Seyahat - Turizm 05.10.2020 13:58

JAPONYA

Japonya, turizmi canlandırmak için tatilleri sübvanse edecek. Bu haber dünya ajanslarına düşünce ben de gezdiğim Japonya'yı size anlatmak istiyorum.
JAPONYA

Hakan DİKMEN

Turizm sektörü, salgın öncesi Japonya'nın ekonomik büyüme planları için kritik öneme sahipti. Bu yüzden bu gelir kalemini kaptırmak istemiyorlar. Belki de Japonya’ya gitmenin zamanı geldi. Vize de istemiyor. Kampanyalar da yapıyorlar. Yediğiniz yemeğin yarı ücretini de Japon devleti ödüyor. Adamlar daha ne yapsın diye düşünmeden edemiyoruz. Aslında, 2020'nin Japonya'da turizm açısından mükemmel bir yıl olması gerekiyordu. Tokyo, Olimpiyat ve Paralimpik Oyunlarına ev sahipliği yapacaktı. Hükümet, 40 milyon ziyaretçiyi çekmeyi hedefliyordu. Oteller ve Ryokan konuk akınına hazırlanıyordu ve yerli havayolları promosyon kampanyaları başlatmıştı. Spor fantezisinin başlaması planlanan temmuz ayında piyasaya sürülmesi için kaygan zeminde giden yeni bir hızlı tren bile geliştirilmişti. Ama gelin görün ki, virüs tüm dünyanın planlarını alt üst etti. Bu arada bir küçük bilgi daha, 1 Japon Yeni 0,07257 Türk lirası. 

Ben çocukluğumdan bu yana Japonya'ya gitmeyi çok arzu ediyordum. Hep bir gün o güzel ama aynı zamanda savaş nedeniyle mahsun kalmış, kırılmış ülkeyi görmek için planlar yapıyordum. Japonya gerçekten zamansız, eski geleneklerin modern yaşamla sanki dünyadaki en doğal şeymiş gibi kaynaştığı bir ülke. O kadar değişik ki, sizi bir anda içine alıveriyor. İnsanları çok misafirperver. Hizmet etmek için yarışıyorlar. Bunu da para kazanmak için değil insanlıklarından yapıyorlar. Hala yarı bellerine kadar eğilip selamlıyorlar sizi. Bir çayı 45 dakikada yapıp masal gibi anlatıyorlar. Daha şaşkınlığım havaalanında başladı. Bir televizyon ekibi benimle röportaj yaptı. Gelin bugün Japonya'yı beraber gezelim.  Modern ama geleneksel kültürü bırakmayan tüm özellikleriyle yaşatan ülkeyi. 

Yüzeyde Japonya son derece modern görünüyor, ancak etrafını dolaşmak, ülkenin geleneksel kültürüyle bağlantı kurmak için sayısız fırsat sunuyor size. Geceyi bir Ryokanda (geleneksel Japon hanı), futonlar ( Yün yer yatakları )ve tatami matlar üzerinde uyuyarak ve iyi yıpranmış ahşap salonlardan hamama kadar değişik mekanlarda geçirebilirsiniz. Ya da bir adım daha ileri gidip eski bir çiftlik evinde uyuyabilirsiniz. Rahiplerle meditasyon yapıp, hafif acı tadıyla matcha'yı (toz haline getirilmiş yeşil çay) deneyerek bir köpük haline getirmeyi öğrenebilirsiniz. Bu güzel tertemiz dünyada bir Kyoto geyşa dansının ihtişamından, Zen kaya bahçesinin güzelliğine kadar Japonya, en yorgun gezginleri bile büyüleyecek güce sahip. Benim gibi İstanbul trafiğinin uğultusundan bıkan kişiler için elektrikli arabaların sessiz dünyasına karışabilirsiniz. Arabalar o kadar sessiz ki, bu sene yeni bir karar almışlar. Biraz ses çıkartacakmış otomobiller. Sebebi de körleri korumakmış. 

Görünüşe göre Japonya'nın neresinde olursanız olun, harika bir yemekten asla uzak değilsiniz. Restoranlar genellikle tek bir yemekte uzmanlaşırlar - belki nesiller boyu onu mükemmelleştirmek için çalışırlar - ve en taze, yerel malzemeleri tedarik etmekten yemeğin çekici bir şekilde birleştirilmesine kadar her aşamaya çok dikkat ediyor oranın aşçıları. Ve çabucak keşfedeceğiniz üzere, Japon mutfağının büyük bölgesel farklılıkları var. Örneğin, dağların doyurucu yeşilliklerinden, sahilin meşhur yemeği balık ve suşi çarpıcı biçimde lezzetli ve farklıdır. Aynı zamanda yiyecekler mevsimseldir, yani yılın farklı bir zamanında ziyaret edebilir ve tamamen yeni lezzetler deneyimleyebilirsiniz.

Dağların ülkesi Japonya, uzun ve ince, oldukça volkanik bir takımadadır. Üçte ikiden fazla yüz ölçümü dağlarla kaplıdır. Ama bu yalçın dağların arasında her fırsatta köpüren suları üzerinden tüten dumanlarıyla doğal havuzlara sahip kaplıcalar size sıcacık kucak açarlar. Sıcak aylarda, sedir bahçeleri ve kır çiçekleri tarlaları boyunca, yükselen zirvelere ve antik tapınaklara kadar mükemmel yürüyüşler yapabilirsiniz. Kışın bütün bunlar karla kaplı ve dünya standartlarında kayak yapabileceğiniz merkezlere dönüşüyor. Dağları kayak yapmayı sevmezseniz, güney kesimlerinde güneşlenmek, şnorkelli yüzme ve dalış yapmanız için tropikal plajlar da var.

Japonya'nın bir tarafından diğer tarafına seyahat inanılmaz derecede kolaydır. Kusursuz, verimli toplu taşıma araçlarından başka hiçbir şeyi kullanmadan bütün ülkeyi gezebilir ve rahat seyahat yapabilirsiniz. Shinkansen denilen mermi trenlerin ulaşım ağı kuzeydeki Hokkaido'dan, Kyushu güney ucuna (Japonya'nın başlıca adaların en güneyinde) kadar ulaşım var. Uygun fiyatlı demiryolu seyahatini mermi hızında yapmanız ayrı bir tecrübe. İlginç bir ayrıntı. Bu trenler tarifelerinden hiç şaşmamışlar. Bir gün bir tren on iki saniye geç geldi diye olay olmuş. Büyük şehirlerde İngilizce tabelalarla gösterilen metro ağları var. Bugünlerde her yerde daha fazla İngilizce görüyor ve duyabiliyorsunuz. 

Turist olduğunuzu unutarak hayatın içine karışarak gezmek çok keyifli. Ancak onlar için bazı önemli kültürel kurallar var. Lütfen dikkat edin. 

Japonya gibi benzersiz bir kültüre sahip bir ülkede ziyaretçiler, kamusal yaşamı ve kişilerarası ilişkileri düzenleyen kurallar ve sosyal normlar karşısında dikkatli olmak terbiye gerektiriyor. Japonya'yı ziyaret eden yabancıların Japon görgü kurallarına aşina olması beklenmez, ancak birkaç temel bilgiyi bilmek, yerel geleneklere uyum sağlamanıza ve kültürel gaf yapmaktan kaçınmanıza yardımcı olabilir. 

Japonya'ya bir gezi planlıyorsanız, işte bilmeniz gereken birkaç kültürel konu

İlk olarak yemek yerken dikkat etmeniz gereken bir konuyu hatırlatmak istiyorum. Biliyorsunuz Japonlar çubuklarla yemek yiyorlar. Yemek çubuklarını rahatça kullanırsanız Japonlar etkilenecek, size saygı duyacaklar. Çubuklarınızı asla pirinç kasenize dikey olarak sokmayın bu bir cenaze törenine benzer. Onları yere koymanız gerekirse, her zaman tabağınızın yanındaki yemek çubuğu tutucusunu kullanın. Başka bir tabu olduğu için yemek çubuklarını başka birinin yemek çubuklarına yemek vermek için kullanmayın. Ve yemek çubuklarınızı birbirine sürtmeyin bu hareket zaten sizi de rahatsız edecektir ama onlara çok kaba gelebiliyor.

Bir Japon evini ziyaret ediyorsanız, bizim kültürümüz gibi kapıdan geçtiğinizde ayakkabılarınız hemen çıkarmanız gerekir. Bu ayakkabısızlık kuralı aynı zamanda geleneksel Ryoken otellere, tapınaklar ve türbeler gibi bazı kamusal alanlara ve okullara ve hastanelere girerken dahi geçerlidir.

Bir diğer önemli kural ise tuvaleti kullanırken "ev içi" terliklerinizi özel "tuvalet" terlikleriyle değiştirmektir. Zaten bize normal gelen bu davranış Avrupalılar yüzünden önceden bize de hatırlatılıyor. 

Japonlar, ister bir otobüs durağında, ister bir tren platformunda, hatta asansör için bile tek sıra halinde sıraya girmeye bayılıyor! Tren istasyonlarındaki platformlarda, yerde nerede duracağınızı ve treninizi bekleyeceğinizi gösteren çizgiler var. Tren geldiğinde, bekleyen yolcular tarafından oluşturulan iki paralel hat arasında kapılar tam olarak açılır. Söylemeye gerek yok, tek sıra halinde binmeden önce yolcuların trenden çıkmasını bekleyin.

Japonya'da insanlar genellikle hareket halindeyken yemek yemiyor veya içmiyor. Sokak stantlarında ve tezgahlarda satılan fast food yiyecekler ayakta yenilirken, halka açık yerlerde bulunan birçok otomattan alınan içecekler de hemen tüketilmekte ve teneke kutu veya şişe makinenin yanındaki geri dönüşüm kutusuna atılmaktadır. Benzer şekilde, toplu taşıma araçlarında yemek yemek veya içmek kötü davranış olarak kabul edilir, ancak uzun mesafeli trenlerde bunun için bir istisna yapılır. Bence bu da çok keyifli oluyor. 

Banyo keyfi Japonya’da başka bir güzel. Çoğu Japon evinde zaten ısıtılmış suyla dolu bir küvet vardır. Bunlar vücudu yıkamak için değil, rahatlatıcı bir ıslanma için ayrılmıştır. "Furo" adı verilen bu geleneksel Japon küveti genellikle kare şeklindedir ve bu nedenle geleneksel bir Batı küvetinden daha küçük ancak daha derindir. Küvete girmeden önce, genellikle yakınlarda bulunan bir duş veya musluk kullanarak derinlemesine bir temizlik yapılması gerekir.  

Ortak hamamlara Onsen deniyor. Bu hamama erkek ve kadınlar ayrı giriyor. Mayolara izin verilmiyor, saçları banyo suyundan uzak tutmak gerekiyor. Havlunuzun suya değmesine asla izin vermeyin ve onsen içinde yüzmeyin.  Ayrıca, Japonya'da dövmeler çetelerle ilişkilendirildiği için hoş karşılanmıyor. Dövmeniz varsa, hamam kullanmanıza izin verilmeyebilir. Saçma gibi ama kural böyle. Korkmayın turistler için istisnalar var.

Japonya'da bahşiş vermeyin 

Bahşiş vermenin zorunlu olduğu ABD'den farklı olarak, Japonya'nın bahşiş kültürü yok ve bahşiş bırakmak hakaret olarak bile algılanabilir. Servis, restoranlarda faturaya dahildir ve taksi şoförleri bile ücretin yuvarlanmasını reddedecektir. Test için masanın üzerine birkaç lira para bırakın, garson unuttuğunuz parayı iade etmek için kesinlikle peşinizden koşacaktır! Bu kadar yani. 

Japonya'da insanlara veya eşyalara parmakla işaret etmek kaba kabul edilir. Bir şeyi işaret etmek için parmağını kullanmak yerine Japonlar, göstermek istedikleri şeyi nazikçe ellerini sallayarak belirtirler. Yemek çubuklarınızı bir şeye işaret etmek için kullanmak da kötü bir davranış olarak kabul edilir

 Japonya'da, kartvizitler gibi küçük nesneler dahil, bir şeyler verirken ve alırken her iki el de kullanılır. Bir dükkan veya kafede ödeme yaparken, parayı doğrudan kasiyere vermek yerine kasanın yanındaki küçük tepsiye koymak yaygındır.

Anlayacağınız gibi her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Japon Kültürü de böyle. Çok kendilerine özgü.

Eğer olur da bir gün giderseniz çok seveceksiniz.