Röportaj 21.03.2020 03:00 Güncelleme: 20.03.2020 22:43

Herkese dünyayı dar ederdim!

Ben Türküm! Benim dedem Guns N'Roses değil. Benim dedem Neşet Ertaş, Barış Manço! Bir tarafım bozlak. Bir tarafım kürdili hicazkar. Ve bu toprakların evladıyım.
Herkese dünyayı dar ederdim!

Aslı SERTDEMİR

Fotoğraf: Şafak Güven

Bakmayın siz onun öyle cool gıcık görüntüsüne. İçinde 5 yaşında bir çocuk… Sokakların kiri, pası, tozu, üstünde ama içine hiç işlememiş. Ağaçlara sarılıp, kedilerine ilanı aşk eden bir adam Okay Barış.  Müzik ona Allah vergisi bir yetenek. Bu da yetmezmiş gibi bir de ruhuna, dokusuna, kokusuna Sezen Aksu bulaşmış. 

Sezen Aksu senin için ‘’Okay, sokaktan mezun. En zorlu okuldan…’’ demiş. Anlatır mısın bize mezun olduğun o zorlu okulu?

1974’lüyüm… Bizim kuşak bilir. Bir çocuk okumadığı zaman oto sanayiye çırak olarak verilirdi. Ben okumadığım için oradan geldim. Yani ben alaylıyım! Müziğimde oralarda başladı sokaklarda… Bir ağacın altında arkadaşımdan kiraladığım klavyeyi gizli gizli çalıyordum. Ailemden biri görürse bana kızacak diye düşünürdüm Çocukluğum böyle geçti. Yani herkes gibi okul sıralarında değildim. Benim durumumda olan insanlara Otodidaktik deniyor; yani öğretmenin yok kendi kendini yetiştirme işi!

Sokaklar ve elektronik müzik bağlantı noktası ne? Çünkü müziğe ilk geçişin elektronik müzik bildiğim kadarı ile… 

Enteresan olan şey şu… Bir tuşlu çalgı önüme geldiği an itibarı ile çalmaya başladım. Bu durum ilk başlarda beni de şaşırtmıştı. Çıkan ezgilerde kayboldum. Boş zamanlarımda  2 simit bir kolaya birilerinin klavyelerini kiralıyordum. Ben böyle kendi kendime müzik yaparken, birileri beni görüp, duymuş. Grup Lugat diye bir gruptan teklif geldi. Bir anda sanayiden Grup Lugat’ın prova stüdyosuna geçtim. Uzun provalar sonunda Atatürk Kültür Merkezi’nde konserler vermeye başladık.

Grup Lugat mı yani sanayiden çıkış biletin?

Hayır! Gruptan önce Akvaryum Restoran ve düğün salonlarında yemek müziği yapıyordum.

Peki, ailen! Hiçbir şey bilmiyor muydu?

Ailemin hiçbir şeyden haberi yok. Sadece müziği seviyorum, hoşlanıyorum diye düşünüyorlardı, o kadar. Kızacaklarını düşündüğüm için hiçbir şey söylemiyordum. Çünkü amcam da davul çalmaya kalktığında, davulu camdan aşağı atmışlar. Bana da kızarlar diye korktum herhalde! Ta ki Grup Lugat ile bir konserde annemleri görene kadar… Annem ablam… ‘’Eyvah öğrendiler’’ diye korktum. Ama hiçbir şey söylemediler, kızmadılar. Ve bende o saatten sonra rahatladım. ‘’Bay bay oto sanayi’’ dedim ve müziğe bodoslama girdim.

Otodidaktik dedin az evvel, müzikte bu ne kadar mümkün?

Çıktığım programlarda hep söylüyorum. Çocuğunuzun bir enstrümana eğilimi varsa özgür bırakın. Benim ki klavyeydi mesela. Beni enstrümanım büyüttü. Enstrüman izin verdiği için kendi kendime seslerle içerik oluşturmaya başladım. Akustik bir enstrüman ile başlasaydım elektronik müzik yapamazdım. Uzaya gitmek gibi gelebilirdi. Belki de geldiğim şu elektro müzik noktasına hiç gelemezdim.

Müzik kariyerinde dizilere müzik yapmak var. Dizilere müzik yapmak zor mu?

Askerde Ali Otyam ile tanışmıştım. Ali dizi müziklerinin ustası zaten Nedim Otyam’ın oğlu. Tüm aile sanatçı. O dönem Ali ile başladım dizi, film, reklam müzikleri yapmaya. Yılan Hikayesi, Marziye, Üç Yapraklı Yonca, Süt Kardeşler… Daha aklıma gelmeyen bir sürü iş. Şehir Tiyatrolarının oyun müziklerini de yaptım. Ayrıca bize TV kanallarından işler gelirdi. Hiçbir şey görüp izlemeden müzik yapardık. Mesela 15 saniye hüzünlü, 8 saniye kovalamaca, 12 saniye kabristan sahneleri için müzikler istiyorlardı. Görüntünün altına müzik yapmak başka bir şey görmeden yapmak bambaşka ve zor.

Şimdi teklif gelse yine yapar mısın?

Bir film, dizi de görüntü kadar müzik de çok önemli. Sahne etkisini büyütmek zevkli bir iş fakat artık canlı enstrüman kayıtları çok büyük masraf çıkarıyor. Ve kimse de buna yanaşmıyor. Bu da yapılan işin kalitesini çok etkiliyor. Ödeyen varsa ben yaparım. Ama şimdi önüme bilim kurgu bir iş gelse çok sevinirim. İşime de gelir. Hem de masraf çıkartmam. Çünkü elektronik müzik daha az masraflıdır.

Biliyorum çok sanatçı ile çalıştın. Ve skalan da geniş. Hakan Altun, Kibariye, Aşkın Nur Yengi, Yaşar Gaga, Serdar Ortaç, Sezen Aksu… Biliyorum zor bir soru ama en keyif alarak kiminle çalıştın?

Sezen Aksu! ‘’O’’ müzisyenin özgür olması için her şeyi yapar. Dışarıda böyle bir şey yok. Şu an Lonca’dayız burası kendini en özgür hissedebileceğin yer. Burada özgürsün. İstediğini yapabilirsin. Delirmek serbest yani…

İşinin her branşında adını görmek mümkün. Söz yazıyorsun, beste yapıyorsun, aranje var. Albümün var. Klibine yönetmenlik yaptın. Hangisi sensin? Seni nasıl anons etmeliyim?

Aslında hiçbirini diğerinden ayıramam. Ayırmayalım yaa…

Anlaşılan seni köşeye sıkıştırmam gerekiyor. Şöyle soracağım; tıp okuyorsun branşlaşman gerekiyor, ne seçersin?

O zaman şarkı yazarlığını seçerim. Çünkü yeni şeyler üretmeyi çok seviyorum, Bu çok özenli bir süreç. Sezen Aksu hep söyler; ‘’Yaptığınız işlere dikkat edin! Tarihe belge bırakıyorsunuz.’’ Ben de bunun için elimden geleni yapıyorum.

Yazdığın şarkı sözleri pek bir ideolojik. Ders niteliğinde. Bir felsefesi var. Gerçekten bu sen misin? yoksa dikkat çekmek, nabza göre şerbet vermek için mi yazdın?

Barış Manço çocuklarıyız biz… Benim için şarkı hal bildiren durumlardır. Kulağa hoş gelen sese müzik denir. Tamam! Ama nerede bunun ders veren tarafı? Ben bir tek protest müzik tarafından kaçıyorum. Müziğe siyaseti karıştırmayalım. Onun dışında benim şarkım bir şey anlatmalı. Kafiye olsun diye alt alta koyup bir şarkıda yapabiliriz. Onların da yeri eğlence sektörü olabilir mesela İlla duygusal şarkılar yapalım üzelim milleti ağlatalım demiyorum yanlış anlaşılmasın. Ama benim tercihim kulağa hoş gelen o müzik neden farklı şeyler anlatmasın.

Son albümünü bin naz ile çıkarmışsın. Neden?

Beş yıldır burada bir sürü yeni yapımın, yeni şarkının oluşumunda yer aldım. Sezen Aksu bir anda bana ‘’Okay gel sana bir albüm yapalım.’’ dediğinde şoke oldum. Çünkü hiç beklemiyordum. 1 şarkı dese tamam… Ama birden 11 şarkılık bir albüm deyince tır çarpmış gibi oldum. Nasıl altından kalkabilirim? Nasıl olur? Sorumluluğum büyüktü. Düşünmek için vaktim vardı. Ve o lüksümü kullandım. Düşündüm, karar verdim ve yaptım ama hala şoktayım!

Sezen Aksu şarkılarını söylemek zor mu?

Zor! Albümdeki şarkılara eşlik etmeyi deneyin, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Sezen Aksu çok iyi bir besteci. Bazı bestelerini yorumlamak çok zor olabiliyor. Haliyle hakkını vermek gerekiyordu. Söylerken kan ter içinde kaldım.

Stüdyo Lonca'dayız, her taraf Sezen Aksu kokuyor. Geçmişte yaptığın tüm röportajlarını okudum. Herkes dönüp dolaşıp lafı size Sezen’e getirmiş. Sanki ona ulaşamayanlar senden medet ummuş. Bu durumdan rahatsız olmadın mı?

Olmuyorsunuz. Kızamam onlara, o bir kraliçe. Zaten ona bir şarkı yazacağım becerebilirsem ‘’Sana kaç kişi aşık’’ diye…

Yoğunsun tahmin edebiliyorum. Özel hayat nasıl gidiyor?

Sen şu an benim özel hayatımdasın mesela. Özel hayat diye bir şey yok. Hayatım bir bütün. Tek hayatım var. Müziğe başlayanlar arkadaşlara diyorum ki; bu işe gönül verecekseniz, daimi bir gelir getirecek iş daha bulun. Çünkü çoğu zaman müziğe biz baktık. Bu aşık olmakla ilgili birşey.

Seni yakından takip ettiğim için biliyorum. Kediler, köpekler, tabiatla olan aşkı ne ara, nasıl yakaladın?

Bütün hayvanlarla aram iyiydi zaten. Ama beni kedi delisi yapan Sezen Aksu’dur.  Şimdi sen sorabilirsin, ‘’Sevmek sonradan öğrenilen bir şey mi?’’ diye ‘’evet’’ Sezen, bana öğretti! Meğer o sevme hali sonradan da öğrenilebilir birşeymiş. Onu bırak, ağaçlara bile sarılıyorum. Dünyada yaşan her varlığı sevmeyeni garip buluyorum. Aramıza yeni katılan kedimiz Müjgan. Hani şu O Ses Türkiye yarışmasında yayına giren kedi… İyi ki gelmiş, bir de hamileymiş...

20-30 yıl sonra Okay Barış nasıl anılmak istiyor?

“Okay, elektronik müziğin sınırsızlığını 1990 yılında fark etmiş.” demelerini isterim... Çok abartılacak bir şey istemiyorum. Benim şarkılarımı dinlediklerin de ‘’Müziğin o kadarda katı kurallar yokmuş.’’ desinler yeter.

Alaturka, arabesk müzik… İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Orhan Gencebay hatta Bergen’ler, Güllü’ler sende nerede?

Arabesk bir yaşam biçiminin müziğidir aslında ve bu isteyerek seçilen bir yaşam değildir. Bu durum ülkemizin acı gerçeklerindendir. Bu toprağın müziğini seviyorum. Ben Türküm! Benim dedem Guns N’Roses değil. Benim dedem Neşet Ertaş , Barış Manço! Bir tarafım bozlak. Bir tarafım kürdili hicazkar. Ve bu toprakların evladıyım.

Bana keşke Aslı şu soruyu sorsa dediğin bir soru var mı?

Hayatımızda etiketler olmalı mı? Arabeskçi, popçu, rapçi olmalı mı?

Yani kimseye böyle tek yönlü sorumluluklar vermesinler, bana da. İnsan öyle bir varlık değil! Kimseyi bir şeyci başı yapmayın! Çünkü inanın buraya gelen bütün sanatçı dostlarım hep aynı şeyi söylüyor, bir şey var kafamda yapmak istiyorum ama ne derler? Kimse o veya onlar, bizi bu kadar korkutan. Bu korkuyu salmayın üstümüze. Rahat bırakın yapalım sevmeyen dinlemeyip, izlemesin. Ama biz deneyelim. Özgür olalım!

Hadi bize veda et!

Çok teşekkür ederim…. Galiba bugüne kadar yaptığım en güzel röportaj bu oldu. Çünkü kendimi rahat rahat ifade edebildiğimi düşünüyorum. Söylediklerimin arkasındayım. İnsanları kalıplara sokmaktan vazgeçmeye evde başlamak gerekiyor. Çocuklarınıza insanları kalıplara sokmamayı öğretin. Çocuklarınızın eğilimlerini göz ardı etmeyin. Kalpleri ne için atıyorsa, izin verin. Oraya yönlendirmeye çalışın. Gözümü kapattığımda hayal ettiğim dünyayı yaşamıyor olsaydım, yemin ediyorum herkese dünyayı dar ederdim. Kötü olan herşeyi bırakalım, ne olur… Bir sevip, sarılalım… Kavga bitsin! Kavga istemiyorum! Bugüne kadar istemeden birini kırdıysam özür dilerim. Kimse de beni kıramaz ayrıca.