Vakıf Katılım web

23 NİSAN, ABD'NİN TEHDİDİ, AMERİKAN MUHİPLERİ, ERKEN SEÇİM VE SONRASI...

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Dünyada gündemi bu kadar dolu ve hızlı değişen bir memleket var mı? Bilemiyorum…

Ama gündem bayağı birikti. Onun için, “yeni bir dünya düzeni” hakkındaki yazımı ileri bir tarihe erteleyerek, bugünkü yazımda bazı noktalar hakkındaki görüşlerimi özet halinde vereceğim.

23 NİSAN

Bütün okuyucularımın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlarım. 23 Nisan orijinal haliyle “hakimiyet-i milliye” bayramıdır, çünkü bugün Gazi Meclis’imizin kuruluş günüdür. Bu Meclis Cumhuriyet kurulmadan önce işbaşı yapmış, Kurtuluş Savaşı’mızı yürütmüş, başkanını Başkomutan ve Mareşal yapmıştır. Herhalde, tarihçilerin de itiraz etmeyeceği bir şekilde Osmanlı Meclis-i Mebûsanı’nın devamıdır. Ancak Gazi Meclis’in Meclis-i Mebûsan’dan farkı milletin en yüksek temsil mercii ve iktidarın da dayanağı olmasıdır. Gazi Meclis olduğu müddetçe, “milletin hakimiyeti” de devam edecektir. Buradan Atatürk’ü ve arkadaşlarını rahmetle anıyorum.

ABD’NİN YAPTIRIM TEHDİDİ

Hafta içinde yazılı ve görsel medyada yayınlanan bir habere göre, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'nde konuşan Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell, Türkiye ile Rusya arasında Suriye kriziyle bağlantılı olarak yapılan askeri anlaşmalardan endişe duyduklarını söyledi.

"Türkiye'nin Afrin'de Zeytin Dalı Harekatı'na başlamak için Rus ordusuyla yaptığı ve ABD'nin dahil edilmediği anlaşmalar çok ciddi endişe yaratıyor" diyen Mitchell, şu ifadeleri kullandı:

"Ankara, Suriye'de taktik hedeflere ulaşmak adına Moskova'ya stratejik tavizler verilmesinin risklerini hatırlamalı. Türkiye, ABD'yle olan yakın ilişkilere rağmen Rusya ve İran'la işbirliğini artırdı. Türkiye'nin Batı'yla stratejik ve siyasi birliğini koruması, ABD'nin ulusal çıkarlarına uygun olur.''  (Amcam, Rusya’yla yakınlaşan Türk hükümetlerinin göze aldığı riskleri -yani darbeleri- hatırlatıyor; üstüne üstlük Türk Hükümeti’nin ABD ulusal çıkarlarına uygun davranmasını dikte ediyor… DMD.)

Rusya'yla S-400 hava savunma sistemi anlaşması yapan Türkiye'ye, ABD'nin Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası'nın (CAATSA) 231. maddesi kapsamında yaptırım uygulanmasının gündemde olduğunu belirten Dışişleri Bakan Yardımcısı Mitchell, Ankara'nın F-35 programına katılımı açısından da sorun yaşanabileceğine dikkat çekti. (Türkiye alenen düşman ilan edip, “Silah vermeyiz, haa!” diyor. DMD)

ABD adı konmamış Üçüncü Dünya Savaşı’nı kaybetme aşamasına geldiğinde gittikçe daha hırçınlaşıyor. Bu süslü laflara kanmayın, kısaca şunu diyorlar: “Kıbrıs’ı verin, Suriye’den çıkın ve buraları PeKeKe’ye bırakın, Rusya ve İran’la ilişkinizi bitirin, Karadeniz’e NATO Üssü kurun ve İran’a karşı savaşmaya hazır olun. Yoksa sizi bitiririz.”

Ateş olsa cürmü kadar yer yakar… Ama Hükümeti esas etkileyecek olan bunlar değildir, iktidar partisinin içinde ve yöresinde deresinde olan “Amerikan Muhipleridir”. 

AMERİKAN MUHİPLERİ

Kasabanın Şerifi ve hempaları Suriye’ye yalandan bir saldırıyla kendi iç kamuoylarına gösteri yaparken, bizde bazı gazeteci, politikacı ve aydınlatılmış arkadaşlar gaza geldiler. Tiyatro olsun olmasın, Ehl-i Salip bir komşu devlete saldırıyor ve bu arkadaşlar – hem de Müslüman duyarlılığı olan arkadaşlar bunlar haa, Deist değiller yani… - hemen yüksek perdeden sallamaya başlıyorlar. Bir tanesi “Afrin Bölgesi’nin” “devrimciler” için bir toplanma alanı olduğunu yazdı. Devrimci dedikleri El-Kaide’ci, IŞİD’li, El Nusra’cı eşkıyalar ve kılıç artıklarıdır. Bunların arkasında CIA’in bulunduğu çok nettir. Arkadaş diyor ki, Türk Ordusu bu eşkıyaların erketecisi olsun. Ne güzel be… Bir başkası hükümetin dış politikasının bir fiyasko olduğunu, Astana ve Soçi süreçlerinin hüsranla sonuçlandığını, bir an önce “Kak Mesut’un” arkadaşı mahlû’ (halledilmiş veya indirilmiş)  Başbakan’ın politikasına dönüp ABD’nin yoluna girmemizi salık vermekte. Bunu da Sayın Cumhurbaşkanı’na yakın olduğunu ima ederek yazıyor. Arkadaş, adamlar Cumhurbaşkanı’nı öldürmek istediler, daha ötesi var mı? Neden bahsediyorsun sen? Utanmaz bir başkası da, üç gün önce bizdeki en selefi mevkutelerden birinde, casusbaşı terörist Fetullah’ın affedilmesi gerektiğini, tövbe edip İslami ilimlere hayatının kalanını vakfetmesi gerektiğini yazdı… Arkadaş, bunu yazan adamın –eğer aklî melekeleri yerindeyse - ne derece Müslüman olduğu tartışılıdır, vatansever olmadığı kesindir. Bu arkadaşlar “Müslümanımsı mevkutelerde” yazanlar… Bir de “solumsu” mevkuteler var ki, orada düzenli bir şekilde “halkların kardeşliği”, “özerklik sonucunda özgürlük kaldıracının sağlayacağı kazanımların paydaşları” ve benzeri laf salataları ile PeKeKe ile barışılmasını, mahlu’ bir Bakanımızın ifade ettiği gibi “Çözüm yapıyoruz! Bu bir sessiz devrimdir!” denmesini, Rojava’yı koruma altına almamızı savunmaktadırlar. Sonra bölücülükten içeri girince de vaveylayı koparmaktadırlar.

Bunların ortak yanı nedir: Hepsi de Amerikan Muhibbi / sevdalısıdır. Özellikle “Müslümanımsı mevkutelerde” yazanların iktidar partisi içinde ciddi bir izleyeni bulunmaktadır. Bu tür yaklaşımlar devletin birliği ve milletin güvenliği için tehdit içermektedir… Onlar yazsınlar, biz de yazmaya devam edeceğiz.   

ERKEN SEÇİM

24 Haziran’da Türkiye erken seçime gidiyor. Y-CHP çok hazırlıksız yakalandı bu duruma, daha ne yapacaklarını bilmiyorlar… Hatta, yeni sistemin ne olduğunu dahi anlayabilmiş değiller. Hala koalisyonla Başbakanlığı almayı düşünüyor olabilirler!... Mevcut Genel Başkan parti içi siyasette, delege ayarlamada ne kadar mahir olduğunu gösterdi. Ancak seçimlerde bunun tam tersi bir durum vardır. Bu gidişle Y -CHP’yi yeni bir hüsran beklemektedir. Yine de oyları yüzde 25 civarı olur. İYİ Parti seçime en hazırlıklı muhalefet partisi gibi görünmektedir. Yanında SP de siyaset sahnemizde son dönemde sergilediği artistik performansla göz doldurmaktadır. Ancak, yapılan anketlerin ortalamasına göre her ikisinin birlikte yüzde 10 barajını geçmesi büyük başarı olacaktır. Bunların birlikte ikisi için tahminim de yüzde 9-11 arası bir oydur. HDP’nin alacağı oyun da yüzde 9-11 arası olacağı görülüyor. Bence seçimin en büyük sürprizi Vatan Partisi olacaktır. VP Y-CHP’den kayacak birkaç oyla birlikte yüzde 1’e ulaşabilir diye düşünüyorum. İttifak’a gelince, bence Cumhurbaşkanlığı’nı ilk turda ya kılpayı alacaktır, ya da kılpayı kaybedecektir. Bir mucize olmazsa ikinci turda Y-CHP adayıyla baş başa kalan Sayın Erdoğan yüzde 65 civarında oy kazanır. Eğer ikinci turda Meral Hanım’la karşılaşırsa o zaman sonuç ortadadır, her ikisi de kazanabilir. Ama Meral Hanım’ın ikinci olabilmesi için Y-CHP’nin oylarının yarısını alması lazımdır ki, bu da imkânsızdır. Ben ilk turda Sayın Erdoğan’ın seçimleri almasını en akla yakın sonuç olduğunu düşünüyorum. Hayırlı olsun…        

SEÇİM SONRASI

Seçim sonrası ne olacak… Herkes sıkı önlemlere (zamlar, vergi artışları, hatta ciddi bir devalüasyon) hazır olsun. Çünkü, Türkiye ciddi bir jeo-politik mücadele dönemine girecek. Bunun için güçlü bir ekonomiye ihtiyaç var. Kim iktidara gelirse gelsin, hepimiz acı ilaç içeceğiz. Bu konuda 2 ay içinde daha çok yazı yazacağım.