Türkiye - Gündem 20.10.2016 14:52

'Ümit ederiz ki Musul bir an evvel DEAŞ'tan kurtarılır'

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Musul operasyonuna ilişkin "Operasyonda, şimdiye kadar Türkiye'nin genel çerçevesini rahatsız edecek bir gelişme olmadı. Ümit ederiz ki aynı şekilde devam eder. Musul bir an evvel DEAŞ'tan kurtarılır" dedi
'Ümit ederiz ki Musul bir an evvel DEAŞ'tan kurtarılır'

YENİBİRLİK ANTALYA - Çeşitli temas ve ziyaretler için Antalya'da bulunan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Akra Barut Oteli'nde düzenlediği kahvaltıda basın mensuplarıyla bir araya geldi. Musul operasyonunun Türkiye'nin ve bütün dünyanın gündemine oturmuş vaziyette olduğunu belirten Kurtulmuş, Türkiye'nin Musul'daki pozisyonunu başından beri çok net bir şekilde ortaya koyduğunu ve bunu da ilgili bütün ülkelerle paylaştığını söyledi. "Türkiye, Musul'un Ortadoğu'nun bundan sonraki dengeleri bakımından kilit şehirlerden biri olduğunun farkındadır" ifadesini kullanan Kurtulmuş, Musul'un statüsünün korunmasının Türkiye'nin önceliği olduğunu bildirdi. Musul'un Musulluların olduğunun altını çizen Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, o yapının mutlak suretle korunması gerektiğini vurguladı.

Kurtulmuş, bu çerçevede Musul'un sadece DEAŞ'tan kurtarılması değil, bundan sonra Musul'da nasıl bir yönetimin oluşturulacağının da en az Musul operasyonu kadar önemli olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu: "Musul'un demokratik yapısının değiştirilmesi bölge barışına asla katkıda bulunmaz. Bunun için operasyonun düzgün yapılması, operasyonda ana unsur olarak Musul halkının oluşturmuş olduğu direniş unsurlarının kullanılmasının esas olduğu fikri üzerinde başından beri duruyoruz. Bu anlamda da diyelim ki DEAŞ'tan orayı temizleyeceğiz, ama arkasından mesela Haşdi Şabi gibi, PYD veya başka bir örgütü oraya getirip yerleştirirsek bunun hiçbir şekilde Irak'ın geleceğine, bölge barışına katkısı olmaz."

Türkiye'ye göç riski

Türkiye'nin Musul ile bu kadar yakından ilgilenmesinin temel meselelerinden birinin de göç riski olduğunu dile getiren Kurtulmuş, bölgede çıkabilecek olumsuz bir durumda yüz binlerce göçmenin Türkiye'ye geleceğine dikkati çekti.

Musul operasyonu

Musul operasyonun 4'üncü gününe yaklaştığına işaret eden Kurtulmuş, "Şimdiye kadar Türkiye'nin genel çerçevesini rahatsız edecek bir gelişme olmadı. Ümit ederiz ki aynı şekilde devam eder. Musul bir an evvel DEAŞ'tan kurtarılır ve ardından Musul'un Musul halkı tarafından yönetilmesini sağlayacak bir sistem orada kurulabilir. Şimdilik istediğimiz gibi gidiyor, ama her türlü kötü senaryoya karşı hazır olduğumuzu da bir kere daha söylemek isterim." açıklamasında bulundu. Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin Musul ve etrafında oluşabilecek olumsuz bir tabloya asla seyirci kalmayacağını vurgulayarak, "Bununla ilgili bütün hazırlıklarımız tamamdır, bu hazırlıkları titizlikle sürdürmeye devam ediyoruz. İnşallah bu hazırlıklarımızı devreye sokma durumuyla karşı karşıya kalmayız." diye konuştu. Türkiye'nin Başika'ya 2 yıldır gerekli desteği sağladığını da kaydeden Kurtulmuş, Türkiye'nin oradaki varlığının hiçbir şekilde işgal için olmadığını belirtti.

Musul senaryoları

Bir gazetecinin Musul ile ilgili senaryoların neler olduğunu sorması üzerine Kurtulmuş, Musul'daki en kötü senaryonun, mezhebi ya da etnik bir temizliğin yapılması teşebbüsü olduğunu kaydetti. Türkiye'nin hazır olduğu senaryolardan birisinin bu olduğunu ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir başka kötü senaryo, Allah muhafaza Başika Kampı'na yapılacak fiili bir taciz ya da oradaki askerlerimizin emniyetinin tehlike altına girmesidir. Bu senaryoları titizlikle takip ediyoruz. Musul'da Haşdi Şabi'nin getirilmesi, bir temizlik sürecini başlatabilir. Buna ısrarla karşı olduğumuzu her platformda söylüyoruz. İkincisi, PYD'nin oraya yeni bir güç olarak sokulması, bölgedeki Türkmenler ve Araplar için ciddi bir tehdit unsuru olabilir. Bunlara karşı Türkiye hazırlıklıdır."

OHAL süresi

Kurtulmuş, FETÖ operasyonları için 3 ay daha uzatılan OHAL süresinin yeterli olup olmayacağı yönündeki soruya, OHAL ilan edildiğinde 3 ayda işin bitirilmesinin amaçlandığını ancak işin içine girildikçe "derin bir vakayla" karşılaştıklarını söyledi. "Ümit ederiz ki bu ikinci üç ayda bu süre biter" diyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu devletin bekasıyla ilgili bir gerekliliktir. AK Parti Hükümetinin, bazıları bunu da yanlış anlıyor ve anlatıyor, Meclis'te yasa çıkarma gibi bir zorluğu yok. Sayımız herhangi bir yasayı çıkarmaya yetiyor. Anayasa değişikliği yapamıyoruz. Dolayısıyla birçok mesele yasayla yapılabilir. Muhalefet gelse, dirense bile yasa çıkarılabilir. İşlerin çabuk, hızlı ve etkin şekilde yürütülebilmesi için kanun hükmünde kararnamelere ihtiyacımız var. Bakın 115 bin kişi hakkında işlem yapılmış. Eğer kanun hükmünde kararnameler olmasaydı bunları siz 10 senede bitiremezdiniz." TSK'daki FETÖ mensuplarının önemli bir kısmının ihraç edildiğini, yapının dışına çıkarıldığını anlatan Kurtulmuş, aynı şekilde Anayasa Mahkemesi üyelerinin ihraç edildiğini kaydetti. Bunların olağanüstü hal uygulanmasa yapılamayacağının altını çizen Kurtulmuş, şöyle konuştu: "OHAL, tabiri caizse FETÖ ile mücadelede, savaşta bizim için zorunlu bir enstrümandır. Gerektiği kadar, gerektiği miktar süre içerisinde bu kullanılacaktır. Görüyoruz, halkımız da bunu görüyor. En başta söylediğimizi yine söylüyoruz. OHAL'in günlük hayatla ilgili bir karşılığı yok. Sokaktaki vatandaşımız OHAL var mı yok mu bunun farkında bile değil. Büyük bir kitleyi, halkımızın kahir ekseriyetini OHAL uygulamaları hiçbir şekilde olumsuz manada etkilemiyor, ekonomiyi, Türkiye'nin dış ilişkilerini olumsuz anlamda etkilemiyor. Bu mücadele devam edecektir. İnşallah bu ikinci üç ay yeter diye düşünüyorum."

Musul'un statüsü

Musul'un statüsüyle ilgili soru üzerine, bu konunun tarih içinde devam eden hukuki bir tartışma olduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Ama esas bizim birinci derece üzerinde durduğumuz, Allah muhafaza Musul'un bugünkü yapısının değiştirilmemesidir. Türkiye şu anda esas ilgisini oraya odaklamış vaziyettedir. Bütün gücümüzü, diplomatik ve diğer güçlerimizi bu alana tahsis etmiş durumdayız. Ümit ederim ki Musul'un mevcut yapısı, Araplarıyla Türkmenleriyle Sünnileriyle diğer unsurlarıyla bu yapısı olduğu gibi korunur, Musul kaynaklı yeni trajediler ortaya çıkmaz. Eğer o bölgenin halkları kendi bölgelerinden çıkarılırlarla bunun ne büyük sonuçlar doğurduğunu Suriye'de gördük. Umarız ki aynı şey Musul dolayısıyla Irak'ta olmaz." ABD başkanının değişmesinin Türkiye'nin Musul politikasını etkileyip etkilemeyeceğine ilişkin bir soruya da Kurtulmuş, şu yanıtı verdi: "Hayır hiçbir şekilde etkilemez. ABD'nin başkanı kim olursa olsun Türkiye'nin bölge politikaları, Musul politikaları hiçbir şekilde etkilenmez bundan. Biz yine kim seçilirse onunla ilişki içerisinde, onunla irtibat içerisinde konuşarak ilişkilerimizi devam ettiririz. Ümit ederiz ki bundan sonraki Amerikan başkanları, kim gelirse gelsin, Amerikan başkanları şunu görürler: Bu bölgede birkaç bin militanı olan, eli silahlı örgütler değil ABD'nin irtibatlı olması gereken, Türkiye gibi bölgenin kilit ülkelerinden birisi olan ülkedir. Bu yanlışı bir an evvel düzeltmelerini ümit ederiz. PYD'ye açıkça verilen desteğin Türkiye'yi son derece rahatsız ettiğini, bunun Türkiye-ABD ilişkilerini de olumsuz etkilediğini bir kere daha ifade etmek isterim. Yeni gelecek başkan inşallah bu yanlışı düzelterek işe başlar. Ayrıca bu bölgede Amerikalıların düzeltilmesi gereken bir başka şey de 10 bin kilometre öteden gelip buraya ayar vermek değil, bu bölge halklarının birlik içerisinde farklılıklarını ortaya koyarak, demokratik bir düzende yaşamalarına katkıda bulunmaktır. Bunun için bu bölgedeki işgal ve askeri varlıklarını bir şekilde, Obama da ilk zamanlarında bunu söylüyordu, maalesef yapamadı, oradan bu varlıklarını bir an evvel çekerek bölge ülkelerinin demokratikleşme sürecine katkı sunmalarıdır. Eğer bu değişiklikleri yaparlarsa bölgenin Amerika ile ilişkilerinin de daha rahatlayacağı kanaatindeyim."

"Benim şahsi kanaatim, esas aktörün Adil Öksüz olmadığı"

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kurtulmuş, FETÖ'nün "hava kuvvetleri imamı" olduğu iddia edilen Adil Öksüz'ü arama çalışmalarıyla ilgili bir soru üzerine bu konuyla ilgili çalışmaların çok titizlikle yapıldığını, çok sayıda ihbar alındığını, bu ihbarların her birinin de titizlikle değerlendirildiğini bildirdi. Adil Öksüz'ün şu ana kadar izine rastlanmadığını ifade eden Kurtulmuş, "Ümit ederiz ki bulunur, ama benim şahsi kanaatim, Adil Öksüz'ün sadece bir gölge olduğu, esas aktörün Adil Öksüz olmadığı. Yani öyle anlaşılıyor ki örgüt başından aşağıya doğru bir takım mesajlar getirmiş, götürmüş. Önemsiz bir adamdır manasında söylemiyorum. Ama esas bir numaralı adamın ya da bu işin esas planlayıcısının başka birileri olduğu kanaatindeyim. Siyasi tecrübem bana bunu söylüyor." dedi.

Başkanlık tartışmaları

Başkanlık sistemi konusundaki sorular üzerine Numan Kurtulmuş, bu konuda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çıkışıyla başlayan sürecin aslında yeni bir mesele olmadığını, Türkiye'de başkanlık sisteminin aslında 1970'li yıllardan bu yana tartışıldığını anlattı. "Biz Türkiye'de demokratikleşme sürecinin tamamlanmasının bir parçası olarak başkanlık sistemini görüyoruz." diyen Kurtulmuş, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, Meclis İçtüzüğü'nde yenileşme, sivil-asker ilişkilerinin düzenlenmesi gibi çok sayıda reforma ihtiyaç bulunduğunu, sivil iradenin etkin olması yönündeki görüşleri de yıllardır paylaştıklarını belirtti. Başkanlık sistemini savunduklarını, fakat Anayasa değişikliği gerektirdiği için sayılarının buna yetmediğini belirten Kurtulmuş, şöyle konuştu: "Bu konunun partiler arasında diyalogla gündeme getirilmesi ve halk ne istiyorsa onun olmasını istiyoruz. Yani 367'yi aşsak bile biz bunu tekrar halka götürmek isteriz. Çünkü çok önemli bir karar. 330-367 arası kalırsa zaten mecburen referanduma gidiyoruz. 330'un altında çıkarsa parlamento böyle istemedi. Parlamentonun istememesi de başımızın üstünde, millete gider millet reddederse de başımızın üstünde. Dolayısıyla bizim tavrımız, etkin bir yürütme sisteminin olması için Türkiye'de başkanlık sistemi artık kaçınılmazdır. Başkanlık sistemi denilince bazı çevrelerden 'Acaba Türkiye federal bir sisteme mi gidiyor?' şeklinde, 'Bölünme sürecine mi gidiyor?' şeklinde bir endişe ifade ediliyor. Hayır, bizim teklifimizde hiçbir şekilde federal sistemle ilgili bir teklif söz konusu değildir."