Vakıf Katılım web

ABD SEÇİMLERİ VE ELİF BEBEK

Faruk AKTAŞ 03 Kas 2020

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Tüm dünyanın gözü kulağı bugün ABD'de yapılacak başkanlık seçimlerinde.

Tüm dünyanın gözü kulağı bugün ABD’de yapılacak başkanlık seçimlerinde.

Mevcut Başkan Donald Trump’ın ikinci kez seçileceği mi yoksa yerine Demokrat aday Joe Biden’ın mı geleceği merak ediliyor.

Merak ediliyor çünkü bu seçimler sadece ABD’nin değil tüm dünyanın geleceğini yakından ilgilendiriyor.

Trump’ın seçilmesi halinde muhtemelen ABD giderek daha fazla içine kapanacak, dünyanın jandarmalığını yapma pozisyonunu önemli ölçüde daraltacak.

Bu durum Trump’ın başlattığı dünyanın mevcut düzeninin sarsılma sürecini dağılmaya doğru götürebilir ki bu dağılma süreci muhtemelen yeni süreçlerin de daha yoğunluklu olarak tartışılmasını beraberinde getirecek.

Biden’ın kazanması ise dünyanın eski düzenine dönüş sürecini başlatacak muhtemelen.

Her iki adayın Çin, Rusya ve İran politikalarının yanı sıra özellikle Ortadoğu ve Avrupa Birliği (AB) ile Birlik üyesi ülkelerle ilgili yaklaşımlarındaki derin farklılıklar Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.

Yeniden seçilmesi halinde Trump, Ortadoğu’daki keşmekeşten önemli ölçüde çekilmek isteyecektir ki bu durum Türkiye’nin özellikle terörle mücadele konusunda elini rahatlatan bir unsur olacaktır.

Zira tüm bölgeye olduğu gibi Türkiye’nin de başına terör belalarını saranın, o örgütleri koruyup kollayanın ABD olduğu artık herkesin malumu.

Dolayısıyla ABD gibi küresel bir gücün arkalarında durmaması halinde bu terör örgütlerinin bu coğrafyada çok fazla yaşama şansı bulamayacaktır.

Buna mukabil Biden’ın kazanması halinde ABD’nin bu bölgeyi karıştırmaya devam edeceğini özellikle PKK ve Suriye uzantısı PYD’ye daha güçlü bir destek vereceğini öngörmek zor değil.

Yine Trump’ın yeniden seçilmesi halinde “Önce Amerika” yaklaşımına bağlı olarak Avrupa üzerindeki güvenlik şemsiyesini tamamen kaldırması halinde AB’nin dağılma süreci hızlanabilir.

Buna karşın Biden’ın seçilmesi halinde ise ABD, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi evrensel değerleri zaten çoktan rafa kaldırıp giderek ırkçılığın, İslamafobyanın yeni merkezi haline dönüşmeye başlayan AB ile ilişkileri yeniden güçlendirme yoluna gidecektir.

Dolayısıyla ABD ve İslamofobik Avrupa muhtemelen güç birliği yaparak İslam dünyasının, en fazla da Türkiye’nin üzerine üşüşecektir.

Bu Avrupa’nın öncülüğü ve sözcülüğüne soyunan Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un hararetle Biden’ı desteklemesinin en önemli nedenlerinden birisi budur.

Burada kimileri “ABD’nin Avrupa ile güç birliği yaparak yeniden evrensel değerler üzerinden eski dünya sistemini oturtmaya çalışmasının neresi kötü?” diyebilir.

Buna karşın AB ve üyesi ülkelerin bugüne kadar söz konusu değerleri bir cila unsuru olarak kullandığının artık herkes tarafından görüldüğünü, ülkelerin ulusal ve hegemonik çıkarlarının tüm değerlerin önüne geçtiğini, Avrupa toplumunun da o evrensel değerleri çoktan aşındırdığını ve ne yazık ki bu sürecin daha yaygınlaşarak devam edeceğini öngördüğümü söylemeliyim.

Bugüne kadar demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi kavramları gündeme getirerek bu ülkenin iplerini ellerinde tutmaya çalışan söz konusu küresel güçlerin, bu alanlarda geçmişe göre fersah fersah yol almış olmasına karşın bugünkü Türkiye’ye daha fazla düşmanlık gütmeleri bunun en açık göstergesi.

Bugün ABD’de başkanlık için yarışan Biden’ın aday adaylığı sürecinde sarf ettiği sözlerin nedeni de bu.

Biden’ın, demokratik seçimlerle iktidarını sürdüren AK Parti ve onun lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında, terör örgütleri PKK ve FETÖ ile Türkiye’deki muhalefeti alenen destekleyeceğini açıklamasının ardında başka ne olabilir ki?

Bu konuda Biden’ın seçilmesi halinde bu sözlerini rafa kaldıracağı ve kaybetmek istemediği Türkiye ile yakın bir iş birliğine yöneleceğini söyleyenler var.

Ben bu ihtimali tümden yadsımamakla birlikte bunun çok zayıf bir olasılık olduğunu, seçilmesi halinde Biden’in, Macron ve benzeri Türkiye düşmanı, İslamofobik liderlerle daha yoğun bir iş birliği içine girerek Türkiye’nin iç işlerine müdahale etme çabalarına girişmelerini ve de sözünü ettiğimiz terör örgütlerine yönelik desteklerini arttırma ihtimallerini daha güçlü görüyorum.

O nedenledir ki bugünkü seçimlerde kişisel tercihim mevcut Başkan Trump’ın yeniden seçilmesinden yana.

Bu tercihimin nedeni Trump gibi bir “megaloman”a hayranlık duyuyor olmamdan değil, onun elini eteğini bu bölgeden çekme yönündeki yaklaşımlarının Türkiye’nin kendi geleceğini daha özgürce belirleme şansını arttıracağını düşünmemdir.

Gelgelelim gözümüz kulağımız ABD’deki seçimlerde ancak kalbimiz, yüreğimiz İzmir’de.

Günlerdir her dakika her saniye enkaz altındaki her bir canın sağ salim kurtarılması için dua ediyoruz.

Bu satırların yazıldığı sırada ne yazık ki şu ana kadar 91 canımızı yitirmiştik.

Ancak, depremden 65 saat sonra enkaz altından sağ kurtarılan 3 yaşındaki Elif bebek hepimizin umudu oldu.

Elif bebeğin sağ kurtarılması, yitirdiğimiz canlarımızın acısıyla burkulan yüreğimize sevinç gözyaşlarımızı akıttı.

Yüreğimiz bir nebze rahatladı.

Elif bebeğin minicik parmaklarının kurtarıcısının ellerine tutunuşunun, birlik ve beraberliğimizi bozmaya çalışan güruhlara rağmen, ülkemizin daha güzel, daha huzurlu ve daha aydınlık geleceğe kavuşması için daha güçlü bir şekilde kenetlenmemize vesile olmasını umuyor ve diliyorum.

Evet, aklımız ABD’de, yüreğimiz İzmir’de…

Temennimiz Trump’tan yanaysa da bizim için, ülkemiz için aslolan Elif bebeğin yüreklerimizde yeşerttiği umutlar ve o umutların bizi birbirimize kenetleyerek Biden veya onun gibilerin ülkemizin geleceğine ipotek koymaya kalkışmalarına karşı göstereceğimiz güçlü dirençtir.

Trump ya da Biden kim kazanırsa kazansın, birlikte bu direnci gösterdiğimiz sürece ülkemizin geleceği aydınlık olacaktır.