​DAĞILAN AİLE ŞİRKETLERİ

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Ailede yaşanan huzursuzluk ve insani aşınma, ailelerin kurdukları şirket ortamlarına aynen yansıyor ve aile şirketleri insan odaklı sorunlarla boğuşuyor.

Ailede yaşanan huzursuzluk ve insani aşınma, ailelerin kurdukları şirket ortamlarına aynen yansıyor ve aile şirketleri insan odaklı sorunlarla boğuşuyor. 

Yıllardır aile şirketlerinin içindeyiz ve kurumsallaşma süreçlerine katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Hiçbir dönemde bu kadar zorlanmıyorduk. Çünkü aile şirketlerinde yaşanan insan kökenli sorunlar hiç bu kadar etkili ve belirleyici olmamıştı. 

Aile şirketleri, aile bireylerinin kurdukları kâr amaçlı işletmelerdir. Dünyada ve ülkemizdeki şirketlerin yüzde 90’ını aşan çoğunluğu (KOBİ’ler ve diğerleri) aile şirketlerinden oluşuyor. Toplumun ekonomik kalkınmasında aile şirketlerinin belirleyici rolü vardır. Ülkemizde her yüz aile şirketinden sadece 20’si ikinci kuşağa geçebiliyor. Üçüncü kuşağa geçebilenler ise sadece 5 tane.  Aile şirketlerinin ortalama ömrü 15- 20 yıl. 

Kurucu Liderin Başarısı

Klasik bir aile şirketinin kuruluş hikâyesi genellikle aynıdır. Çoğunlukla kır kökenli kurucu (ya da kurucular) önce bir işyerinde çalışır. Zeki, çalışkan ve yüksek başarı arzusuna sahip olduğundan kısa zamanda işi öğrenir, usta olur. Hedefleri yüksektir, girişimcidir ve hızla kendi işini kurar. Nitekim çoğu büyük aile şirketinin hikâyesi, 5 makina ile başlayan tekstil atölyesi, elli metrelik dükkânda başlayan torna tezgâhı yahut küçük bir bakkal ile başlar. Kurucu lider, yoğun çalışması ve ısrarıyla kısa zamanda işini büyütür. İlk zamanlarda işin tüm gereklerini kendisi yerine getirir. Üretimini, pazarlamasını, muhasebesini, tahsilatını kendisi yapar. Kuruluş döneminde liderin eşi de muhtemelen sefer tası ile atölyeye yemek getirir. Çocuklar da çoğunlukla işin içinde yetişir. 

Gece gündüz verilen yoğun emekle kurulan iş hızla büyür, kurucu işe yetişemez. Dolayısıyla kardeşler, çocuklar yahut diğer akrabalar da işe katılır. Kurucunun tek hâkim olduğu kuruluş ve hızlı gelişim döneminde adeta işle yaşanır, aile ile iş iç içe geçmiştir.  Daha çok üretmek, hizmet vermek, yeni pazarlar bulmak, marka olmak, hedeflere ulaşmak, herkesin ortak paydası, amacı ve olmazsa olmazıdır. Ailenin değerleri, ahlakı, disiplini belirgin ve bağlayıcıdır.

Böylesine odaklanılmış çalışmanın sonucu elbette başarıdır. Kurucunun tartışmasız liderliğindeki aile, zor zamanlarını aşmış, zengin olmuş, şirket büyümüştür. Aile üyelerinin oturdukları evler, bindikleri arabalar ve gittikleri mekânlar gibi yaşam alışkanlıkları hızla değişmeye başlamıştır. Eskiden hazırladıkları yemekleri iş yerine getiren, orada iş yapan bazı eşler,  eve hazır yemek isterler. İşin içinde yetişen çocuklar ise süslü kolej ya da yurt dışı eğitimlerinden dolayı işe uğramaz olmuşlardır. 

Ailenin Ahlakı Zayıflayınca

Aile şirketinin doyuma ulaştığı bu noktada kurumdan nemalanan aile üyeleri çoğalmış, aralarında ciddi sürtüşmeler, “benlik” çıkmazları başlamış, yönetim sorunları baş göstermiştir. Çalışan aile üyeleri gibi profesyonel çalışanların da işe bağlılıkları azalmış, iletişim zayıflamış, geniş ailenin ortak hedefleri zayıflarken çekirdek ailelerin bireysel hedefleri güçlenmiş, aile şirkete şirket de aileye yük olmaya başlamıştır. Maddi büyüme, ailenin disiplini, ahlakını birlik ve beraberliğini zayıflatmıştır. Tam da bu dönemde belirli bir yaşa gelen kurucu liderin enerjisi azalmış, işten çok aile içi sorunlarla bunalmış ve otoritesi sorgulanır hale gelmiştir. Baba, çocuklar yahut kardeşler arası ortaklık yapısı, görevler, sorumluluklar, durmadan çoğalan harcamalar, belki de en önemlisi kurumsal bir yapıya kavuşmamış olmak, aile şirketini hızla yıkıma götürmeye başlamıştır maalesef.  

Aslında çoğu zaman işler iyidir, pazarda sorun yoktur, kârlılık yüksektir ancak aile üyeleri işle değil birbirleriyle uğraştıklarından iş ortada kalır. Sonra iş ve ev ortamında gereksiz tartışmalar, liderlik mücadeleleri, harcama yarışına giren ve geçinemeyen eşler, kırılmalar, kavgalar ve ayrılmalar… Bu haliyle aile, kuruluş dönemiyle hiç ilgisi olmayan bir ilişki ve ruh haline bürünmüş, harcama çılgınlığına giren kimi çocuk ve gençler, bırakın gelecekte bu aile şirketini yönetmeyi kendilerini bile yönetmekten aciz bir duruma gelmiştir. 

Elbette istisnalar var. Aile şirketinin tüm yaşam evrelerinde aile değerlerini yaşatan, kurumsallaşmanın özüne ailenin temel değerleri ve ahlakı yanında bilimsel bakışı yerleştirebilen, maddi değerleri hak ve adaletle paylaşan bir yazılı anayasa oluşturabilen ve aile olduklarını unutmayan ailelerin şirketleri uzun ömürlü oluyorlar.