​DARBENİN SİYASİ AYAĞI SENİN PARTİN OLMASIN KEMAL BEY?

Ekin GÜN 28 May 2017

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Kemal Bey âlem adam.

Kemal Bey âlem adam.

Referandumu kaybetti ama “%48’lik blok” diye bir şey türetti, onun peşinden gidiyor.

Velhasıl gazetelerden gördüm 2019 seçimleri için çalışmalara başlamış... Saadet Partisi ve Vatan Partisi’yle görüşüp 2019’da gösterecekleri çatı adayı için istişarelerde bulunuyor.

Bu işin görünen kısmı tabii. “Dostlar alışverişte görsün misali” %0,01’lik partilerle görüşüp “bloğu sağlama alma” derdine düştü ama muhtemel adayları belli.

O da yüksek ihtimal Meral Akşener olacak, onda karar kılacaklar. 2019’u da kaybedip oyunu %49’a çıkarırsa “muhterem zat” kendini başarılı olarak lanse edip 2024 yılına kadar partinin başında kalacak.

Gerçi oyu artış göstermese de koltuğu bırakacağı yok.

Sayısız seçim kaybetti ama hala bir türlü yenilgiyi kabullenebilmiş değil. Partisi başta olmak üzere ona oy verenler de feci rahatsız ama “Erdoğan nefreti” Kılıçdaroğlu’na bile oy verdirtiyor.

Ne yalan söyleyeyim… Bundan daha acıklısını Yeşilçam bile üretemedi.

***

Öte taraftan Kılıçdaroğlu “darbenin siyasi ayağı nerede?” diyerek Fetullahçı hainlerin tezviratlarını sıralamakla meşgul.

Bildiğiniz gibi; 15 Temmuz’u darbe olarak görmüyor ama Fetullahçı teröristleri temizlemek için yürürlüğe koyulan OHAL’in ilan gününü “darbe” olarak görüyor.

15 Temmuz içinse “kontrollü darbe” diyor. Bizim medya Kılıçdaroğlu’nun bu hadsiz sözünün peşine yeni düştü ama darbeden 1-2 ay sonra da benzer şeyleri söylemişti. 10 ay boyunca da tekrarlayıp duruyor.

Son grup toplantısında da “kontrollü darbe girişiminin ipliğini yakında pazara çıkaracağız, bunu da herkes görecek” demiş. 10 aydır bir türlü çıkaramadı hala daha “yakında” diyor. Varsa öyle bir şey şimdi neden çıkarmıyorsun Kılıçdaroğlu, sebebi nedir?

***

Amaç zihin bulandırmak… Hatırlayın, “AK Parti içinde 120 ila 180 arasında ByLock kullanan milletvekili var” demişti de gazeteciler onların kim olduğunu sorunca “soracağınızı düşünmedim, o nedenle liste yanımda yok” diye kıvırmıştı. Onun üzerinden de aylar geçti hala açıklamadı, bunu da açıklamaz, maksat laf olsun torba dolsun, koltuğunu garanti altında tutsun.

Kılıçdaroğlu bu zırvaları konu edeceğine 15 Temmuz günü darbeci teröristler havalimanını kuşatmışken o havalimanına nasıl indi onu açıklayıversin bir zahmet.

İndikten sonra da (görüntüleri basına yansıdı) FETÖ’cülerin kullandığı tankların ona nasıl yol verdiğini tüm Türkiye izledi.

Bu da yetmezse partisinin milletvekillerinden Mahmut Tanal, Barış Yarkadaş, Enis Berberoğlu, Eren Erdem gibi kişilerin 17-25 Aralık Darbesi’nden sonra FETÖ’cü kanallarda ve FETÖ’cü eylemlerde başı nasıl çektiklerine baksın.

Tüm bunlar yetmezse de kendi danışmanının FETÖ’cü çıktığına ve partisine mensup bazı belediye başkanlarının FETÖ’yle nasıl ilişki içinde olduğuna göz gezdirsin.

Hiç değilse FETÖ’cü teröristlerin isimlerini meydanda okuyarak kalabalığa “burada” dedirtmenin hesabını versin.

Belki o zaman darbenin siyasi ayağını uzakta aramaz da sağına soluna şöyle bir bakıverir.

Salih Abi… 

Salih Tuna yazmış olduğu duygusal bir yazıyla Yeni Şafak’a veda etti.

Salih Abi benim hayatımda önemli bir yere sahip. Ben kendisinin yazılarını zevkle takip ederek büyüdüm, düşünce dünyamın gelişmesinde katkılarını asla bir kenara atamam.

“Mücadele nedir?” sorusuna bir cevaptı aynı zamanda Salih Abi. Son birkaç senedir Erdoğan’ı savunan yazarlara linç kampanyaları sürerken o dimdik bir şekilde davasına sahip çıktı, bir an olsun Erdoğan’ı savunmaktan geri durmadı.

Veda yazısında öyle bir cümle vardı ki ne de haklıydı… “Çoğaldıkça yalnızlığımız arttı”

Evet öyle oldu Salih Abi… Çoğaldıkça yalnızlığımız arttı, fırıldaklar, siyaset simsarları sahneye çıktı. Bir kalabalığın ortasında yalnız hissettik kendimizi.

Yazılarından çok şey öğrendim; ben de o nedenle hakkın çok. Hakkım sonuna kadar helal olsun.

Ama unutma Salih Abi… Yalnız değilsin ve meydanı bu fırıldaklara bırakmamak için inşallah en kısa zamanda başka bir platformdan yazılarını bekliyor olacağız.