BÜYÜK OYUNUN DEŞİFRESİ

Murat BAŞARAN 15 Kas 2016

Murat BAŞARAN
Tüm Yazıları
"Neden mi Türklerin dostuyum? Çok basit. Barışı seviyorum da ondan."

“… Yeni siyasete göre; Anadolu’da yeni bir devlet kurulacak, Osmanlıya ait silahlar toplanacak, Doğu Anadolu’da İngiltere’ye karşı kurulmuş şuralar dağıtılacak, Osmanlı ordusundan alınmış silahlar askeri depolarda toplanacak, sonra bu silahlar müttefik devletlerin kurduğu gizli teşkilatlar eliyle depolardan kaçırılıp Anadolu’da yeni devletin emrinde çetelere verilecekti.

Mustafa Kemal’in Samsun’a vardığı günlerde, yalnız Yunan işgaline karşı kimin tarafından destek sağlandığı belli olmadan İstanbul başta olmak üzere halk toplantıları düzenlenecek, İtalyanlar Yunanistan’dan önce Anadolu’ya çıkmış ve ilerlemeye başlamış olmalarına karşı İtalya ve diğer devletlere karşı hiçbir kıpırdanış görülmeyecek, oyun, Yunanistan’ın Anadolu’ya çıkışı ile başlamış olacaktı. 

Yunanistan’ın İzmir’e çıkartılması ile katliam yapılacaktı. Bu katliama bütün dünya Müslümanları tepki gösterecek, Sultan’ın ve Halife’nin esir bulunması nedeni ile Yunanistan’a karşı savaşacak güçler Ankara’nın, yeni devletin emrinde toplanacaktı. 

Bu güçler yeterli miktara gelinceye kadar Yunanistan’ın Anadolu’daki harekâtı müttefikler tarafından sınırlandırılacaktı. 

Yeni devlet güçleninceye kadar Yunanistan’a karşı mücadeleyi her biri kendi başına hareket eden ve nereden desteklendiği belli olmayan çeteler yapacaktı. 

Anadolu’da kurulacak yeni devlet yöneticileri belli güce erişinceye kadar Yunan ile savaşı çeteler yürütecek, yeterli güce kavuşunca çeteler dağıtılacak, Yunan’ı yenmenin şanı ve şerefi Ankara’da olacaktı. 

Anadolu’da kurulacak yeni devleti Osmanlının tasfiyesi işinde kullanmak için uluslararası sahaya taşımak gerekiyordu. Yunanistan’a karşı zafer kazanılmalıydı. İnönü savaşları bunun örneğidir. 

Oyalama ateşinden sonra gece yatılıyor, sabah kalkınca ortada düşman diye bir şey görülmüyor. Gecenin karanlığında düşman geri çekilmişti, bu da 1. İnönü Zaferi diye anılacaktı.”

Kemal Tahir Vakfı Başkanı Cengiz Yazoğlu’nun Osmanlı’nın Tasfiyesi isimli çok önemli kitabı iki cilt halinde yeniden yayınlandı. 

Yukarıdaki metin bu kitabın önsözünden alınmıştır. 

Halâ resmi tarihe inanan ve o tarihe tapınanlarla, 15 Temmuz’dan sonra bile Fetö’ye bağlılığını sürdürenler arasında bağnazlık açısından hiçbir fark yok.

Birinciler kendilerini çağdaş, ikinciler ise mürit zannetmeye devam ediyor. 

Halbuki gerçeğe ulaşmanın insani doyumu her şeyin üstünde olmalıdır. 

Okumamak yani tedaviyi kabullenmemek olsa olsa ahmaklık olur.

Osmanlı’nın Tasfiyesi, belgeleriyle yepyeni bir bakış açısı sunuyor. Bu bakış açısını ezberlerimize uymadığı için reddetmek irticanın ta kendisidir. 

Kitapta yer alan bir iktibası buraya alıp yazımızı iç açıcı bir şekilde bitirelim. Claude Farrere 1922’de verdiği röportajda şunları söylüyor:

“Neden mi Türklerin dostuyum? Çok basit. Barışı seviyorum da ondan. Ben tanıdıklarımın içinde Türk halkından ziyade saygı ve sevgiye layığını görmedim. Bu, tanıdığım en dürüst, en doğru, en sadık, en sağlıklı, en cömert ve lütufkârlığı takdire şayan halktır. Düşünün ki, Türkler Balkanların hâkimi idiler, buna rağmen boyun eğdirdikleri halkları yok etmediler. Hemen hemen soyu kesilmiş Avustralya yerlilerini ve Kızılderilileri hatırlarsanız Müslümanların barbarlıkla alakası bulunmadığını anlarsınız. Hayvan sevgilerine ne demeli? İstanbul’un Müslüman mahallelerinde kediler insanlardan kaçmaz, rahatça onları okşayabilirsiniz. Hıristiyan mahallelerinde böyle değildir.

Türkler basittir, şövalye ruhlu cesur insanlardır. Bankacılık ve tefeciliğe hiçbir zaman akılları ermemiştir. Hiç esir edilmedikleri için Türklerin silinmez kusurları yoktur.”

Osmanlı’nın sonuna şahit olan bir yabancının izlenimleri… Cumhuriyet kurulduktan sonra biz o Osmanlı’yı ve faziletlerini yok saymayı marifet bildik. 

Yerine ne koyduk?