Maalesef bu filim tekrar tekrar sunuluyor ve Müslümanlar sürekli tuzaklara düşerek birbirlerinin kanına girmeye devam ediyor…

“Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmekle eş değer” gören dinimizin en kutsal değerlerine “Bütün Müslümanlar kardeştir” diyen yüce İslam’a bu kadar ters düşülür mü?

Ama görüyoruz ki bilhassa Batılı fitne odakları işi iyicene azıttılar ve son günlerde Müslüman dünyasında yeni fırtınalar estirtiyorlar…

En son olay İran’da… DEAŞ katilleri bu sefer İran Parlamentosu ve İmam Humeyni Meydanını kana buladılar ve Şii-Sünni çatışması için yangına bir bidon daha benzin döktüler.

İran’ın bu konuda serinkanlı davranması gerekiyor. DEAŞ’ın Irak’ta ve Suriye’de sıkışmasında önemli rol oynayan İran’ın hedef olması normal… DEAŞ Batılı ülkeleri hedef alırken İran’da da böyle bir eylem yapması yalnız “biz bitmedik ayaktayız” mesajı değil aynı zamanda Perslerin bölgede yayılmacı politikalarına bir cevap ve bir Sünni intikamı olarak gösterme çabası…

Tahran’daki kanlı olayların, Katar’ın bölgede izole edilmesi operasyonundan bir gün sonra gelmesi bir tesadüf mü? Suudi Arabistan’ın başını çektiği ve Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri’nin de dâhil olduğu bir grup Arap devletleri Katar’la ilişkilerini kesip ülkeyi iyice izole etmeye çalışıyor.

Hani Katar DEAŞ’a destek veriyordu? Hani Katar İran’ı da destekliyordu? Burada büyük bir çelişki yok mu? Yani Katar İran’a sıcak bakıyorsa DEAŞ’ın buraya saldırmasını ister mi?

Kaldı ki Batılı fitne odakları Suudi Arabistan’ı kullanıyor ve maalesef dost ve kardeş Riyad yönetimi bunu farkında değil. PetrolÜ tükenmekte olan ve ciddi bütçe açıkları vermeye başlayan Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail’in dümen suyuna girip durumu idare ediyor, Mısır ise malum bir başka Batı projesi… O zaman Suudilerin “bunların Katar’a karşı benin yanımda ne işleri var?” diye sorgulaması lazım…

Oyun büyük ve maalesef vesayet savaşları Müslümanlar üzerinden oynanıyor… Bir tarafta Şii-Sünni çatışması körüklenirken öbür tarafta da Sünnileri bölüyorlar…