Vakıf Katılım web

AKIL KREDİMİZ TÜKENDİ ARTIK!

Fehmi KETENCİ 29 May 2022

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Bilgisayar başına geçtiğimde neler yazayım diye bir kafa karışıklığının tam esiriyim artık.

      Bilgisayar başına geçtiğimde neler yazayım diye bir kafa karışıklığının tam esiriyim artık. Geçtiğimiz haftalarda Tarım Bakanımız’ın “Türkiye’de aç ve açıkta olan hiç kimse yok. Herkesi doyuran bir tarım sektörümüz var” ekranlara bakarak söylediği bu cümle aklıma geldi. Gidip hemen aynaya bakıp yüzümün kaç şekle girdiğini görmek istediğimi, göreyim de yüzüme bakarak doyasıya ağlayayım dediğimi anımsadım. Yüzüme bakarak ağlanmanın bu kadar keyf verdiğini ilk kez hissettim. Bir an düşündüm; çaresizlikten herhalde dedim.

      Belli ki, artık her şeye gülmemiz gerekecek. Dertleri fazlaca kafaya takmamak lazım. “Dertleri zevk edindim bende neşe ne arar” deyip, aynadaki görüntüme tekrar tekrar baktım ve kendime gülmeye devam ettim. Yanılmıyorsam dün idi, bu kez bir bakan yardımcımızın bir basın toplantısı sırasında söyledikleri aklıma geldi. Bakan yardımcımız; temel tüketim maddelerinden ihtiyaç fazlası bir çoğunun stoklarımızda yeterince var olduğunu söylüyordu. Buğday, şeker v.b. gibi temel tüketim maddelerinin yokluklarından söz edilmesi abartılıyormuş. O Bakan Yardımcımız; bunları söylerken haberlerden duyduğum 400 bin ton şeker ithalatı haberi bir anda aklıma geliverdi. Stoklarda yeterince var iken bu 400 bin ton şeker ithalatına ne gerek vardı diye düşünmeden edemedim.

      Durumumuz zor ötesi daha da zor. Asıl zor ve dayanılmaz olanı, bizi çok daha fazla zorlayanı ise aklımızla alay ediliyormuş gibi hissetmemizdi.

      Zorlanmanın sınırını biz belirleyemiyoruz artık. O kadar zor şartların dar çercevesinde sıkıştık veya sıkıştırıldık ki, bu durumda rahat nefes alabilmemiz neredeyse imkansızlaştı. Artık tam anlamıyla bir akıl tutlması psikolojisi içinde yaşam şartlarımızı sürdürmeye çalışıyoruz.

      O kadar çok sorunla içiçeyiz ki; otomatiğe bağlanan ve adına fiyat ayarlaması denilen akaryatkıt, doğal gaz ve elektrik zamlarının yanı sıra, temel tüketm maddelerine yansıyan, katlanarak giden zamlar tam bir karabasan gibi üzerimize çöreklenmişken, salgın illeti yaklaşık üç yıldır yaşam şartlarımızı iyice darmadağın hale getirmişti. Her şeyin nedeni olarak gösterilen koronavirus salgını tehlikesini iyice unuttuk gibi. Şimdi de sözü edilmeye başlanan “Maymun Çiçeği” salgını meselesi başımıza çıktı.

      Tüm bunların can sıkıcı etkisinden kurtulabilmemiz pek de mümkün görünmüyor.

      Yaşamımıza çöreklenen, aklımızdan çıkmayan tam bir “akıl tutulması”na dönüşen dertlerimiz, bizlere yeterli olacak akıl ve düşünce zenginliğini bahşetmiyor artık. Etrafımız bakıyoruz hiçbir şey yerinde durmuyor. “Cep delik cepken delik!” Herşey var deniliyor ama, o var olanları almaya maddi gücümüz yetmiyor artık. Tasarruf tavsiye ediliyor, ancak, tasarruf edebilecek sınırları çoktan aşmış durumdayız.

      Temel tüketim maddelerimizden mutfakta tencere kaynatmamızın ana ihtiyaçlarından sebzelerin birçoğunu tane tane satın alabilmeye anca yetebiliyoruz. Çarşı pazardaki fiyatlar adeta toplumla alay eder gibi. Günü gününe uymuyor.

      Dert bir değil ki hangisine yanalım.

      Semt pazarlarında belki biraz daha uygundur diyerek pazarın kurulacağı günü bekliyorum, ancak, oralar daha beter.. Planladığım pazar alışverişini bile hesapladığım rakamlarla denkleştiremiyorum. Marketlerlerde ve pazarda bizlere alaycı gülümsemeyle bakan fiyat etiketleriyle dans eder gibiyim.

      Gidişattan ve verilere yansıyanlardan gördüğüm, anladığım kadarıyla, mutfağın vazgeçilmezleri et, süt ürünlerinden vazgeçtik, sebze meyvelerin birçoğunu bile alamıyoruz. Sebze, meyve fiyatları enflasyonu azdıranların baş suçlusu gibi ..

      Çalakalem yazdım, hızımı alamadığımı gördüm. Yazdıklarıma baktığımda satırlara yansıyanlar bana hiç de yabancı gelmiyordu. Neden mi? Dertler değişmiyor, azalmıyor giderek artıyor ve ben bu konuları yazmak istediğimde görüyorum ki, daktilo tuşları hep aynı şeyleri aktarıyor. Farklı anlatacak bir yöntemi henüz keşfedemedim daha. O nedenle hep aynı şeyleri yazıyor olduğumu görüyorum.. Bu kadarı da affola.

      Dertleri zevk edindim, bende neşe ne arar!

      Akıl kredilerim tükendi. Yaşadığım “akıl tutulması” bundan başkasına izin vermiyor artık.