizmine bir bomba attığı gibi Türk ekonomisine de bir bomba atmaktır bu. Çünkü Türkiye'de istedikleri siyasal değişimi sağlamayı başaramayan çevreler en son darbe teşebbüsüyle bunu silahlı kuvvetlerin içerisindeki FETÖ'cü unsurlarla beraber yapmak istediler ama başaramadılar. Türkiye'nin ekonomisini, turizmini ve dünyada güçlü olmasını sağlayan göstergelerini kötüye götürmek için büyük bir gayretin, çabanın her alanda olduğunu görüyoruz. Buna rağmen Allah'a şükür ülkemizin ekonomisi gayet iyi seyrediyor. Her alanda güçlü ve olumlu değişmeleri görüyoruz. Her türlü olumsuzluğa karşı direnç kat sayısı yüksek bir ekonomimiz var. Kılıçdaroğlu'nun Almanlarla beraber politika üretmesine karşı da direnci yüksek bir ekonomimiz var. Ben, Focus Dergisi’ne verdiği röportajı baştan sona okudum. Röportajlarda sorulardan sonraki kısımlar tırnak içidir. Ses kaydı vardır, o ses kaydının dökümü yapılır, oraya geçirilir. Ben Focus'u merak ediyorum, onlar ne açıklama yapacaklar? 'Biz yalan mı yazdık' diyecekler, yoksa 'Sayın Kılıçdaroğlu söyledi, biz de çözümünü yaptık aynen yazdık mı' diyecekler. Türkiye'de siyaset yapan ve Türk halkından iktidar olmak için oy isteyen birisi, Türkiye'nin ekonomisi kötüye gitsin, Türkiye'ye turist gelmesin, turizmi geriye gitsin diye açıklama yapabilir mi? Soru soranlar, Alman hükümetinin Türkiye'ye karşı yaptığı son dönemdeki haksız değerlendirme ve uygulamaları haklılaştırmak için sorular soruyor. Bir yer hariç, diğer soruların cevaplarına baktığında muhabir ne istediyse Sayın Kılıçdaroğlu'ndan almış. Burada Türkiye'nin ana muhalefet liderine, şunu söylemem gerekmez mi? Siz Türkiye'nin çıkarlarını, Türkiye'nin hükümeti gibi korumakla mükellef değil misiniz?' “Türkiye'de siyaset kimi isterse o tutuklanıyor, cezalandırılıyor” gibi bir algı operasyonunun altına kendi görüşleriyle şahitlik ederek imza atıyor. Bu ahlaki değildir, doğru da değildir. Milli bir siyasetin, milli bir siyasetçinin yapacağı bir iş hiç değildir. Kılıçdaroğlu bu yaptıklarıyla kendi milletine ve kendi devletinin aleyhine kanaatlerin pekişmesine ve Türkiye'ye ve Türk milletine dönük kirli algı operasyonlarının gerçekmiş gibi kabulüne yol açan bir yalancı şahitlik yapmıştır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.  Sayın Kılıçdaroğlu'na sormak istiyorum, acaba siz Türkiye'den mi yanasınız, bütün bu olup biten olaylar, tartışmalar konusunda yoksa Almanya'dan yana mısınız? Siz, bütün bu Türkiye ile Almanya arasındaki tartışmalarda Alman hükümetini mi yoksa Türk hükümetini mi haklı görüyorsunuz? Darbecileri, Almanya'nın himaye etmesini doğru, Türkiye'nin bunu eleştirmesini yanlış mı görüyorsunuz? PKK'ya karşı Almanya'nın tutumunu doğru, Türkiye'nin eleştirilerini yanlış mı görüyorsunuz?

Almanya'daki insanların Türkiye'ye gelmekten çekindiğine dair haberler, yorumlar, sorularla oluşturulmak istenen kanaatlerin tamamı planlı yalanlardır. Geçen senenin aynı aylarına göre mukayese ettiğinizde Türkiye'de Almanya'dan gelen turist sayısında bir artış olduğunu görüyoruz. Halklar arasına bir soğukluk yerleştirmeye Türkiye'ye, Almanya'dan turist akınını engellemeye dönük çalışmalar, bugüne kadar başarılı netice vermedi, bundan sonra da vermeyecektir. O röportajı görünce ‘acaba bu Almanya'da bir siyasi partinin lideri mi Türkiye'ye dönük açıklama yapıyor’ diye aklıma geldi ama baktım maalesef Türkiye'nin ana muhalefet partisi lideriymiş bunu yapan. 

 “ADALET DEĞİL, ADAYLIK MİTİNGİ YAPTI”

*2019’da Kılıçdaroğlu’nun  cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı konusunda ne düşünüyorsunuz? 

Benin kanaatim Kılıçdaroğlu kendi aday olacak. Adalet yürüyüşüne, konuşmalarına baktığımız zaman “Ben planladım, ben yaptım, ben yürüdüm” diyor. Vatandaşlarımıza hitap ederken de “ben”i öne çıkarıyor. CHP’den ayrı bir Kılıçdaroğlu figürü ortaya çıkarılıyor. CHP ayrı, CHP’ye antipatisi olan vatandaşlar oraya oy vermeyebilir ama Kılıçdaroğlu’nu oradan soyutladığınızda ayrı. Arkadaki rakamları büyük göstererek orada bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Benim kanaatim kendisi 2019’de adaylık için zemin hazırlıyor. Bu mitingi de adaylığının ilk ilan şeyidir. Orada muhafazakâr kesime, başka kesimlere mesaj veriyor. Adalet mitingi değil, kesinlikle adaylık mitingiydi. İktidara talip olmayan bir parti genel başkanı siyaset yapabilir mi? Onun için de benim kanaatim Kılıçdaroğlu, adalet mitingi değil, bir adaylık mitingi yaptı. Adalet yürüyüşü değil, adaylık devşirme yürüyüşü yaptı. Bundan sonra bunun altını tahkim edecektir. 

“DARBECİLERE TEK TİP KHK’YA KONULACAK”

*Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu,  tek tip kıyafete ilişkin yasal düzenlemeye ilişkin, “çok gerekli de değil, yasada kılık kıyafete ilişkin düzenlemeler var” dedi. Yeni bir yasal düzenlemeye neden ihtiyaç duyuluyor?

Adalet Bakanımız bir açıklama yaptı, yasal düzenleme ihtiyacı olduğunu ifade etti. Bu konuda Adalet Bakanlığının bir hazırlığı var. Sayın Barolar Birliği Başkanının söylediği, bu konuda bir düzenleme var, doğru ama genel bir düzenleme, herkesle ilgili. Düzenleme yaptığınızda o düzenlemeye göre hareket etmeniz gerekir.  Suçlara göre ayrım yaptığınızda veya genelin dışında ayrım yaptığınızda, terör suçlarına ayrı, darbe suçlarına ayrı, çıkar amaçlı suç örgütlerine, diğer suçlara ayrı bir şey yaptığınızda o eşitlik ilkesi ile bağdaşmayacağı için orada bir sorun olduğu değerlendiriliyor. Sayın Bakanımız, kimlere uygulanacağı konusunda genel dışında, bir takım farklılıklar olacaksa onun bir yasal zemine ihtiyacı olduğunu ifade etti. Onlar da çalışıyorlar. Renkle ilgili Cumhurbaşkanımızın açıklaması oldu. Rengi konusunda bir belirsizlik yok ama kapsamıyla ilgili konuda bir yasal düzenleme ihtiyacı olduğunu ben de düşünüyorum. Bakanlık üzerinde çalışıyor, o çalışmayı hükümetimizle paylaşacak. Ondan sonra son şekli verilecek.  Meclis Ekim'de açılacağı için o zamana kadar zaten yasalaşma imkânı olmayacağından, muhtemelen çıkacak KHK’lardan birine o düzenleme konulabilir.

“YAŞ’IN GÜNDEMİNE GELİP DE İHRAÇ EDİLMEMİŞ KİMSE YOK”

*FETÖ ile mücadele…

 “FETÖ'cüleri kıyafetlerinden tanırız” diyorsanız çok yanılıyorsunuz. Onlar göründüğü gibi olmayan, olduğu gibi görünmeyen, takiyeyi esas alan, bütün terör örgütlerinden farklı sui generis bir terör örgütüdür. Bulundukları yerde diyelim amiri laik, bunlar ondan daha laik, diyelim muhafazakâr, ondan daha muhafazakâr, diyelim liberal, ondan daha liberal. Yani bulunduğu ortamda kimlerle beraberse onlardan gözüküyor. Kendi kimliğini, karakterini, kişiliğini ortaya çıkarmıyor. O yüzden şak diye onu tanımak o kadar kolay değil. Alnında yazmıyor. Adama bakıyorsun, bambaşka bir profil çiziyor, sonra bir bakıyorsun FETÖ'nün göbeğinden çıkıyor. FETÖ terör örgütüyle bugüne kadar AK Parti hükümeti dışında mücadele etmiş bir tane cumhuriyet hükümet gösterin bana. 28 Şubat'a bakın, 28 Şubat'ta, 28 Şubatçıların bir ortağı. Zaman zaman, “Efendim askeriyede temizlik yapıldı da hükümet geldiği zaman temizlik durdu” deniyor. Kesin bilgidir, bugüne kadar Yüksek Askeri Şûra'nın (YAŞ) gündemine gelip de ihraç istenip de ihraç edilmemiş tek bir kişi yoktur. Kim geldiyse ihraç edilmiştir. Fakat irtica ve benzeri nedenlerle geliyor. Bugünkü gibi terör örgütü, ulusal güvenlik vesaire gibi bir bakış açısıyla gelmiyor. Yani o kaynaklarda “Fetullah Gülen grubu” diye geçiyor. Çünkü 'FETÖ'cü' diye atıyorsun ama adam kendi kimliği ile ortaya koymuyor ki. FETÖ'cüler eşinin başını örtmüyor, namaz kılmıyor, oruç tutmuyor. Oradakiler ne gözüküyorsa ondan gözüküyor. O yüzden FETÖ terör örgütünün gerçek üyelerini tespit etmek o kadar kolay bir iş değil. 2011 seçimlerinden sonra, seçimlerin hepsinde de AK Parti'nin kriterlerinden bir tanesi FETÖ'cü olmamaktır. AK Parti kendi içerisinde bu anlamda o ayıklamayı yaptı. FETÖ terör örgütüne karşı Cumhuriyet tarihinde çok net ve kararlı bir tavır koyan tek Cumhuriyet hükümetidir. FETÖ’nün kamuoyu aktarımlarına bakıldığında CHP’de genel başkan düzeyinde avukatlığını görüyoruz. 30 Mart'ta, 10 Ağustos, 7 Haziran, 1 Kasım seçimlerinde bir tane FETÖ'cünün oyu AK Parti'nin oyu içerisinde yoktur. Darbe teşebbüsünü hep beraber yaşadık. O gece hep beraber birlik olduk, ama daha sonra "kontrollü darbe" iftirasını FETÖ gündeme getirdi ve altını dolduramadığı halde "kontrollü darbe" iftirasını bugün dillendiren Sayın Kılıçdaroğlu. FETÖ'nün terör örgütü kimliği ortaya çıktıktan sonra FETÖ'yle de eylemsel birliği içerisinde olduğunu çok net görüyoruz. 

“FETÖ İLE MÜCADELEYİ SİYASAL REKABETİN DIŞINA ÇIKARMAMIZ LAZIM” 

FETÖ ile en etkili, en kararlı, en samimi mücadeleyi yapan hükümet AK Parti Hükümeti'dir. Bundan önceki hükümetler döneminde bir mücadele falan yok. İrtica adı altında yapılan şeyler var. Ama Fethullahçı Terör Örgütüyle Türkiye'de yapılan mücadele AK Parti Hükümetleri döneminde başlamıştır ve bundan sonra da devam edecektir. Bu mücadeleyi siyasal rekabetin artık dışına çıkarmamız lazım. PKK ile mücadele gibi FETÖ ile mücadeleyi artık siyaset üstü bir konuma getirmemiz, muhalefet partileriyle bu konuda yekvücut olmamız lazım. Ben buradan CHP'ye, diğer partilere de çağrıda bulunuyorum.  FETÖ'yle hep beraber birlikte hepimiz mücadele etmemiz lazım. Bu terör örgütünün hedefi AK Parti değil, Türkiye'dir. Türkiye'nin her alanına hâkim olmak ve Türkiye'de her şeye sahip olmak isteyen ve bunu da kendisini besleyenlerin hizmetine sunmak isteyen bir ihanet şebekesi. 

“MÜFTÜLÜKLERDE RESMİ NİKÂH KIYILACAK”

*Müftülere verilen nikâh yetkisinin, imam ve vaizlere de verileceğine dair haberler var. 

Bizim Nüfus Hizmetleri Kanunumuz,  "Resmi nikâh, belediyesi olan yerlerde belediye başkanı veya bu işler için başkanın görevlendirdiği memur, köylerde muhtar tarafından kılınır” diyor. Nikâh memuru tanımı bu. Belediye başkanı, belediye başkanının görevlendirdiği memur ve köyde muhtar. Bir de, "Bakanlık, İl Vatandaşlık ve Nüfus Hizmetleri Müdürü, nüfus müdürlükleri, ilçe nüfus müdürlükleri ve dış temsilciliklere de evlendirme yetki ve görevi verebilir” diyor. Şimdi burada yapılan düzenleme bu ikinci fıkraya "İl ve ilçe müftülüklerinin" eklenmesi. Yani bakanlık, yetkilendirdiği zaman il ve ilçe müftülükleri resmi nikâh kıyacaktır. Burada kıyılan nikâh resmi nikâhtır. Yönetmeliğe göre, bugün nasıl resmi araştırmalardan, “evlenme şartları tam, evlenme engelleri yok” tespitinden sonra nikâh kıyılıyor, imzalar atılıyor, tanıkların şahitliği alınıyor ve nikâh cüzdanı veriliyor, bunlar nüfusa tescil ediliyorsa aynı işlem yapılacaktır. Medeni Kanun’da evlilik yaşında ve evlenme engellerinde bir değişiklik yok. Yani, küçük yaşta evliliklerin önünün açılması söz konusu değil. Bunun laikliğe aykırı bir yönü kesinlikle söz konusu değildir. İnsanları müftülüklerde resmi nikâh kıymaya zorlamamaktadır, yani bir alternatif ilave etmektedir. Vatandaşlarının tercihine bırakmaktadır, isteyen nikâhını istediği yerde kıydırabilecektir.

“MABETLERDE NİKÂH KIYILAMAYACAĞINA İLİŞKİN HÜKÜM VAR” 

* İmamlara ve vaizlere de bu yetki verilecek mi?

Yasadaki hüküm çok açık, “il ve ilçe müftülüklerine bu verilir” diyor. Verilecek yer il ve ilçe müftülükleridir. Bazıları, “Camilerde nikâh kıyılacak” diyor. Mesela bizde evlendirme yönetmeliği var. Orada mabetlerde nikâh kıyılamayacağına dair çok açık kural, hüküm var. Müftülüklerin nikâh kıyması Türk toplumu tarafından yadırganacak bir şey değildir. Aslında, kadınların evlilikteki hukukunu korumak bakımdan son derece önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz.

*Yeni Diyanet İşleri Başkanı’nın ne zaman atanması bekleniyor? 

Diyanet İşleri Başkanlığı önemli bir görev. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Ömer Nasuhi Bilmen, Ahmet Hamdi Akseki, Ali Bardakoğlu, Sait Yazıcıoğlu gibi çok değerli bilim insanları bugüne kadar başkanlık yaptılar. Tabi isimlerini saymadığım Diyanet İşleri Başkanlarımızın da her biri değerli insanlar. Mehmet Görmez de değerli bir başkanımız. Kendisine emanet edilen başkanlık görevini yaptı ve şimdi emekliğini istedi. Ben Mehmet Görmez Hocamıza yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Yeni Diyanet İşleri Başkanımız yakında ataması yapılarak göreve başlayacaktır. Şu anda son noktaya geldi.

“EUROVISION HAZIRLIĞI YOK”

*Eurovision Şarkı Yarışması’na Türkiye’nin yeniden katılması için TRT’nin hazırlık yaptığına ilişkin haberler doğru mu? 

Doğru değil. Şu anda yok öyle bir şey. 

“EKİMDEN SONRA ANA GÜNDEM MADDELERİMİZDEN BİRİSİ UYUM YASALARI OLACAK”

 *Uyum yasaları ile ilgili hazırlıklar ne aşamada, bir takvim belirlendi mi?

Uyum yasaları elbette son derece önemli. Anayasada değiştirilen maddelerin yansımalarının kanunlarda görülmesi gerekiyor. Bununla ilgili Adalet Bakanlığı başta olmak üzere Başbakanlık ve diğer bakanlıklar bir hazırlık içerisindeler. Bu hazırlıklar bittikten sonra bunlar TBMM'nin gündemine gelecektir. Muhtemelen ekimden sonra ana gündem maddelerimizden birisi de uyum yasaları olacaktır.