DOSTOYEVSKİ'Yİ DE SAVAŞ SUÇLUSU İLAN EDELİM Mİ?

Ekin GÜN 04 Mar 2022

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
'Rusya'nın savaş harekâtına karşı çıkmanın yolu ne zamandan beri mezardaki insanları dahi "savaş suçlusu" ilan etmekten geçer oldu?'

New York Times’ın başyazılarını yazan Thomas L. Friedman geçtiğimiz hafta, ABD ve NATO’nun hiçbir şeye karışmayan masumlar olmadığını söyleyerek, NATO’yu genişletme çabalarının Ukrayna-Rusya arasındaki ateşe odun taşıdığını yazmıştı.

Zelenski’den “kahraman” çıkaran Oray Eğin her ne kadar Friedman’ın önemsiz bir yazar olduğunu iddia etse de bu satırlar ABD’nin en prestijli Biden hükümetine destek veren gazetesinde çıktı.

Savaşın birinci haftasını doldururken Batı’nın Rusya’ya karşı bazı yaptırımları tüm liberal değerleri ayaklar altına alıyor. Netflix’in Anna Karenina’nın uyarlama filmini iptal etmesi, Zagreb Filarmoni’nin Çaykovski’yi repertuardan çıkarması, Glasgow Film Festivali’nin Rus yapımı filmleri diskalifiye etmesi dünya toplumlarının siyasal bilinçaltına “Rusların düşman olduğunun” tohumlarının ekilmek istenmesiyle ilgili.

İtalya’da bir üniversitede Dostoyevski’nin dersinin kaldırılmasına kadar birçok çılgınlık yaşanıyor, daha ne olsun? Rusya’nın savaş harekâtına karşı çıkmanın yolu ne zamandan beri mezardaki insanları dahi “savaş suçlusu” ilan etmekten geçer oldu? Irkçılığa varan ya da yaşayan-ölü fark etmez tüm Rusları terörize etme işlevi gören bu ideolojik saplantıların Ukrayna’ya askeri harekât başlatılmasına karşı çıkan tüm Rusları dahi ‘Sovyet idealizminin’ çatısı altında toplamaya yetecektir.

Bu gibi aptallıkların misillemeyle uzaktan yakından ilgisinin olmadığı açık. Uzun vadede tüm Rusya’yı Rus milliyetçiliği etrafında toplayacak bu faşizmden geri kalmayan uygulamaların Putin’e yarayacağı da belli. Peki Batı neden bu tür hareketlere soyunuyor? Yoksa artık kaçınılmaz olan çok kutuplu dünyada bu kutup toplumlarının konsolide olması mı amaçlanıyor?

Covid-19 döneminden bu yana “yeni bir dünya düzeninin” kurulacağı apaçık belliydi. Zira bunu görmek isteyenler gördü. Görmek istemeyenler de saçma sapan kısıtlama tedbirlerinin gölgesinde kısır tartışmalara girdiler. Pandemi döneminde amaçlananı anlamayanların Ukrayna-Rusya arasındaki bu savaşı ve ne amaçlanmak istendiğini anlayacağından çok emin değilim. Farkında mısınız, son bir haftadır ne pandemi kaldı, ne maske, bu da mı bir şey anlatmıyor size?

Türkiye’de ise tuhaf bir romantizm var. Aşırı derecede vintage temalı bu romantizmin son kullanım tarihi ise çoktan geçti. Fakat hala bazı kesimler demode olmuş bu romantizme sarılıyor. Bir komedyenden “halk kahramanı” çıkarmanın tüm siyasal literatürleri altüst ettiğini söylemeye dahi gerek yok. Son derece kötü diplomasisiyle halkının güvenliğini tehlikeye atan, ABD ve NATO’nun gazıyla ülkesini “aparat devlet” haline dönüştüren Zelenski’yi savunmadan da Ukrayna halkının yanında bir güzel olunabilir.

Öyle ki son yazımda da “Ukrayna ordusunun nerede” olduğuna ilişkin sormuş olduğum sorunun cevabını da henüz bulamadım. Nüfusuna oranla Avrupa’nın Türkiye’den sonra en büyük ikinci ordusu olan Ukrayna’nın genelkurmay başkanını da görmüş değilim. O zaman iki ihtimalden bahsetmiştim. Ya bu ordu Zelenski’nin talimatlarını dinlemiyordu ya da büyük çoğunluğu Rus yanlılarından oluşuyordu. Sanırım ikisi de değil.

Şimdi yeni bir ihtimalim daha var. 16 bin yabancı askerin Ukrayna’ya gönderileceği haberini bir kenara koyuyorum, Ukrayna’da halka molotof kokteyli atma eğitimi verilmeye başlanmış. Ukrayna ordusundan kimse kalmadı da halkın molotof kokteyline mi kaldı iş? Yoksa Zelenski orduyu geride tutarak kendi halkının güvenliğini tehlikeye atma gibi kirli bir propagandanın peşinde mi? Aklıma başka bir şey gelmiyor.