​AK PARTİ'DEKİ YORGUNLUK -2-

Erol ERDOĞAN 24 Ağu 2017

Erol ERDOĞAN
Tüm Yazıları
10 Temmuz 2017 tarihli YeniBirlik Gazetesi'nde yayınlanan "AK Parti'deki Yorgunluk 1" başlıklı yazımda, konuyla ilgili üç yazı çalışacağımı söylemiştim.

10 Temmuz 2017 tarihli YeniBirlik Gazetesi’nde yayınlanan “AK Parti’deki Yorgunluk 1” başlıklı yazımda, konuyla ilgili üç yazı çalışacağımı söylemiştim. Serinin ikinci yazısı ile karşınızdayım. İlk yazıya, internette “AK Parti'deki Yorgunluk+Erol Erdoğan” şeklinde arama yaparak ulaşabilir. Her ne kadar, konuyu AK Parti üzerinden tartışıyor olsak da, benzer durumlarla partilerin çoğu karşılaştığı için, sorunu siyasetin geneliyle ilgili görmekte fayda var. Böylece, “siyasette yorgunluk” gibi bir sorunun farkında olmamız ve analizlerimizi genel perspektiften bakarak geliştirmemiz gerekir. 

AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla Recep Tayyip Erdoğan “metal yorgunluk” olarak tanımladığı teşkilat sorununa uzun zamandır dikkat ekiyor. Mesela, AK Parti’ye yeniden genel başkan seçilmesinin ardından ilk grup toplantısında “Yıl sonuna kadar il teşkilatlarımız, ilçe teşkilatlarımız, belde teşkilatlarımızın tamamını güncelleyeceğiz. Çünkü bir metal yorgunluk var.” şeklinde konuşmuştu. Erdoğan, sonraki konuşmalarında “metal yorgunluk” ile ilişkili gördüğü teşkilat mensuplarına yönelik ifadelerini sertleştirerek “defolular” ve “yolunu kaybedenler” gibi tanımlamalarda bulundu. 

Kurulduğundan itibaren AK Parti’de binlerce insan siyaset yaptı. Milletvekilliği yapanlar ve bakan olanlar oldu; il-ilçe başkanlığı veya il-ilçe yönetim kurulu üyeliği yapanlar oldu; belediye başkanı, meclis üyesi, il genel meclis üyesi olanlar oldu; kadın ve gençlik kollarında görev alanlar oldu, mahallede ve sandık başında hizmet edenler oldu. 2001’den bu yana partinin herhangi bir kademesi ile devlette siyasi pozisyon gereği görev alanlar listelense birkaç milyon isim çıkar. Abarttığımı zannetmeyin, AK Parti büyük bir parti, her sokakta varlar.

2001’den bu yana kongre ve seçim süreçlerinde, her partide olduğu gibi, AK Parti’de kadrolar değişti, bazıları terfi etti, bazılarının statüsü düştü, bazıları teşkilat dışı kaldı. Ancak teşkilat dışında kalanlar, bir gün yeniden teşkilatta görev alabilme niyetiyle yarıştan kopmadılar ve parti çalışmalarında gönüllü olarak hizmet vermeye devam ettiler. Bundan dolayı teşkilattakiler, onlara saygı gösterdi, yer açtı; onların varlığından rahatsız olanlar bile, eski çalışmalarından dolayı “Burada ne işin var?” gibi bir söz söyleme cesareti bulamadılar. Bu yaklaşım biçimi, Recep Tayyip Erdoğan’ın “vefa” tarazıyla bütünleşince, AK Parti’de şu ana kadar ciddi bir “küskünler” bloğu oluşmadı, aksine dışarıda kalanlar ile içeride olanlar AK Parti için birlikte çalıştı, böylece çarpanı yüksek bir motivasyon sağlandı. 

Ancak 2017-2018 kongre sürecinde farklı bir durum yaşanma ihtimali var. Çünkü “defolu”, “yolunu kaybedenler” veya “AK Parti’nin değerlerinden uzaklaşanlar” şeklinde tanımlanarak parti dışında kalanlar, önceki örneklerde olduğu gibi “Unvan önemli değildir.” diyerek parti için çalışma cesareti ve heyecanını kendilerinde bulamayacakları gibi bir gün yine partide görev alabilme ümidi de taşıyamayabilirler. Hatta “defolu” etiketiyle liste dışında kalanların bazıları, muhalif yapılanmaların doğrudan hedef kitlesi haline de dönüşecektir. Üstelik kongre süreçlerinde, bir şekilde liste dışı kalanların hepsinin “defolu” olarak kabul edilmesi ihtimali de ayrı bir problem. 

Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul konuşması, kullanılan dilin gözden geçirildiğini gösteriyor. AK Parti’nin toparlanması ve yorgunluğunu atması siyasetimiz için önemli. Umarım doğru bir süreç yaşanır. Kongrelerin hayırlı olmasını dilerim.