​BUNLAR "HAYIR" CEPHESİ DEĞİL, "YALAN" CEPHESİ!

Ekin GÜN 24 Şub 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Siz de biliyorsunuz 15 Temmuz'un üzerinden daha bir ay geçmeden milletin o dirilişini nasıl unutturmak istediklerini.

Siz de biliyorsunuz 15 Temmuz’un üzerinden daha bir ay geçmeden milletin o dirilişini nasıl unutturmak istediklerini.

Aslında bir ay diyoruz da 15 Temmuz’un ertesi günü bile o alçak darbe girişimine “tiyatro” diyecek kadar çukurlaşmışlardı.

Bunu diyenlerin elbette ki geçmişte “bu ülkenin asılı biziz, geri kalanının nasıl yaşayacağına da biz karar veririz” zihniyetinde olduğunu iyi biliyoruz.

Ama bu sefer bu koroya “mahallenin fırıldakları” da katıldı…

Onlar da direkt “hayır” diyeceklerini söyleyemiyorlar ama “evet olursa ne olur” gibilerinden tuhaf yazılarla “hayır’ı” işaret ediyorlar.

Bir de üstüne Kemalist cenah nasıl “bu ülkenin asılı biziz” diyorsa onlar da “bu mahallenin asılı biziz, siz kimsiniz” diyebiliyor.

İşin doğrusu birbirinden farkları yok, gelgelelim nihayetinde aynı yerde aynı zihniyet ekseninde buluşmayı başardılar.

Öyle ki kendi “mahallelerinden” olmayan CHP’nin referandumla ilgili algı operasyonlarını bile haberleştiriyorlar, hem de “diktatörlük” algısı üzerinden!

Bunlara ne desek az, yolları kendilerine zulmedenlerle kesiştiğine göre hayrını görsünler madem diyelim ve geçelim.

Bir de bu CHP zihniyetinin yeni söylemi de “Erdoğan’dan sonrası ne olacak?” sorusu.

Sonunda sistem değişikliğinin Erdoğan’ın şahsıyla bir alakası olmadığını anladılar ama bu sefer de sistem değişikliğinin neler getirdiğini bilmedikleri için sözüm ona sistemi eleştiriyormuş gibi yapıyorlar.

Aslından Erdoğan’dan hala nefret ettikleri mıh gibi belli de böylelikle işte birkaç “entelektüel” söz söylemiş olacaklar.

“Erdoğan’dan sonrası ne olacak” dediklerine göre demek ki Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığından pek memnunlar.

Sonunda halkın dediklerine saygı duyacak noktaya geldiklerini tam düşünüyordum ki ağızlarından bu sefer başka cümleler dökülür oldu.

“Sistem değişikliğiyle diktatörlük gelecek” diyorlar.

Bugüne kadar Erdoğan’a “diktatör” diye saldırmaları demek ki yalanmış, buradan bu çıkıyor.

Öyle olsa “diktatörlük geliyor” demezlerdi muhtemelen.

İşte böyle, ne taraftan baksanız ofsayta düşen bir muhalefeti var bu ülkenin, ne dedikleri belli değil, belli olmadığı gibi de her çark ettiklerinde kendi kendilerini yalanlıyorlar, çelişkiye düşüyorlar.

Bu da yetmiyor, “Cumhurbaşkanına bağlı yargı sistemi oluşuyor” diyorlar.

Düpedüz yalan bir söylem bu.

Buna geleceğiz ama yargı demişken şu “ilki” gözden kaçırırsak olmaz.

CHP, cumhurbaşkanlığı sistemini ilk kez Anayasa Mahkemesi’ne taşımadı.

15 senedir AK Parti ne yaparsa yapsın her türlü yasa teklifini AYM’ye taşıyan CHP’nin vermiş olduğu bu karar açıkçası şaşırtıcı.

Neden acaba AYM’ye taşımadılar sorusunu da sormak lazım.

Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu yeni sistemin anayasaya aykırı olduğunu söylüyor, o zaman AYM’ye neden taşımıyor?

Acaba başka bir hesabın peşine mi düştüler, muhtemelen bunu da zaman içerisinde öğreneceğiz.

AYM demişken, AYM dediğimiz kurumun da bir darbe ürünü olduğunu söylemek gerekir.

27 Mayıs’tan sonra darbeciler tarafından hayata geçirilmiş bir kurumdur.

Ve açıkçası vesayet kurumu olmaktan da öteye gidememiştir, milyonların iradesi üzerinde birkaç kişilik bu kurum, Demokles’in kılıcını sallamaktan başka bir şey yapmamıştır.

Hatta milletin seçtiği vekillerin yasa yapmasını bile engellemiştir.

Demokratik ülkelerde böyle bir kurum olur mu emin değilim, CHP demokrasiden bahsedecekse AYM’nin yapısından da bahsetse ya.

Ama bahsetmezler… Çünkü AYM onların lehine karar verirse iyidir aleyhine karar verirse kötüdür.

Kafaları bu şekilde çalışıyor.

Şimdi meselemize gelelim… Ne diyorlar, “Cumhurbaşkanına bağlı yargı sistemi oluşturuluyor” diyorlar.

Bunun açık bir yalan olduğunu söyledik.

Çünkü AYM atamaları açısından mevcut sistem cumhurbaşkanlığı sisteminde de korunuyor, sadece AYM’nin sayısı değişiyor; HSYK içinse meclisin cumhurbaşkanından daha fazla kişi atayacak olmasını söyleyebiliriz.

Haliyle cumhurbaşkanlığı sisteminde yargı tek bir kişiye bağlanmıyor.

Yargının tek bir kişiye bağlanmadığı, seçilmiş cumhurbaşkanının meclis onayı olmadan kendi bütçesini bile oluşturamadığı sisteme “diktatörlük” denir mi?

Denmez.

Ama  “mahallenin beyazlaşmış fırıldakları” CHP’yle bir olmuş “neden evet denmez” sorusu üzerinden “diktatörlük” imasında bulunuyorlar.

Sonra da “hayır verende kıymetlidir, evet verende kıymetlidir” diyerek “sevgi birliği” çağrısında birleşiyorlar.

Evet, sonuç ne çıkarsa çıksın kıymetlidir de 7 Haziran’da kuramadıkları “koalisyonu, uzlaşmayı” şimdi referandum üzerinden mi kurmayı planlıyor bu “sevgi pıtırcıkları”?

İşte orası muamma.

Ama ne yalan söyleyelim, halkın böyle şeyler hiç umurunda değil.

Halk 15 Temmuz dirilişinin 16 Nisan’da taçlandırılacağını çok net biliyor.

E bu arkadaşlar da fikirlerini söylesinler canım…

Hem fena mı, bize de eğlence çıkıyor böyle.

Ama şunu da unutmasınlar… Karşımızda bir “hayır cephesi” yok, koskocaman bir “yalan cephesi” var.

Bu cephede yer almak isteyenleri de tutmak olmaz.

Milletten uzak olsunlar da kime yakın olurlarsa olsunlar!