BEN HEP İSTANBUL'U İZMİR'LE ALDATTIM

Ekin GÜN 24 Ara 2019

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
İzmir'in şehveti başkadır, İstanbul'un ise aşkı.

Tam üç yıl olmuş İzmir’e gelmeyeli.

Son birkaç gündür İzmir’deyim, bu soğuk havalarda bile İzmir’in doğası insanın içini ısıtmaya yeter.

İstanbul’la da belki bu noktada ayrılır İzmir, tutkulu bir flört gibidir, asla bağlanmaz, geleceğinizin olmadığını bilirsiniz ama kısa bir ömürde yaşanacak her şeyi bu flört ilişkisinde yaşayabilirsiniz.

İstanbul öyle değildir, evlenilecek bir sevgili gibidir adeta, sınırından adım attığınızda İzmir gibi umursamaz değildir, beklemeyi bilir, koşulsuz bağlandığı için her daim sahiplenici bir yapısı vardır.

O nedenle İzmir’le sevgili olunur, İstanbul’la ise evlenilir.

İzmir’in şehveti başkadır, İstanbul’un ise aşkı.

İstanbul çok sevdiği için affetmez, İzmir ise istersen seneler sonra gel hiçbir şey olmamış gibi davranır.

Her ne kadar İstanbul’a aşık olsam da, İzmir onu aldattığım kenttir.

***

Geldiğimden bu yana İzmir’in sokaklarını geziyor, trafiğine giriyorum.

Gözlemlediğim kadarıyla İzmir son üç senede inanılmaz bir göç almış, farklı şehirlerin plakalarını trafikte görmeniz mümkün.

Bu da beraberinde İzmir’e trafik sorununu getirmiş, buna acil bir çözüm bulunmazsa birkaç sene sonra İstanbul’dan bile beter olacağa benziyor.

Ayrıca gelir gelmez İzmir’in o kronik su kesintileriyle tekrar karşılaştım, 48 saat boyunca suların kesileceği haberi geldi.

Bu durum 2020’ye gireceğimiz Türkiye’ye yakışmıyor, hala daha günler boyu süren su kesintilerine maruz kalmak ne yazık ki “çağdaş” olduğunu iddia eden bir kente uygun değil.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’le karşılaşma imkânım olsaydı, ona soracağım çok soru vardı.

Evet göreve geleli henüz çok kısa bir zaman oldu, büyük değişimler beklemek gerçekçi olmaz ama İzmir’e vizyonel bir bakış şart, bunun sinyallerini alamadım.

Bana kalırsa İzmir’in en büyük problemlerinden biri, büyük bir köy olarak mı kalacağı yoksa gerçek anlamda şehir mi olacağı…

Buna karar verilmeden İzmir’in potansiyelini yakalamasını pek mümkün görmüyorum.

İzmirli seçmenin seçimlerini asla sorgulamıyorum, hangi gerekçeden dolayı oy veriyorsa versin, buna saygı duymak hepimizin boynunun borcu.

Biz sadece bu noktada daha iyisini elde etmek bakımından yapıcı eleştirilerimizi sunarız, gerisi İzmirlinin takdiridir.

Tüm bunlara rağmen belediye otobüslerini kullanan kadın sürücüleri görmekten memnun oldum, umarım bu Türkiye’nin tüm şehirlerine yayılır.

***

İzmir açısından senelerce en büyük handikap yersiz bir korku olan yaşam tarzı endişesi oldu.

Tarihte Demokrat Parti’nin kalesi olan İzmir bu korkuyla pompalanarak ne yazık ki bu şehre büyük kötülük yapıldı.

Oysa Türkiye’de AK Parti iktidarında kimse yaşam tarzından ötürü ötekileştirilmezken İzmir bu çekişmede büyük yara aldı.

Bence İzmirli seçmen de bu saçma “endişeli modern” klişesi üzerinden elde tutulmaya çalışıldı.

Kaybeden bu nedenle İzmir olmaya devam ediyor, umudum İzmirli seçmenin bu yersiz tedirginliği bir kenara bırakıp İzmir’in sorunlarının çözümünde ısrarcı olması.