ABDULLAH CEVDET, YERLİ OTOMOBİLE NE DERDİ?

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Aforoz edilmek için bu vatanı gönülden ve samimiyetle sevmek ve bunu ifâde etmek yeterlidir.

Önce kısa bir biyografik bilgi başlayayım. Abdullah Cevdet kimdir? İttihak ve Terakki Partisi’nin kurucularından. Kemalistlerin Ankara’da adını bir caddeye verecek kadar sevdikleri biri. (Neyse ki bu caddenin adı artık Aziz Sancar.) Bâzı solcu faşistler, ilk kadın hakları savunucusu olduğunu söylerler ama “genelev vesikası” denen utanç belgesinin fikir babası olduğunu pek dillendirmezler. Abdullah Cevdet, (bu tiplerin hepsinin olduğu gibi) görünüşte(!) Türkçü ama, İtalya ve Almanya gibi ülkelerden bilgili ve paralı erkek getirerek Türk kadınlarıyla evlendirip, “Türk ırkını” geliştirmeyi teklif edecek kadar, ayarı bozuk biri. Tabi ki, işgâl yıllarında İngiliz yalakalık faaliyetlerini organize eden İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin de kurucularından. İnsan zekâsının beynin büyüklüğüyle doğru orantılı olduğunu iddia edecek kadar “kafatasçı” bir aydın(!).  

Abdullah Cevdetgillerin “vatan sevgisi”

Günümüzde Abdullah Cevdet’in tüm bu özelliklerini tek başına kendinde toplayanlar yok değil. Ama bu özelliklerin bâzıları taşıyıp “aydın”, “vatansever” çekinenler oldukça fazla. Onlara göre, onlar olmasa bu devlet iki günde yıkılır gider. Zâten devleti de onlar kurmuştur. Onlar olmasaydı adımız “Yorgo” olurmuş. Ama hayran oldukları Batı kültürünün kurucularının Yunanlı olduklarını bilmezler. Tavernada sirtaki oynarken zevkle kırdıkları tabaklar da ayrı bir çelişkidir. Abdullah Cevdet’ten aldıkları “bozuk ayar” her yerde kendini gösterir.

Çelişkilerini yazsak, buradan köye yol olur. Onun adını taşıyor diye yıkılma tehlikesi olan binalara bile dokunulmaz adledecek kadar sevdikleri Atatürk’ün işlerine gelmeyen sözlerini bilmezden gelirler. Mesela “Köylü milletin efendisidir” sözüne rağmen, Ankara-Kızılay Meydanı’na köylü kıyâfeti ile çıkılmasını, büyükelçiliklerde çalışan Avrupalılara ayıp olmasın diye, yasaklarlar. Ama şimdilerde “tarım ve hayvancılık bitti” yalanını her fırsatta tekrarlarlar.

Bunların vatanları neresidir, hangi vatanı severler anlamak pek mümkün değildir. Sevgilerinde tutarlılık olmadığı âşikârdır. “Bizden” dedikleri kişileri bile en küçük bir sapmada hemen aforoz ederler. Enver Aysever’in bir CHP parti meclisi üyesi Ekrem Kerem Oktay’ı “yerli otomobili beğenme suçu” sebebiyle hedef göstermesi bu tavrın en tâze örneğidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dâvetini kabul ettiği için, Fazıl Say’ı “Sarayın soytarısı” ilân etmeleri, tâze olmasa da, yeni bir örnektir.

Aforoz edilmek için bu vatanı gönülden ve samimiyetle sevmek ve bunu ifâde etmek yeterlidir. Bu vatan ve bu millet için yapılan en küçük hayırlı iş ve bu işi takdir etmek bile onlara göre hakareti hak etmektir. Bunu da siyâsî olarak açık açık söylerler. “Dünyânın en iyi işini yapsanız bile sizi alkışlayacak hâlimiz yok, bizim görevimiz bu” demekten çekinmezler. 

Bunların memleket için yapılan şeylere karşı alerjisi vardır. Hatta küresel bir sorun olan çevre sorunlarının çözümü için atılan adımları bile hedef alırlar. Arıtma tesislerinin projelerini iptal ederler. Bir günde dikilen milyonlarca ağacı beğenmez ve “botanik uzmanı” gibi konuşup “tutmaz o ağaçlar” derler.

Teröristin yaptığı katliamı “özgürlük savaşı” olarak nitelendirip Türk ordusunun sivil halkı korumak için yaptığı operasyonlara karşı imza toplarlar. Sınır ötesine asker göndermeyle ilgili bütün teskerelere, “ne işimiz var orada” deyip karşı çıkarlar. Aslında hepsi “güvercin görünümlü şahin”dir.

Ve yerli otomobil

Bu bağnaz muhalefet zihniyetinin tedâvisi tıbben mümkün değildir. Yıllardır katmerlenerek artan bu yobaz zihniyetin “tutarlı tutarsızlığı” sebebiyle, bilimsel bir yöntemle ele alınması da imkânsızdır. Ağababalarından biri olan Abdullah Cevdet hayatta olsaydı, yerli otomobile ne derdi, merak ediyorum. Muhtemelen “İtalya’da tasarlanmış” yalanı sebebiyle Abdullah Cevdet’in hoşuna gidebilirdi ama ekibinin başında bir Türk tasarımcısının olmasından rahatsız olabilirdi. Yine de Abdullah Cevdet’in bile, az da olsa olumlu bakması sebebiyle, aforoz edilme ihtimâli bulunmaktadır.

Yerli otomobili, “tesisatçı ustalar yirmi günde yapar” diyerek akla zarar trajikomik bir şekilde eleştirenler, yüzde 100 elektrikli olan otomobilimiz sebebiyle dünya otomotiv devlerinin elektrikli otomobil projelerini öne alıp hızlandırdıkları gerçeğini görmezler, görmek istemezler ve görmekten rahatsız olurlar. Henüz açıklanmasa da tahmin edilen fiyatını yüksek bulup, “asgarî ücretle nasıl alacağız?” diye sorarken, asgarî ücretle hangi yabancı otomobili alabildiklerini merak etmemize sebep olurlar.

Abdullah Cevdet zamânında “çevre sorunu” diye bir meselemiz yoktu. Muhtemelen Abdullah Cevdet için bu otomobilin elektrikli olmasının hiçbir anlamı olmayacaktı. Ama şimdiki Abdullah Cevdetgiller, Kanal İstanbul için yaptıkları “çevreci muhalefeti”, TOGG için yapamadıkları için tam bir “fikrî sindirim sorunu” yaşamaktadır ve aşağılık komplekslerini dışarı atamamaktadırlar.

Her şey bir yana, onlar yerli otomobile “yabancı” ve “ithâl” çamuru atıp vatanı savunduklarını zannederlerken Noel Baba, çam süslemek, hindi dolması yemek gibi “yabancı” âdet ve gelenekleri neden benimsediklerini sorsanız, yüzünüze anlamsız bir şekilde bakıp “ne ilgisi var; konuyu çarpıtmayın lütfen” diyeceklerdir.