Türkiye - Gündem 31.07.2020 06:50 Güncelleme: 31.07.2020 16:49

İki yaka arasında usuletle, Suhulet'le

Suhulet, dünyanın ilk araba vapuruydu biliyor musunuz? Ben, dünyanın yandan çarklı ilk araba vapuru Suhulet'e bindim ve onunla kim bilir kaç kez Üsküdar-Kabataş arasında yolculuk yaptım. Sadece Suhulet'e değil, kardeşi Sahilbent'e de bindim. 26 baca numaralı Suhulet ve 27 baca numaralı Sahilbent benim ilk göz ağrısı vapurlarımdı. Benim ilk göz ağrılarım yandan çarklıydı.
İki yaka arasında usuletle, Suhulet'le

İSKENDER ÖZSOY

Haberiniz var mı balıklar, balıkçılar martılar?

Haberiniz var mı, camiler, kubbeler, minareler?

Hatırlıyor musunuz İstanbullular?

Bir zamanlar Üsküdar-Kabataş arasında usuletle ve suhuletle gidip gelen giden bir Suhulet vardı, hatırlıyor musunuz?

Suhulet dünyanın ilk araba vapuruydu, biliyor musunuz?

İşte ben, dünyanın yandan çarklı ilk araba vapuru Suhulet’e bindim ve onunla kim bilir kaç kez Üsküdar’dan Kabataş’a iki yaka arasında yolculuk yaptım.

Sadece Suhulet’e değil, kardeşi Sahilbent’e de bindim.

26 baca numaralı Suhulet ve 27 baca numaralı Sahilbent benim ilk göz ağrısı vapurlarımdı.

Benim ilk göz ağrısı vapurlarım yandan çarklıydı.

O BUHARLI VAPURLAR

İngiltere’de inşa edilen bu iki vapurun fikir babası 1856-1895 yılları arasında Şirket-i Hayriye’nin müdürlüğünü yapan Giritli Hüseyin Hâki Bey.

Yıl 1956-1957 olmalı.

Bir yaz günü ailece Küçükçiftlik Parkı’nda Hamiyet Yüceses’i dinlemek için Kabataş’a gitmek üzere Üsküdar’a inmişiz.

Suhulet mi, Sahilbent mi pek hatırlamıyorum, iskelede hazır bekliyor. Dünyanın ilk araba vapuruna heyecanla biniyorum. Hava güzel olduğu için üst katta ayakta yolculuk yapıyoruz. Yandan çarklı vapur bacasında kara dumanlar savurarak yol alıyor ve suhuletle geçen bir seyirden sonra Kabataş’a yanaşıyor.

O yıllarda araba vapurlarının yanı sıra yolcu vapurları da biz İstanbullu çocukların belleklerinde derin izler bırakmıştı.

Anneme, “İstanbul’a inişlerimizde”, buharlı vapurların makine dairelerini görebilmek için yalvarışım bugünkü gibi aklımda.

Karşıya gidiş gelişlerimizde en büyük eğlencem vapurların makine dairesini seyretmekti.

64 baca numaralı Altınkum’a sevgim hep devam etti. 64’ün Kuzguncuk’tan Üsküdar’a kuğu gibi süzülüş bugün bile gözlerimin önünde.

Şehir Hatları İşletmesi’nin en güzel vapurlarından Güzelhisar da aklımdan hiç çıkmadı.

Şimdiki vapurları hiç sevmiyorum. Sevmem için de bir sebep yok. Şimdiki vapurları hiç sevmiyorum, çünkü ruhları yok. Bu vapurların projektörleri de yok.

O benim alımlı, çalımlı vapurlarımın projektörleri ne güzel çakışırdı limanda. Vapurların projektörleri hem kaptana yol gösterir, hem de kaptanlar birbirleriyle haberleşirlerdi.

Geceleri projektörün başına geçen görevli, kaptandan aldığı konutlara göre vapurun gideceği yönü tararken kendine de yeni dünyalar kurardı.

Kaçamak aydınlatmalarla sağda solda ne hayatlar görürdü kim bilir vapurların projektörcüleri.

Altınkum, Göztepe, Küçüksu, Güzelhisar, Burgaz, Boğaziçi, Heybeliada.

Onlar unutuldu gitti, hayal bile edilemiyor.

O vapurlara en yakın vapur olarak bir Paşabahçe, bir de  Fenerbahçe var.

Onların biri şimdi müzede, diğeri bir Boğaz iskelesine bağlandı asıl amacı dışında kullanılıyor.

Şimdiki vapurlarla gelince.

Hiç alışamadım vesselâm.

SUHULET’İN ÖYKÜSÜ

Suhulet ve Sahilbent’in fikir babası Şirket-i Hayriye’yi yeni baştan kurarak 70 yıla yakın daha hizmet görmesini sağlayan Giritli Hüseyin Hâki Bey’dir.

Dünyanın ilk araba vapurlarının öyküsünü Eser Tutel Skylife Dergisi’nin Haziran 1998 sayısında şöyle anlatmış:

“Hüseyin Hâki Efendi vapurun kabataslak çizimlerini bitirince, umum müfettişlikte bulunmuş İskender Efendi’ye gösterdi. Sonra şirketin vapurlarının bakım ve onarımlarının yapıldığı Hasköy Tersanesi’nin sermimarı Mehmet Usta’yı da alarak üzerinde çalıştığı yeni vapur tipini daha da geliştirdi. Çizimi ortaya çıkan vapur, günümüzde araba vapuru veya kısaca feribot dediğimiz vapurların atası idi. Londra’daki Maudslay Sons-Fields tezgahlarına ısmarlanan, 275 tonluk bu yandan çarklı tekne, şirketin önceki vapurları hep ahşap iken, saçtan yapıldı. Uzunluğu 45,5 metre, genişliği de 8,5 metreydi. 400 beygir gücündeki tek silindirli buhar makinesi ile saatte 7 mile yakın hız yapabilecekti. 8 bin İngiliz altınına mal olan teknenin inşası 1872’de sona erdi, ama Londra’dan yola çıkıp Akdeniz’i kat ederek İstanbul sularına gelmesi uzun sürdü. Açık denize uygun olmadığından, şiddetli dalgalardan fazlasıyla etkilenmesi nedeniyle yolculuk sırasında ciddi tehlikelerle karşılaşıldı. Sonunda İstanbul’a ulaşan tekneye, 26 baca numarası ve kolaylık anlamına gelen Suhulet adı verildi. Sultan Aziz, araba vapurunun babası Hüseyin Haki Efendi’yi bir nişanla ödüllendirdi.

SIRA SAHİLBENT’TE

Suhulet’in yararlı olduğunu görülünce, aynı tersaneye, onun bir eşi daha ısmarlandı. Ama bu teknenin öncekinden daha güçlü olması için çift makineli yapılması şart koşulmuştu. Şirkete 12 bin İngiliz altınına mal olan 27 baca numaralı bu vapura da iki kıyıyı bağlayan anlamında Sahilbent adı verildi. İki vapurun da isim babası, ünlü vatan şairimiz Namık Kemal’di. Bu iki vapur uzun yıllar Üsküdar-Kabataş arasında çalıştı. 1911 yılında İtalyanlarla aramızda Trablus Savaşı patlak verdiği zaman Suhulet askeri sevkiyatın emrine verildi. 1930 yılında Hasköy Tersanesi’nde Suhulet’in buhar makinesi çıkartılarak yerine dizel motor yerleştirildi. Uzun bacası kısaltıldı, teknede bazı değişiklikler yapıldı. 1952’de, ki Suhulet artık 80 yıllık, hem motoru bir kere daha yenilendi, hem de teknesinde esaslı onarımlara girişildi. Suhulet 1958’de hizmet dışı bırakıldı. 1961’de sökülmek üzere satıldığı zaman 86 yıl aralıksız çalışarak çok sağlam bir vapur olduğunu kanıtlamıştı. Kardeşi Sahilbent’in 311 tonluk teknesi de, makineleri de en az onunki kadar sağlam çıktı. 1927 yılında, yapılışının üstünden 55 yıl geçtikten sonra Sahilbent ilk defa esaslı bir tamir ve tadilattan geçirildi. 1959’da, hizmet dışı bırakılıncaya kadar aralıksız 95 yıl çalışmış olmasına rağmen hâlâ iş görebilecek durumdaydı. 1967’de satılarak elden çıkarıldıysa da yeni sahipleri onu hem dizel motorlu küçük bir yük gemisi haline getirdiler.

Artık adı da değişmiş, Kaptan Şükrü olmuştu. İşte o sıralarda Time Dergisi Sahilbent’i dünyanın hizmetteki en yaşlı gemisi olarak okuyucularına tanıttı ve kapağına da güzel bir fotoğrafını bastı. Bu emektar tekne, bir süre sonra bir kere daha satıldı ve motoru yine değiştirildi. Sahilbent, 1996 yılı gemi kayıtlarında hâlâ hizmette gözükmekteydi.”

Sahilbent hâla hizmette mi, bilmiyorum.

Bugün Şehir Hatları İşletmesi’nde Harem-Sirkeci ve Eskihisar-Topçular iskeleleri arasında çalıştırılan Suhulet ve Sahilbent adlarında iki araba vapuru var.

Ben, bu nevzuhur vapurları sevmiyorum.