ANKARA-BAĞDAT HATTINDA BEKLENTİLER VE RİSKLER

Faruk AKTAŞ 17 May 2019

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Irak'ta yaklaşık bir yıl önce başbakanlık koltuğuna oturan Adil Abdulmehdi, bu hafta içinde Türkiye'ye ilk ziyaretini gerçekleştirdi.

Beraberinde çok sayıda bakan ile birlikte Ankara’ya gelen Abdulmehdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığındaki Türkiye heyetiyle uzun süren görüşmeler yaptı. Erdoğan ve Abdulmehdi, görüşmelerin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında iki ülke arasında askeri iş birliği ve güven anlaşması yapılması kararı aldıklarını duyurdu.

Ekonomik ilişkiler ve güvenlik konularında iki ülkenin de birbirinden çokça beklentisi var.

Şüphesiz Ankara için en önemli konuların başında 40 yıldır bu ülkenin sınırları içindeki Kandil bölgesinde konuşlanan ve buradan Türkiye’ye yönelik saldırılar gerçekleştiren PKK meselesi.

Bunu bilen Abdulmehdi, daha önceki tüm seleflerinin yaptığı gibi Ankara’ya ziyaretinden önce yaptığı açıklamada, ülkesinin komşu ülkelere saldırı amaçlı kullanılmasına müsaade etmeyeceklerini açıkladı.

Bu görüşmelerde askeri iş birliği anlaşması kararı alınması Ankara’nın bu konunun artık açıklamaların ötesine geçip somut olarak sahaya yansıtılmasına yönelik beklentisinin bir sonucu olsa gerek.

Ancak mevcut ortamda nasıl, ne kadar hayata geçirilebilir kuşkulu.

Zira, ABD ile İran arasındaki gerilim nedeniyle bu ülke adeta diken üstünde.

Daha önce birçok kez dile getirdiğim gibi Washington’un Tahran’a uyguladığı basınç Irak’ı patlatmak üzere.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) Irak uzmanı Emrah Kekilli’ye göre her iki ülke de bilek güreşini Irak üzerinden yürütüyor.

2003’teki İkinci Körfez savaşıyla Saddam’ı deviren ABD’nin de, İran’ın da büyük bir gücü ve nüfuzu söz konusu.

Abdulmehdi, ülkesini bu bilek güreşinin dışında tutmaya çalışıyor ancak bu o kadar kolay görünmüyor.

Abdulmehdi, Ankara’da olduğu saatlerde Irak’taki güvenlik alarmı seviyesini en üst düzeye çıkardı ve bu ülkedeki acil görevliler dışındaki tüm diplomatik görevlilerini geri çekti. Hemen ardından Almanya ve Hollanda da bu ülkedeki askeri faaliyetlerini durdurduklarını açıkladı.

ABD, bu ülkedeki İran destekli Şii Haşdi Şabi güçlerinin saldırılarından çekiniyor.

Öyle ki geçen hafta Bağdat’ı ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Abdulmehdi ile görüşmesinde, “Ya bu güçleri durdurun ya da biz durdururuz” diye sert bir uyarıda bulunmuştu.

İran’ın Irak’taki gayr-i resmi askeri kolu olarak nitelendirilen Haşdi Şabi, ülkede neredeyse resmi ordu kadar güçlü. Üstelik 2016’da çıkarılan bir yönetmelik ile yasal statüye de kavuşmuş durumda. Ve de onların siyasi olan eski komutanları Hadi Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu Irak parlamentosunda ikinci parti konumunda.

2014’te DEAŞ’ın Musul’u ele geçirmesinin ardından yaşanan çatışmalarda neredeyse yarısı yerle bir olan Irak, bu yıl yeniden inşa edilmeyi umarken, ABD-İran gerilimi nedeniyle iç savaşın eşiğine gelmiş bulunuyor.

Sünnilerin yoğunluklu olduğu Musul, Basra, Necef kaynıyor. 

Emrah Kekilli’nin dediği gibi, bu iki ülke arasındaki bir savaş en çok Irak’ı vuracak.

Dolayısıyla siyasi ve güvenlik olarak bu denli belirsizlik yaşayan bir ülke ile yapılan anlaşmaların hayata geçme ihtimali çok zayıf.

Ankara’nın bu ihtimallere karşı alternatif planlarının olması şart.