2002'DE DÜNYA TARİHİ DEĞİŞEBİLİRMİŞ

Alican DEĞER 21 Eki 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
​Düşünsenize, Amerikalısınız ve Cumhuriyetçisiniz. Ama Donald Trump gibi bir "Çatlak" sizin başkan adayınız. Söylediği, yaptığı ve savunduğu şeyler gerçek üstü bir tiyatro oyunu gibi. Kimi suçlarsınız? Ben olsam partimi tabii ki.

Düşünsenize, Amerikalısınız ve Cumhuriyetçisiniz. Ama Donald Trump gibi bir “Çatlak” sizin başkan adayınız. Söylediği, yaptığı ve savunduğu şeyler gerçek üstü bir tiyatro oyunu gibi. Kimi suçlarsınız? Ben olsam partimi tabii ki.

İşte şimdi Amerika’da olan da o.  Aklı başında bazı Cumhuriyetçiler harekete geçti. Artık delege sistemindeki hatalardan mı, yoksa partililerin gerçekten böyle bir başkan istediğinden mi bilemeyeceğim bir şekilde Trump aday. Gerçek bu. Bu Cumhuriyetçi akil adamlar, “Başkanlığı kaybedeceğiz. Hiç olmazsa Senato ve Temsilciler Meclisi’ne odaklanalım. Trump’a para vermeyelim” diye bir bildiri bile imzaladı. 

Adamlar haklı. Çünkü kamuoyu yoklamaları Trump’un açık ara geride olduğunu gösteriyor. Ama herşey yoklamalardaki gibi de gitmeyebilir. O zaman Amerika daha şenlikli bir yer olacak gibi.

Neyse, bildiğiniz gibi Amerikan seçimleri iki parti arasında bir yarış. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar. Ama bu durum sizi yanıltmasın. Amerika’da bir sürü parti var. Bir kısmı başkan adayı çıkartıyor, bir kısmı geçmişte çıkartmış. Ama bu partiler var. 

İsterseniz bir göz atalım. Mesala birisinin adı, “4 Temmuz Partisi” Amerikan bağımsızlık gününe atfen. Birisi “Boston çay partisi” oturup çay içme anlamında değil. Amerikalıların, İngilizlerin sömürgesinden çıkmak için başlattıkları isyanın ilk hareketine verilen isim olduğu için.

Mesela 2002’de Başkan adayı çıkartmış bir parti “Marihuana Partisi.” Bildiğiniz esrar yani. Sosyalist Parti, Çalışan Aileler Partisi, Amerikan Komünist Partisi, Light Parti, Yeni Kara Panterler Partisi, Sosyalist Hareket Partisi… Liste uzayıp gidiyor.

Benim merak ettiğim ise 2002’de başkan adayı çıkaran Marihuana Partisi. “Eğer kazayla onun adayı başkan seçilmiş olsa, dünya çok daha eğlenceli bir yer olur muydu acaba?” diye düşünüyorum. Bu sayede hiç olmazsa Amerika’nın yaptıklarına bir gerekçe bulabilirdik.

KIZIM SANA SÖYLÜYORUM, GELİNİM SEN ANLA

Sonunda oldu. ‘Ne oldu?” derseniz, Türk jetleri Suriye’de YPG’yi vurdu. Haberlerde mutlaka görürsünüz. 18 hedef imha edildi. 160 ile 200 arasında militanın öldürüldüğü açıklandı.

Vuruldukları yer ilginç. Halep’in kuzeyi. Belli ki etki alanlarını genişletmek için buralara yayılmışlar. Peki şimdi ne olacak? Amerika’nın desteğine ve Batılıların silahlarına sahip YPG geri adım atacak mı? Muhtemelen atacak. Çünkü “Zor oyunu bozar.” 

Bu harekat aslında YPG’ye değil Amerika’ya bir mesaj bana göre. Çünkü o kadar açık ve net ki. Söylenmek istenen “Yolumuzun üzerine çıkmayın”

Savaşın maalesef evrensel bir dili var. Diplomatik konuşmalardaki dolambaçlı söylemlere  burada yer yok. Sahada gücü olan kuralı koyar. Tıpkı bu son olaydaki gibi.

BEN BOŞANAYIM DA O MU ALSIN?

İbrahim Kutluay, Demet Şener evliliğinin ikinci bir kadın yüzünden çatırdaması magazin geyiklerinin en önemli gündemi. Adam güzel, kadın güzel, ikinci kadında sosyetik ve güzel olunca ister istemez hayatını gevezelikle kazananlara yol açılıyor. 

Şimdi tüm bu isimleri unutun. Ben evliliklerin bitme sürecindeki kadın davranışlarına değinmek istiyorum. Yani psikolojik tahlil gibi ama değil. Biraz çevremde gördüklerimi anlatma diyelim.

Herşeyden önce, eğer aldatan kadınsa genellikle iş daha çabuk bitiyor. Bazen maalesef çok can sıkıcı bir şekilde üçüncü sayfa haberleriyle, bazen tek celsede. Aldatan erkek olduğunda ise iş çetrefilleşiyor. Unuttuğumuz isimlerin yaşadığı olayda ise anlaşılan erkek de ikinci kadın da evli. Ve yakalanmışlar. Dediğim gibi kadın tarafı aldattığı için ikinci kadının evliliği hemen bitmiş. Ama bizim örneğimizde birinci kadın birinci ve tek erkeği af etmiş. İşte durum bu. Evliliği bitsin istememiş. Kötü ama sık rastlanılan bir durum.

Ama bu yüzden boşanan ikinci kadın bu duruma sinirlenmiş. Çapkınlık kitabında asla yapılmaması gereken ‘hatalı’ şeyi yapmış. “Ben boşandım, onu da boşatacağım” diyerek fotoğrafları falan artık elinde ne varsa birinci kadına yollamış. Bu davranış artık adamdan umudu kalmadığını gösteriyor. Belli ki adam ya verdiği sözleri tutmamış, ya da artık kesinlikle eşine dönmüş. (Ki bu da sık rastlanılan bir durum).

Bizim örneğimizde birinci kadın bunu gururuna yedirememiş, kocayı yani birinci adamı boşamaya karar vermiş. Yani aslında ikinci kadının istediğini yapmış. Belli ki artık mücadele etmekten yorulmuş.

Yıllar evvel işadamı bir tanıdığım böyle bir çapkınlık yapıp sekreteriyle birlikte olmuştu. Bir-iki kez iş dışında görüşmüşler. Sekreter de “Nasıl yapsam da bunu karısına duyursam” diye düşünmüş. İki abisi varmış. Abileri tanıdığımın uluslararası bir firmada üst düzey yöneticilik yapan eşini aramışlar. “Senin kocan bizim kardeşimizle birlikte. Onu boşamalısın’ diye. Tanıdığımın eşi cevap vermiş, “ Sizin kardeşiniz 38 yaşında kocaman kadın. Kandırılacak hali yok. Ne yani ben boşayayım da, o mu alsın?”

Tabii işin iç cephesinde çok savaşlar yaşandı. Ama eş kocayı affetti. Veye affetmiş göründü. İlk iş o sekreteri kovdurttu. Sonra tüm boş zamanlarında eşinin iş yerine gitti. Gece yapılan iş yemeklerinin hepsine katıldı.

Evlilikleri bir 10 yıl daha sürdü. Ama sonra başka bir nedenden bitti.

Diyeceğim o ki, bu tür ilişkiler aşk üçgenine benzetilir ya. Pisagor’dan da biliriz değil mi? Bir üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir. Ama aşk üçgeninde iç açıların toplamı sonsuzdur. 

Şimdi bizim örneğimizde eğer adam yeterince pişmanlık gösterirse, kadın eşini yine af edebilir. İkinci kadın ise muhtemelen “çok sıkıntılı” zamanlar geçirir.