BİR EFSANE: BURHAN PAZARLAMA

Fehmi KETENCİ 17 Mar 2020

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
"Burhan Pazarlama"; kıvrak Türkçesi, zeki esprileri, 'firma' yaklaşımıyla seyyar satıcılığı 'pazarlamacılık' düzeyine çıkardı.

Dün gazete haberlerine yansıyan bir haberi buraya aktarmak istedim. Boğaz vapurlarıyla Karaköy’den Kadıköy’e geçtiğim yıllarda sık sık rastladığım, Boğaz vapurlarının efsane seyyar satıcısı, “Burhan Pazarlama” adıyla herkes tarafından tanınan Burhan Demircan vefat etmiş. “80”li yıllardan beri Kadıköy-Karaköy-Kadıköy vapurlarının unutulmaz seyyar pazarlamacısı “Burhan Pazarlama”nın o güzel pazarlama yöntemini unutmak mümkün değil.

      “Burhan Pazarlama”; kıvrak Türkçesi, zeki esprileri, 'firma' yaklaşımıyla seyyar satıcılığı 'pazarlamacılık' düzeyine çıkardı. 1980'lerde en parlak dönemini yaşayan, “Burhan Pazarlama” lakaplı Burhan Demircan hayatını kaybetti.
      İstanbul Şehir Hatları vapurlarının şık giyimi, güzel ses tonu, kibarlığıyla ünlü seyyar satıcısı “Burhan Pazarlama” olarak bilinen, Burhan Demircan, bir dönem İstanbul'un en çok tanınan isimleri arasına idi. Yedi yaşından beri İstanbul boğaz vapurlarında satıcılık yapan 'Burhan Pazarlama' lakaplı Burhan Demircan, uzun yıllar Boğaz hattındaki vapurlarda seyyar satıcılık yaptı. Hemen hemen herkesi tanımasıyla bilinen “Burhan Pazarlama” cana yakın, sıcak davranışlarıyla yansıttığı pazarlama yöntemiyle herkesin beğenisini kazanmıştı.

      2000’li yıllara kadar Boğaz vapurlarının unutulmaz seyyar pazarlamacısı “Burhan Pazarlama” doğma büyüme Süleymaniyeliymiş.

      Oldukça renkli bir yaşamı olan “Burhan Pazarlama”nın gazete haberlerine yansıyan o renkli hayat hikayesinden akılda kalanlardan birkaç not;

      Sinop'un Ayancık kazası, Türkeli nahiyesi, Oymayaka köyünde yaşayan on çocuklu bir aileden geldiğini söylemiş. Vapurda satıcılık baba mesleğiymiş.

      Bu konuyla ilgili söyledileri ise oldukça ilginç. “Babam zorla çalıştırır, para getiremediğimde beni eve almazdı. Saçak altında yattığım çok olmuştur. Tüm zorluklarına karşın, bu işi benimsedim. İlk iş olarak uzun süre babamın çantasını taşıdım bir süre. Sonra görev devir teslimi oldu bu kez de babam benim çantamı taşıdı. Sonra işi benimsedim. İlginç olan; babamın çantasını taşıyarak başlamıştım; sonra o benim çantamı taşıdı. Ve bugünlere geldim”

      Babasından kaçmak için, Sinop'a gitmek üzere bindiği vapurda bile nane şekeri, zincir satarak para kazandığını, yıllar sonra maç için Almanya'ya giderken uçakta, Rusya'ya giderken feribotta bile çevresindekilere birşeyler sattığını vırgulardı “Burhan Pazarlama”. ‘‘Bu işe başladığımda Türkiye'de pazarlama okulları bile yoktu, yaşayarak öğrendim mesleği’’ diyerek, bugünlere geliş serüvenini anlatmaya çalışmış yaşam hikayesinden söz ederken.

      Vapurlarda ilk sesli reklamın, garantili satışın da öncüsüydü Burhan Demircan. İlginç promosyonlarıyla, promosyonlu ve garantili satışın da örneğiydi. İstanbul Üniversitesi'ne davet edilmiş hatta bir medya kuruluşunun reklam sorumlularına seminer vermişti.

      1992 yılında kısa süren Kanal 6 serüveninden sonra da, uzun süre sadece vapurlarda çalıştı.

      43 yılda 'bir dikili ağaç' bile edinemediğini söylermiş. Evini, iki kızının annesi, boşandığı eşine vermiş. İkinci eşinden bir oğlu vardı.

      İşte o “Burhan Pazarlama” geçtiğimiz gün vefat etti, geride özellillerini ve güzelliklerini bırakarak. Allah rahmet eylesin. 

BİR TUTAM TEBESSÜM

“AYNİ SEN!”

       Birbirlerini delicesine seven Temel ile Fadime evlenmişler, Fadime hamile kalmış, Temel bu habere çok sevinmiş, köyde “oğlum oluyor oğlum” diye sevinç çığlıkları atarak dolaşıyormuş ve Fadime’yi de “oğlan olacak, oğlan doğuracaksın” diye sıkıştırıyormuş.

      Doğuma bir ay kala Temel iş teklifi alınca alel acele yurt dışına gitmiş.

      Giderken de karısı Fadime’ye; “oğlan doğunca bana hemen mektup yaz, yoksa meraktan çatlarım” deyip vedalaşmış ve yurt dışına gitmiş.

      Fadime bir ay sonra doğum yapmış. Doğum yapmış ama doğan çocuk kız çocuğu.

      “Eyvah” demiş. “Ben şimdi Temel’e nasıl söylerim kız cocuk doğurduğumu” deyip ağlamaya başlamış. Ama bildirmek zorunda olduğundan bir süre sonra Temel’e beklediği mektubu yazmaya başlamış;

      “Temelcuğum, canum kocacuğum. Müjde bir çocuğumuz oldı. Elleri, ayakları, gözleri,  kaşları, ağzi burni ayni sen, gerisi ise ben!...”