Vakıf Katılım web

BÜYÜKELÇİ GÜNEY İLE YENİ VİZYONDA IRAK OKUMALARI BEKLİYORUM

Yaşar İÇEN 03 May 2021

Yaşar İÇEN
Tüm Yazıları
Ali Rıza Güney bölgeye yabancı bir isim değil.

“Listeyi şöyle bir incelediğimde bana göre öne çıkan en önemli belirleyici unsur şu; ülkelerle olan ilişkilerimiz, dünyanın içinde bulunduğu süreç, Türkiye’nin menfaatleri ve gidilen ülkenin dengeleri göz önünde tutularak isimler doğru bir stratejiyle belirlenmiş... Bilhassa birkaç isim var ki bundan iyisi olmazdı dedirtti... Bunlardan biri de benim sıklıkla köşeme taşıdığım Irak... Bağdat Büyükelçisi olarak atanan Ali Rıza Güney’in geçen yıl Erbil’de yaptığı konuşmayı izledim.. Seçtiği cümlelerin manâ yükü, duruşu, tarzı, tavrı, kısa ve sade anlatım dili ile bu isim Bağdat için tam yeri tam zamanı dedirtti bana... Ali Rıza Güney’in yaptığı konuşmanın içeriği çok önemli başlıkları barındırıyordu bu sebepten yazının içeriğine bugün değinmeyerek önümüzdeki günlere bırakıyorum...” demiştim 11 Aralık 2020’de.

Ve bahsettiğim değinme günü geldi... Ali Rıza Güney Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi olarak görevi bir önceki Büyükelçimiz Fatih Yıldız’dan devraldı... Fatih Yıldız’ın bıraktığı başarı noktasından bayrağı devralan Büyükelçi Güney’e yeni görevi hayırlı uğurlu olsun diyorum...

Ali Rıza Güney bölgeye yabancı bir isim değil. Daha önce Mısır başlığını çalışan ve Irak İle İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı olarak sahaya hakim olan Büyükelçi Güney ODTÜ sosyoloji mezunu... Laf aramızda yıllardır yazılarımda ve yaptığım çalışmalarda hassasiyetle ilerlemeye çalıştığım yön; “saha analizleri ve sosyolojik okumalar” olduğu için Büyükelçi Güney’in Erbil’de yaptığı konuşma çok ilgimi çekmişti... Her cümlesinde “işte bu benim cümlem” dedim durdum...

Bilhassa şu cümleleri salondakilerle birlikte beni de çok etkilemişti; “Irak’la kültürde, geçmişte, köklü akraba bağlarıyla birbirimize çok benziyoruz ve kaderlerimiz aynı... Türkiye’nin kalbinde tüm zenginliklerini huzur ve barış içinde vatandaşlarına eşit dağıtan bir Irak var... Celal Talabani’nin dediği gibi; Irak halkı çeşitli güllerden oluşan bir demettir... Bu sebepten Irak’ın ve dolayısıyla bölgenin huzuru İçin etnik halkların ve mezheplerin ayrışmadan ulus devlet yapısını benimsemesi gerekiyor... Huzurun tek şifresi bu! Türkiye’nin arzusu da bu yönde yani Irak’ın tüm çeşitliliği ile bir buluşma noktası olması yönünde... Burada Iraklılar seçimini yapmalı; Irak çeşitliliklerin mücadele sahası mı olmalı yoksa bir buluşma noktası mı?

Ulus devlet yapısına en güzel örnek Türkiye’dir. Ülkemizde komple Irak’tan çok daha fazla sayıda Kürt vatandaşımız var. Bununla birlikte yirmiye yakın etnik kültür çeşitliliğimiz var Türkiye’de ve hepsi ulus devlet yapısında ayrışmadan huzurla yaşıyor... Irak’ta bölgenin huzuru ve barışı için bunu başarmak zorunda... Ayrıca Irak sadece yeraltı kaynaklarıyla yetinmemeli üretime de derhal başlamalı. Bir ülke sadece yeraltı kaynaklarına sırtını dayarsa ilerleyemez! Ki bunu hepimiz görüyoruz. Petrolde çok önemli rezervlere sahip olmasına rağmen Irak’a huzur gelmedi ve ilerleme elde edilemedi... Irak’ın gelişmesi ve ilerlemesi için Türkiye sayısız seçenek, bütçe ve proje sundu Irak’a... Yeter ki Irak güven versin bize... Bölgenin huzuru, barışı, kalkınması için Türkiye ve Irak samimiyetle birlikte yürümeli çünkü kaderimiz aynı ve Irak’ta yaşanan en ufak sorun Türkiye ile birlikte tüm coğrafyayı etkiliyor... Bana yöneltilen Sünni-Şii ayrıştırma söylemlerine ve sorularına hiçbir şekilde cevap vermeyeceğim çünkü İslamiyet’in hiçbir yerinde mezhepsel ayrışmaya dair bir kelime yok! Dinimiz ayrışmayı değil tam aksine kenetlenmeyi yansıtıyor.S ayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi dinimiz bir...”

Bağdat Büyükelçimiz Ali Rıza Güney’in 2019 yılında Erbil’de Türkçe yaptığı konuşmanın özeti işte böyleydi...

Şimdi gelelim eldeki verilerle önümüzdeki süreçte Büyükelçi Güney vesilesiyle Bağdat’tan yansıyacaklar üzerinden Irak okumaları yapmaya... Büyükelçi Güney cesur, lafını esirgemeyen, kararlı, net duruşa sahip bir isim... Çok sevdiğim bir tanımlama var; “önünden bakınca arkasını görmek” diye. İşte Büyükelçi Güney bu tanımlamanın tam karşılığı bence... Sahanın her kademesini iyi biliyor... En önemlisi de almış olduğu eğitim ve yaradılış gereği kendisine yüklenen vasıfları doğrultusunda sosyolojik okumaları çok iyi yapabilen biri... Irak’ta yaşanan sokak olaylarını benim gibi ilgiyle takip ettiğini biliyorum... Her alanda sosyoloji çok önemli fakat siyasette ve diplomaside çok daha önemli bu başlık... Çünkü yıllardır dile getirdiğim “siyaset değil sosyoloji devrini yaşayacak dünya” söylemlerim beliren pandemi ile tüm dünyada bir anda su yüzüne çıktı... Bu sebepten ne dediğiniz, ne yaptığınız, kim olduğunuzdan ziyade “hangi tavırla topluma dokunduğunuz” öne çıkacak bundan böyle...

“Kim olduğunu, makamını, malını, mülkünü değil benim için ne yaptığını ve bana nasıl baktığını önemsiyorum” diyor artık insanoğlu! Çünkü dünyada tahammül çıtaları kırıldı, güven duyguları sarsıldı, sabırlar tükendi, teknoloji sahnelerin arkasındaki perdeleri aralayıp tüm gerçekleri simitçi amcaya kadar ulaştırdı, oyunlar bir bir deşifre oldu... O halde elde ne kaldı?

Elde kalan şu oldu; “gözümün içine bakan, beni anlayan, yüreğime dokunan, ilgiyle dinleyen, samimiyetle güven ve huzur duygusu veren, net tavrıyla yanımda duran, beni oyalamayan-kullanmayan, kandırmaya çalışmayan kişileri istiyorum” diyen toplumlar...

Bunca küresel veri eşliğinde Büyükelçi Ali Rıza Güney ne mi yapar? Büyükelçi Güney Irak’ta sosyolojik yapıyı ve gençlik hareketlerini okumayı önemseyecektir... Irak bütünü üzerinden “her kesime” dokunacak, köprüler kuracak ve ulaşacaktır... Toplumun dinamikleri olan basın, medya, sivil toplum kuruluşları, meslek grupları, öğrenciler ve akademik çevrelerle önemli temaslarının olacağını tahmin ettiğim Büyükelçi Güney belki de bu yönde Türkiye-Irak arasında karşılıklı köprülerin kurulmasını da sağlayacaktır...

Tüm bunlarla birlikte Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile yeni ve yoğun bir istişare takvimi oluşturmasını bekliyorum...

Yıllardır yazıp dile getirdiğim Türkiye-IKBY-Kürtler mutlaka ve mutlaka  “bölgenin huzurla yeşermesi için hava ve su misali yan yana durmalı... Böylelikle yıllardır yazıp dile getirdiğim “Ortadoğu topraklarının berekete durması, terör oluşumlarından arınması, kaynaklarının yerinde kullanılması, barışın-huzurun-güvenliğin gelmesi için hiç bir engel kalmayacak” cümlelerim yönünde girişimlerin hayata geçmesini bekliyorum... Ki bir Kürt kadını olarak şunu çok iyi biliyorum; “Kürtlere dair atfedilen sorun başlıklarının tamamı ideolojik değil sosyolojik...” Yani şimdiye kadar gidilen tüm yollarda sadece ideolojik çözümler arandı ve sonuca varılamadı. Fakat aslolan sosyolojik yapıyı doğru okumak ve ona göre çözümler üretmek olmalıydı... Bu başlığı ilerleyen günlerde detaylı bir şekilde ele alacağım...

Evet sosyolojinin öneminden söz etmişken sadece Irak’ta değil uluslararası mecrada “sivil diplomasiye” de önem verilmesi gerektiğini bir kez daha önemle aktarmak istiyorum...

Yeni Bağdat Büyükelçimiz Ali Rıza Güney’e ve önümüzdeki süreçte Türkiye-Irak yansımalarına dair aktaracaklarım şimdilik bunlar diyerek önümüzdeki süreci okumaya ve aktarmaya devam diyorum...