'BİZİM BÜNYAMİN'

Mahmut BIYIKLI 13 Nis 2017

Mahmut BIYIKLI
Tüm Yazıları
​Kahramanlar yetiştirmede mahir milletiz.

Kahramanlar yetiştirmede mahir milletiz. Tarihimiz ardına bakmadan yollara düşen, cepheden cepheyi soran nice yiğitlerle dolu. Fakat kahramanı sadece gaza meydanlarında bulunanlar olarak görürsek eksik kalır. Savaş dönemlerinin kahramanları olduğu gibi sulh dönemlerinin kahramanları da vardır. Bence sulh döneminin en önemli kahramanlarının başında kültür sanat adamları gelir. Bu toprakların kültürüne sanatına kim hizmet etmişse ve ediyorsa benim gözümde kahramandır. Bu yazıda size bir kültür kahramanından Bünyamin Yılmaz’dan bahsetmek istiyorum.

Yılmaz Türkiye’de kültür sanat gazeteciliğinde duayen olan birkaç isimden birisi. Daha İmam Hatip öğrencisiyken politize olmuş yaşıtlarının aksine radyolarda kültür programları hazırlayıp sunmuş, “kültür olmadan siyaset eksik kalır” demiştir. Yine üniversite yıllarında da ulusal çapta yayın yapan Marmara FM’de kültür gündeminin nabzını tutmuş, “sinemada var olmalıyız, tiyatroda var olmalıyız” diye haykırmıştır. Ayrıca TRT’de en klas kültür programlarında onun imzası vardır. Gazetelerde yirmi yıla yakın kültür sanat mücahitliği yapmış tarihe geçecek sayfalar hazırlamıştır. Halen Anadolu Ajansı’nda kültür editörü olarak görkemli çalışmalar yapmaktadır. 

Bünyamin Yılmaz’ı uzun yıllardan beri tanırım. Bu tanışıklık sathi bir tanışıklık değildir. Bir kişiyi yakından tanımak için konulan bütün kriterlere uygun bir tanışıklıktır. Beraber yolculuk yapılmış, ortak çalışmalarda bulunulmuş, parasız pulsuz kalındığında da katıksız ekmek bölüşülmüştür.

Bünyamin benim gözümde büyük bir hikâyenin kahramanıdır. Kısa bir yazıya sığmayacak uzun dostluğun adıdır. Onu anlatmak bir anlamda İslamcı camianın kültür sanat tarihini anlatmak gibidir.  

Kendisini pazarlayıp pay kapmaya çalışanlardan değildir. O sebepten birilerinin haksız paylaşımlarına paydaş olmadığı için çoğu zaman paylanmış, horlanmıştır. Payına her zaman soylu yalnızlıklar düşmüştür.  Menfaati için evrilmemiş, sağa sola çevrilmemiş, ucuzluklara eyvallah etmemiştir. 

Camianın gazeteleri kültüre mesafeli durduğu, sayfalarını reklama magazine kurban ettiği zamanlarda, Bünyamin Yılmaz çalıştığı yayın organlarında destansı sayfalar hazırlamıştır. Sayfanın hem editörü, hem muhabiri olmuştur. Elinde kayıt cihazıyla nerede değer varsa gidip konuşturmuş, nerede kıymetli bir çalışma varsa sayfalarına taşımış, işinin hakkını vermiştir. Bugün eli kalem tutan binlerce ismin kitaplarını okuyucuya tanıtmış sanatsal çalışmalarını dünyaya duyurmuştur. Bu ülkenin kültürüne kim katkıda bulunmuşsa mutlaka Bünyamin Yılmaz’ın onun yanında bulunmuştur. Kültürü bir dava olarak görmüş, davanın sırtından yükselmeye değil sürekli davayı en yükseğe taşıma gayesi gütmüştür.

Mücadelesinde dünyalık bir hesabı olmamıştır. Bünyamin Yılmaz’ı ne zaman arasanız ya bir haberin peşinde ya da bir güzelin izinde bulursunuz. Bir aradığınızda Anadolu’nun uzak bir şehrinde, adını kimsenin hatırlamadığı değerli bir yazarın yanında ya da yıllarını sahnede çürütmüş emektar bir tiyatrocunun ziyaretindedir. Kültüre kim emek vermişse Bünyamin Yılmaz’ın hatır defterinde kayıtlıdır. Genç yaşlı fark etmez. İstanbul’da sanat gündemi ondan sorulur. Anadolu’daki kültür adamlarını da ihmal etmez, Viyana’da sinemayla sanatla ilgilenen gençleri de… 24 saatte 25 saat çalışan nadir adamlardandır. Bazen gecenin on ikisinde herkesin keyif çattığı bir kafede onu bir kültür haberi yazarken görünce şaşırmazsınız. Çünkü kariyer planlaması değil kültür planlaması derdindedir. Gittiği ülkelerde kültürel gelişmeleri sanat alanındaki ilerlemeleri takip ederek bunu ülkemizde nasıl hayata geçiririz’in kaygısını güder. 

Sinemayı çok iyi bilir. Muhafazakâr camiada tiyatro üzerinde konuşacak çok az kişiden biridir. Tiyatroyla ilgisi teoriden ibaret değildir. Merhum Hasan Nail Canat’la birlikte sahnenin tozunu yutmuştur. Usta sanatçıyla birlikte “Bana Mahşeri Anlat”, “Bir Avuç Ateş”, “Mesnevi’den Damlalar”ın da aralarında olduğu çok sayıda oyunda rol almıştır. Mütedeyyin kesimin sahnelerinin olmadığı zamanlarda ya bir düğün salonunun kıyısında ya da bir derneğin bodrumunda; devlet destekli, inançlara saydıran oyunlara karşı “değer merkezli” oyunlarda sahne almıştır. Bugün olduğu gibi O zaman da kıymetleri bilinmemiş, hak ettikleri değer verilmemiştir. Çıkılan turnelerden sonra yol parasını tedarik ettiklerindeki hüzünlü sevinçleri görülmemiştir.

Bugün bazı entel arkadaşların kibri çile çekmediklerindedir. Torpille kurumlara yaslananlar yalakalıkla başkana yakınlık kuranlar bu çilekeşleri asla anlayamayacaklardır. Ne yapalım ki bu dünya böyledir Bazıları daha rahat “artislik” yapsın diye dava delisi kerimler hem tekkeyi bekleyecek, hem horlanmaya devam edecektir. Evet bu böyledir. Kiminin payına dünyalıklar, kiminin payına da “ya tahammül ya sefer” demek düşecektir.

Otuz yıldır kültür camiasında çok insan tanıdım, çok adam gördüm. Kültürü tüketim aracı olarak gören tacirler, egosuna tapan şairler, cin olmadan çarpmaya çalışan sözde mütefekkirler, Peygamber’in açlıktan karnına taş bağladığı yılları yüksek paralara anlatan ilahiyatçı yazar abiler gördüm. Gün gördüm, günler gördüm. Bünyamin gibi hasbi olanı az gördüm. Onca emeğine, onca koşturmasına rağmen mütevazı bir kiralık daireden işine halk otobüsüyle giden adamdır o. Halkın içinde Hak’tan yanadır, kimseye haksızlık etmemiştir. İnandığı doğrular uğruna gördüğü yanlışları en yakın dostu dahi olsa çekinmeden söylemiştir. Her zaman “Hakkın hatırı, dostun hatırından üstündür” demiştir.

Bünyamin Yılmaz dosttur. Dost canlısıdır. Yunus gönüllüdür. O sebeple mütedeyyin camianın bütün sanat adamları ondan bahsederken “Bizim Bünyamin” derler. Büyük milletimizin Yunus Emre’yi bağrına basarken “Bizim Yunus” diye sahiplenmeleri gibi bir durumdur bu. Biz millet olarak sevdiklerimizi “Bizim” diye sahipleniriz. Bünyamin de bizim derdimizin dertlisi, davamızın davacısı, kültürümüzün yılmaz savaşçıdır. Bizimdir, bizdendir, bizim türkümüzü söylemektedir. Bünyaminler kolay yetişmiyor.  O yüzden kıymetini bilelim derim. Başka bir şey demem.