DÜŞMANIMIZ KİM?

Murat BAŞARAN 29 Kas 2016

Murat BAŞARAN
Tüm Yazıları
Dünyadaki savaşların, cinayetlerin, zulümlerin temelinde din eksenli bir çatışma var.

Dünyadaki savaşların, cinayetlerin, zulümlerin temelinde din eksenli bir çatışma var.

Güç elde etmek, sömürmek, hâkim olmak gibi görünen sebeplerin altını kurcalayınca, Siyonizm, Vatikan, İlluminati, Tavistock, Masonluk vs. gibi iç içe geçmiş ezoterik örgütlenmeler ortaya çıkıyor.

Rothschild ve Rockefeller aileleri ile onların taşeronları, ülkelerin ve ülkeleri kontrol eden legal/ illegal birlik ve kuruluşların tepelerinde dünyaya daha doğrusu vahşete yön veriyor.

Din eksenli dedik…

Tam bu noktada Siyonizm’le Yahudilik arasındaki farkı, Hristiyanlık genel tanımıyla Vatikan arasındaki korelasyonu, Evanjelizm’in ne olduğunu, Şia’yı, Vehhabiliği ana hatlarıyla bilmek gerekiyor.

Ama hepsinden daha önce Anadolu’da yaşıyorsanız neye nasıl inanırsanız inanın “İslam”ı bilmeniz bir ön şart olarak ortaya çıkıyor.

Zorluk da tam bu noktada başlıyor.

Bizde bir öğreti anlatılırken, onun doğruluğundan evvel neyin doğru olmadığı tartışılır ve doğru olmayan üzerinden prim toplanır.

Bugün bir Müslüman olarak dinimi öğrenmek istiyorum deseniz, karşınıza İslamiyet’in ana kaynağına muhatap olup bize bildiren Peygamber Efendimizin sözlerinin doğruluğu tartışması çıkar ilk önce karşınıza.

Onun tebliğ ettiği Kur’an-ı Kerim’in her harfine güveniriz fakat o mukaddes kitabı bize açıklayan ve öğreten sözleriyle ilgili yani hadis-i şeriflerle ilgili büyük bir karmaşanın içine sürükleniriz.

Bunun önemli bir sebebini Rand Corporation’un raporunda görüyoruz:

2003 yılında CIA’ye ve Pentagon’a bağlı çalışan araştırma kuruluşu Rand Corporation “Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler” başlıklı bir rapor yayınladı. Bu çalışmada İslam’ın ve Müslümanlar’ın, Batı demokrasisine, değerlerine ve küresel düzene uyumlu hale getirilmesi amacıyla çeşitli stratejiler önerildi: 

“ABD ve Avrupa için güven telkin edenler sadece kitleleri yönlendirmede Kur’an yeter diyen modernist Müslümanlardır. Bu grup desteklenmelidir. Hadisler olmadan Kur’an herkes tarafından farklı anlaşılır. Bunu temin etmek için hadisler üzerinde şüpheler ve oynamalar meydana getirilmeli İslam’ı dejenere etmek için yöntemler bulunmalıdır. Sünnet ve hadislerle amel etmeyen akımlar desteklenmelidir.”

Yine aynı noktadan şunu da açıklamalıyız: ABD’nin Irak Eski Büyükelçisi Z. Khalilzad’ın Yahudi asıllı eşi C. Barnard’in, Rand’a hazırladığı raporda "The Hadith Wars" (Hadis Savaşları) başlığı altında Kur’an ve Hadis üzerinde şüpheler meydana getirecek çalışmalar yapılması istenmiştir.

Dolayısıyla herhangi bir dış gücün uşağı haline gelmeyen, samimi yani televizyonlara çıkıp rating için çırpınmayan ve bizim Osmanlı’dan tevarüs ettiğimiz doğru İslam anlayışı “ehl-i sünnet” çizgisine ters düşmeyen dini önderlere ihtiyacımız var.

Bu açıdan baktığımızda İslam tarihi boyunca Müslümanların üzerinde ittifak ettikleri büyük alimler ve onların eserleri dinimizi öğrenmek için en doğru yoldur. İmam-ı Gazali, Abdülkadir Geylani, İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam-ı Buhari, Muhyiddin-i Arabi gibi saymakla bitmez büyük İslam alimleri bir Müslümanın ihtiyaç duyacağı temel bilgilerde birbirleriyle asla çelişmezler. 

Esasen bugün yazılan din kitapları da ancak bu büyük alimlerin kitaplarına uygunluğu ölçüsünde muteberdir.

Şeriat, tarikat, hakikat ve marifet çizgisinde Allah’a ulaşmak, hem dünyada ve hem ahirette kurtuluşa ermek için sistemleştirilen medrese tedrisatının “şeriat” kısmı bütün tarikatlarda ve tasavvuf yollarında aynıdır ve tartışılmaz. Şeriatı öğrenmek ise hadis-i şerifler olmadan mümkün değildir.

Velhasıl bugün yaşadığımız en büyük problem, çağı anlamak için mensubu olduğumuz dini bilmeden düşmanlarımızı tanımaya çalışmaktır.

En çok hadis rivayet eden eshab-ı suffadan Hazreti Hureyre’nin rivayet ettiği şu iki hadis-i şerifin nesini tartışacaksınız?

“Herhangi bir kul dünyada diğer bir kulun ayıbını örterse, kıyamet gününde Allah da onun ayıbını örter.”

Resûl-i Ekrem (aleyhisselâm) üç defa göğsünü işâret buyurarak:

“Takvâ işte buradadır. Bir kimsenin şerli olması için Müslüman kardeşini hor görmesi kâfidir. Müslümanın Müslümana kanı, malı, ırzı haramdır” buyurdu.