Röportaj 29.07.2020 08:30 Güncelleme: 29.07.2020 08:40

ZAMANI VE KAYNAKLARI DOĞRU KULLANIN

Zincir bir mağazada çalışanların üniformalarında logosunu görüyorsanız, perakende geliştirme şirketi "Pozitera"nın dokunuşunu fark edersiniz. Türkiye'nin 81 ilinde yüzlerce mağaza çalışanı ve yüzden fazla saha yöneticisiyle aylık 5 binin üzerinde perakende noktasında şirketlerin hizmetinde.
ZAMANI VE KAYNAKLARI DOĞRU KULLANIN

Gülay YÜCEL

FOTOĞRAF: Şafak GÜVEN

Zincir bir mağazada çalışanların üniformalarında logosunu görüyorsanız, perakende geliştirme şirketi "Pozitera"nın dokunuşunu fark edersiniz. Türkiye’nin 81 ilinde yüzlerce mağaza çalışanı ve yüzden fazla saha yöneticisiyle aylık 5 binin üzerinde perakende noktasında şirketlerin hizmetinde. İddiaları, "Tecrübe ve uzmanlıklarıyla zamanı ve kaynakları doğru kullanıp, şirketlerin ürünlerinin reyondaki bekleme sürelerini minimize ederek satışları maksimum düzeyde hızlandırıyor olmaları." Yönetim Kurulu Başkanı Birol Şengel Pozitera'yı ve hedeflerini YeniBirlik okurları için anlattı.

Şirketlerin operasyonel çevresi için hedef belirliyor ve uygulamalarında rehberlik ediyorsunuz. Pozitera nasıl bir pozisyon üstleniyor ilk aşamadan son noktaya?

Pozitera kurulduğu 2007 yılından bu yana “ürünler reyonda beklemesin” mottosuyla faaliyetini sürdürüyor. Üretilen ürünün satılması ve satılacak ürünün üretilmesi arasındaki dengeyi korumak noktasında hizmet verdiğimiz üreticiler için stratejiler geliştiriyor ve planlamalarına katkı sağlayacak veriler oluşturuyoruz.

Yıl başlamadan önce perakende hedefinin sorumluluğunu üstlendiğimiz satış kanalları için şehir, mağaza ve ay bazında ürün satış hedefleri çalışıyor, yıllık planla söz konusu kanallar için mümkün olabilecek ürün sevkiyatlarını planlıyoruz.

Ürünler önceden birlikte mutabakat sağladığımız planla mağazalara gönderildikten sonra, sergilemeleri, fiyatlamaları, alışverişçilerin bilgilendirilmeleri ve hızlıca satışa dönüşen stoklar konusunda da perakendecilerle birlikte hareket ediyoruz.

"ALIŞVERİŞ YAPMAK BİR TÜR İLETİŞİM KURMA

Alışveriş halen sosyal bir etkinlik, değişen alışveriş deneyiminde kolaylık ve kişiselleştirme yönündeki beklentiler. Eğitimli ve donanımlı personel önemli olsa gerek, burada siz mi devreye giriyorsunuz?

Bulunduğumuz coğrafyanın da etkisindendir sıcak kanlı bir toplumuz. Ülkemiz insanı her ortamda birbiriyle iletişim kurabildiği seçenekleri tercih ediyor. Bu anlamda alışveriş yapmak da bir tür ilişki kurma ve sosyalleşme fırsatı olarak değerlendiriliyor.

Stratejilerimizi belirlerken elbette ki tüketici davranışlarını yakından izlememiz gerektiği malum. Bu çerçevede hem kurmuş olduğumuz perakende izleme platformunda toplanan veriler, hem yayınlanan araştırmalar bize rehberlik ediyor.

Eğitimli ve donanımlı çalışan her iş kolunda olduğu gibi oluşturulan stratejilerin doğru uygulanmasında anahtar noktalardan bir tanesi. Bu alana büyük yatırımlar yapıyoruz biz de. Grubumuz içinde kurduğumuz Perakende Akademi ile mağazalarda görevli çalışanlarımızı alışverişçi ile temsil ettiğimiz ürünler arasındaki ilişkinin doğru kurulması için sürdürülebilir eğitim programları hep güncel tutuyoruz. Online eğitim altyapımız da bu anlamda işimizi oldukça kolaylaştırıyor. Geldiğimiz noktada alışverişçilerle kurulan iletişimin önemi, beklentilerini doğru anlayabilmenin ve kişiselleştirilmiş servisi sunabilmenin katma değerlerini ortaya çıkarmanın en temel adımının eğitim programları olduğu söylemek doğru bir yaklaşım olur kanaatindeyiz.

Bir önceki sorudan yola çıkarak, daha talepkar, daha seçici, daha sorgulayıcı tüketici çok uluslu perakende devlerinin genç kuşak çalışanından rahatsız. Müşteri kırmaktan, kaybetmekten çekinmiyorlar. Şirketler bunun farkında mı? Mesela Migros, CarrefourSA gibi.

Bu konuda büyük yol kat edildiğini söyleyerek değerlendirme yapmamız daha doğru olur. Söz konusu perakendecilerle bir arada olduğumuz Kategori Mağazacılığı Derneği ve Gıda Perakendecileri Derneği başta olmak üzere tüm platformlarda gördüğümüz alışverişçi deneyiminin iyileştirilmesi ve sunulan servisin kalitesinin yükseltilmesi için büyük çaba sarf edildiği. Dediğiniz çok doğru, tüketici artık eskisi gibi değil, kendisine sunulanı değil, kişisel olarak uygun bulduğu ürünü, kendini iyi hissettiği yerden almak istiyor. Bunun farkında olmayan perakendecilerin sürdürülebilir bir başarıya sahip olamayacağı günümüz alışveriş dünyasının kabul görmüş bir gerçeği şeklinde değerlendirebiliriz.

Tüm sektörün içinde olduğu değişim ve gelişime ayak uydurabilmek için büyük oyuncular başta olmak üzere sürekli bir eğitim ve araştırma döngüsü içinde olması da bu tespitlerin yansıması aslında.

"DÖNEMİN ORTAYA ÇIKARDIĞI SIRA DIŞI BÜTÇELER"

Covid-19 sürecinde perakendeci, müşterisine sahip çıktığını gösteremedi.. En azından Pandemi sürecinde kendilerinden vazgeçmeyen müşterilerine özel bir teşekkür yolu düşünülmedi gibi.. Ne dersiniz?

Hiçbirimizin öngöremediği ve planlayamadığı sıra dışı zamanlardan geçiyoruz. 3 aya yakın tüm işletmelerin kapanacağı hangimizin aklına gelirdi ki? Bu karantina günlerinde en büyük zararı gören sektörlerden biri de perakende sektörüydü şüphesiz.

Bu zor zamanlarda teknolojik altyapısı uygun olan perakendeciler faaliyetlerini web mağazaları üzerinden sürdürmeye başladılar. Bu süreçte hiç aksaklık yaşanmadığını söylemek elbette doğru olmaz ancak hem perakendeci tarafında hem lojistik sektörü tarafında adeta bir potansiyel testi yaşanan sürecin beklenmedik ve planlanamayan bir zamanlamayla hayatımıza girmiş olmasının etkisi çok büyük.

Hayatımıza bu şekilde giren sürecin olumlu taraflarına bakmaya çalıştığımızda web üzerinden gerçekleştirilen satışlar ile hem tüketicinin ihtiyaçlarının karşılanması hem perakendeci ve üreticilerin faaliyetlerini küçülerek de olsa sürdürebilmesi anlamlıydı. Online alışveriş deneyimini ilk defa yaşayan tüketiciler, ilk defa kredi kartını sanal ortamlarda kullanan insanlarımız oldu. Önümüzdeki dönemin önemli gerçeklerinden biri de hayatımızdaki her deneyim bizim beklemediğimiz koşullarda ve zamanlarda değişebilir fikrinin hepimiz için kabul görür hale gelmesidir belki de.

Hal böyleyken ve dönemin ortaya çıkardığı sıra dışı bütçeler ve maliyetlerin de etkisiyle ürün fiyatlarının artışlarını hepimiz deneyimledik. Büyük perakendecilerin ellerindeki stokların da katkısıyla ürün fiyatlarını mümkün olduğunca arttırmamaya, tüketicinin beklentilerini maddi anlamda da zorlanmadan karşılayabilecek adresler olmaya çalışmalarına kurum olarak çok defa şahit olduk. Bu tavır dahi müşterilerine sahip çıkmak olarak değerlendirilebilir kanaatindeyim.

Diğer yandan gıda perakendecilerine baktığımızda hepimizin bu sıra dışı zamanlarda sağlığımızı korumak için evlerimize çekildiğimiz günlerde ihtiyaçlarımızı karşılayabilelim diye tüm çalışanları ile faaliyetlerine devam etmiş olmaları, birçok çalışanının hastalığa yakalanmasına rağmen hem o çalışanları ile ilgilenip hem de faaliyetini cansiperane sürdürmeye çalışmaları da kanaatimce tüketici tarafında takdir toplayan önemli yaklaşımlardı.

"ÇOK KANALLI PERAKENDECİLİK HAYATIMIZDA DAHA ANLAMLI OLACAK"

Omnikanal perakendecilikten söz ediyor da olsak, fiziksel mağazacılık gücünü koruyor. Sizce?

Çok kanallı perakendecilik bundan sonra da hayatımızda anlamlı ve eskiden olduğundan daha önemli bir yere sahip olacak gibi görünüyor. Yaşanan küresel salgın ve süregelen etkileri bizlere bundan sonra buna benzer durumlara daha hazırlıklı olmamız gerektiğini gösterdi. Alışverişçilerin günün şartları dahilinde ihtiyaçlarına kendilerine en uygun buldukları yolla sahip olmalarını sağlamak perakendeci ve üreticiler için bir gereklilik haline geldi.

Fiziksel mağazacılığın tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz tüketicisi için de cezbeden tarafları elbette ağır basıyor. Bir sosyalleşme aracı olmasının yanında, aldığınız ürünü görüyor olmanız, onunla ilgili destek alabiliyor olmanız bu alışveriş şeklini diğer tüm yöntemlerden ayırıyor. Alışveriş yapmak için plan yapmak, seyahat etmek gibi romantik özellikler de fiziksel mağazacılığın mümkün olduğu her dönem güçlü olacağını gösteriyor. Hayatlarımızın normalleşmeye başladığı bugünlerde mağaza cirolarının hızla eski seyrine dönmesi ve kontrollü ziyaretler dahi olsa mağazalarda yoğunlaşan bir alışveriş ilgisini görmemiz de bunun en büyük göstergesi diyebiliriz.

Önce büyük indirim dönemleri ardından pandemi, her iki dönemdeki rekor satışlar lojistik sağlayıcı hizmet birimlerini ve özellikle kargo şirketlerini çok zorladı. Kaçan müşteri nasıl geri gelecek, özellikle küçük işletmeler açısından bakıldığında.

Hepimizin bildiği üzere tüm şirketler ya da kuruluşlar kendi rutinlerini aksama yaşanmadan devam ettirebilmek üzere sistem geliştirir ve yapılanırlar. Tüm dünyayla birlikte ülkemizde de yaşanan ekonomik durgunluk dönemlerinin etkilerini alışverişi canlandırarak hafifletmek için düzenlenen indirim dönemleri bu rutinin dışında kalan zamanlar. Bununla birlikte dünya genelinde hiçbir kişi ya da kurumun gündemine girme ihtimalini planlamadığı küresel salgın ise yine bu rutinin oldukça dışında değerlendirilebilecek bir dönem.

Rutin zamanlarda yaşanan gecikme ya da aksamalara verilen tüketici tepkileri ile bu tip olağan dışı zamanlarda yaşanan gecikme ya da aksamalara verilen tepkiler aynı olmuyor. Herkes bu zamanların özelliğini bildiği ve belirli ölçülerde yoğunluk ve sisteme yüklenme yaşanacağının ön kabulüne sahip olduğundan olsa gerek daha anlayışlı tavırlar sergileniyor bu tip zamanlarda. Lojistik şirketleri de bu zamanlardan en çok etkilenen şirketlerin başında geliyor. Karantina günlerinde işgücü sayılarını ikiye katlayacak seviyede işe alım yaptıklarını biliyoruz ancak bu bile birtakım aksaklıkların önüne geçmekte zorlanmalarının engel olamadı. Hepimiz bu dönemi şirketlerimizde olumlu ve olumsuzlukları bir arada yaşayarak deneyimledik, her geçen gün hazırlık seviyemizi arttırarak sıra dışı günlerden daha az etkilenecek yapılar kurmak üzere çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz.

Yapay zeka uygulamaları kişiselleştirme ve yanında tüketicinin gelişim periyodunu izliyor. "Ben başta olmak üzere" pek çok insan bundan şikayetçi. (Ayak numaramın takip edilmesini istemem) Nasıl olacak, bir taraftan gelişim, diğer taraftan ayak uydurmak.

Aslında bu soru tüketici olarak hepimizin kafasının ne kadar karışık olduğunu gösteriyor. Hem ayak numaramız bilinsin ve buna bağlı ürün ve fırsatlar karşımıza çıksın istiyoruz hem de bu bilgilerin ulaşılabiliyor olması bizleri endişelendiriyor. Şu an hayatımızı kolaylaştıran her uygulama için biz de bir şeyler vermek durumundayız. Şu an bulunduğumuz sistemde, sunulacak fırsatları değerlendirmek istiyorsak, sistemin elde ettiği bilgileri de paylaşmayı seçerek bir şeylerden feragat etmemiz gerekiyor.

Yapay zeka olarak adlandırılan teknolojilerin gelecekte her şeyi kontrol altına alacağını düşünen insanlar var. Bir noktada haklılar da! Çünkü tüm teknoloji sisteminin yapılanma şekli ve bilgi toplama kapasitesi insanı endişelendirecek boyutlara evirilebilir. Ancak Z jenerasyonu diye adlandırdığımız yetişmekte olan nesil, her konuda bilgi sahibi olmaya ve kendine ait verileri korumaya oldukça özen gösteriyor. Bu nesil bu şekilde büyümeye devam ettikçe, geleceğimizi daha insan odaklı, bilgi güvenliğine odaklı bir şekilde beklemek de mümkün.

Sıkça duyuyoruz, geleneksel perakendeden organize perakendeye geçiş sürüyor. Küçük işletmeleri nasıl etkileyecek bu durum?

Bu yönde bir gelişimi uzun zamandır gözlemliyoruz, bir ölçüde bu görüşe hak vermemek mümkün değil. Ülkemizde organize perakendenin payı %35’lere ulaşmış durumda. İçinde olduğumuz günlerde hepimizin hayatına giren sağlık endişeleri tüketicileri kalabalıktan uzak durmaya yönlendiriyor. Toplu taşıma kullanımının riskleri de buna eklenince tüketicinin evine daha yakın olan, müşteri trafiği daha düşük olan, önceden tanıdığı lokal mağazalara gitme yönelimini arttırdığını görüyoruz. Bu güvenlik ihtiyacını, salgının olumsuz etkilerinin yanında küçük işletmelerin karşısına çıkan bir fırsat olarak değerlendiriyoruz. Süpermarketler ve alışveriş merkezleri gibi kalabalık alanlar yerine, tüketici bildiği ve güvendiği bir yer olduğundan ihtiyaçları karşısında büyük oranda mahallesindeki bakkalı, manavı ve kasabı tercih etmeye başladı. Küçük işletmeler bu durumu doğru şekilde yönetirse bu süreçten oldukça kazançlı çıkabilirler diye düşünüyoruz.

"TÜKETİCİ EVDE KALMAK İSTEMİYOR"

Tüketici araştırmalarını mutlaka çok yakından takip ediyorsunuz. Özellikle tüketicinin yeni normalden beklentisi nedir?

Tüketici yeni normalde artık evde kalmak istemiyor. Ama dışarı çıkarken de güvende olduğunu hissettirecek önlemleri görmek istiyor. Mağazaları, alışveriş merkezlerini eskisi gibi boş zamanlarında eğlenmek için gezmek istemiyor ama ihtiyaçlarını da eskisi gibi fiziksel bir ortamdan karşılayabilmek ve bunu yaparken tehlikede olmamak istiyor. Bu tür yerlerde ihtiyaçlarının olabildiğince hızlı karşılanmasını istiyor. Alışverişten sonra oturup alışveriş merkezinde yemek yeme, sinemaya gitme gibi düşüncelerden oldukça uzak bir şekilde, ihtiyacı olan ürünü bir an önce satın alıp, mümkünse kasada kuyrukta beklemeden temassız ödeme yapıp gitmek istiyor. Pandeminin getirdiği ekonomik etkileri daha güçlü atlatabilmek için evlerinde yaptıkları tasarruf planlarına markalardan da promosyon, kampanya gibi yöntemlerle destek bekliyor.