DÜŞÜK FAİZ ENFLASYONU NE ZAMAN DÜŞÜRECEK?

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Sayın Cumhurbaşkanı TRT'de yayınlanan programda yine aynı görüşleri dile getirdi: Enflasyonun sebebi yüksek faizdir, faizi düşürdüğümüz için enflasyon da düşecektir.

Sayın Cumhurbaşkanı TRT’de yayınlanan programda yine aynı görüşleri dile getirdi: Enflasyonun sebebi yüksek faizdir, faizi düşürdüğümüz için enflasyon da düşecektir. Bu konuda birçok kez yazdım. Ama halâ daha gazete röportajlarında, TV programlarında tekrar tekrar soruluyor: “Hocam, faizi düşürdük yine de enflasyon düşmüyor! Neden acaba?” Bugün Türkiye’nin mevcut para politikasını ve enflasyonu değerlendireceğim.

FAİZ DÜŞÜRMEK NE DEMEK?

Merkez Bankası’nın politika faizini düşürmesi demek bankalara borç verme faizini düşürmesi demektir. Bu faiz bankalar arası para piyasasında Merkez Bankası’nın borç verme faizidir. Bankalar arası para piyasası bankaların nakit açıklarını veya fazlalarını yönetmek için birbirlerinden nakit TL alıp sattıkları piyasadır. Her gün bankaların bazısı nakit açığı bazısı da nakit fazlası içindedirler. Nakit fazlası olan bankalar nakit açığı olan bankalara, bankalar arası para piyasasında borç verirler. Bu piyasada gecelik, günlük, iki günlük veya haftalık faizler oluşur. Merkez Bankası’nın bir özelliği de “son kredi mercii” olduğu için, yani bankaların bankası olduğu için, bankalara bu piyasada borç verebilir veya bankalardan borç alabilir. İşte, Merkez Bankası’nın politika faizi bu işlemi yaparken uyguladığı faizdir.

Merkez Bankası politika faizini düşürdüğünde eğer bankaların nakit talebi yüksekse, o takdirde, politika faizi piyasada oluşan faizin altına iner. Bu durumda diğer bankalardan borçlanacaklarına Merkez Bankası’ndan borçlanmayı tercih ederler. Bu ise Merkez Bankası’nın piyasaya daha fazla para sürmesi anlamına gelir. Yani ekonomide dolanan nakit para miktarı ve buna bağlı olarak dar ve geniş anlamlı para arzı artar. Bu işlem bir defalık yapılsa, para arzı geçici olarak artar. Bankalar borçlarını ödediklerinde para arzı tekrar eski düzeyine iner. Ancak sürekli düşük faiz uygulanıyorsa ve bu faiz beklenen enflasyonun çok altındaysa, o zaman, dolanımdaki para sürekli artmaya devam eder. Yani düşük faiz politikası, aslında, açıktan para basmakla aynı anlama gelmektedir. Nitekim 2022 yılında dolanımdaki para yüzde 37 oranında büyümüştür. M1 ve M2 para arzlarının büyüme hızı ise yüzde 70’leri bulmuştur. 2022’nin ortalama TÜFE enflasyonu da yüzde 72’dir.

PARASAL GENİŞLEME VE ENFLASYON İLİŞKİSİ

Uzun dönemde enflasyonu belirleyen birçok etken vardır. Makro iktisatta uzun dönem enflasyon dinamikleri, dinamik toplam arz ve dinamik toplam talep modeli ile incelenir. Bu model egemen iktisat anlayışını yansıtan kısıtlarla yorumlanır. Bu modelde ne mi vardır? Örneğin döviz kurunun ve dış dünya fiyatlarının hiçbir maliyet etkisi olmadığı varsayılır. Yine para arzı genişleme oranı dışında iç talep genişlemesinin başka sebepleri ihmal edilir. Burada modelin ideolojik sebeplerle kısıtlanmamış halini temel alarak uzun dönemde enflasyonun sebeplerini belirtelim: parasal büyüme oranı, otonom harcamaların büyüme oranı, dış dünya milli geliri büyüme oranı, döviz kuru artış oranı, dış dünya enflasyon oranı, beklenen enflasyon oranı ve beklenen enflasyondaki artış miktarı. Egemen iktisat anlayışının bakış açısına göre, uzun dönemde bütün diğer etkenler doğrudan veya dolaylı olarak parasal büyüme oranından etkilenirler. Bu yüzden enflasyonun temel sebebinin parasal büyüme oranı olduğu söylenilir. Sonuçta parasal büyüme oranını kontrol etme gücü Merkez Bankası’nda olduğu için enflasyonu da kontrol etme gücüne sahiptir.

Sayın Nebati’nin bahsettiğini zannettikleri değil, gerçek heterodoks iktisatçılar ise, parasal genişleme haricinde diğer etkenlerin de önemli olduğunu, hatta bazı durumlarda diğer etkenlerin parasal büyüme oranını etkilediğini, dolayısıyla uzun dönem enflasyonun sebebinin parasal büyüme oranı değil diğer değişkenler olabileceğini söylerler. Hal böyle olunca, enflasyona karşı daha kuvvetli bir program uygulayabilmek için esas olarak maliye politikasının kullanılması gerektiğini öne sürerler.

Sağ olsun Hükümetimiz, biz iktisatçıların görüşlerini sınayabilmesi için, mükemmel bir deney ekonomisi oluşturmuşlardır. Eldeki verilere göre, Ortodoks iktisat da denilen, egemen iktisat anlayışının doğrulayacak sonuçlar çıkmıştır. Ancak benim kanaatim biraz daha farklıdır: Parasal büyüme oranı diğer değişkenleri etkilerken diğer değişkenler de parasal büyümeyi etkilemektedir. Yani ilişki her iki okulun bakış açılarını da içeren ve her iki okulunkinden çok daha karmaşık bir ilişkidir. Yine de, Merkez Bankamızla iftihar ederek (!) söyleyelim ki, uyguladıkları politika sayesinde bu teorik tartışmaların pek önemi kalmamıştır. O kadar hızlı ve hacimli bir parasal büyüme vardır ki, (bir yılda dolanımdaki para miktarı yüzde 37 artmış, DMD) diğer etkenlerin etkileri ihmal edilebilir. Başka bir deyişle Sayın Kavcıoğlu’nun politikası Sayın Nebati’nin sözlerini tekzip etmiş, heterodoks değil Ortodoks iktisat teorisinin söylediklerini doğrulayan sonuçlar üretmiştir.

PARASAL BÜYÜME VE AKTARIM MEKANİZMALARI

Para arzının arttırılması milli gelir ve iç talebe, bu yolla da enflasyona birkaç kanal vasıtasıyla etki eder. Parasal büyümenin farklı etkilerinin her biri aktarım mekanizması olarak tanımlanır. 2021 yılı Eylül ayında başlayan düşük faize dayalı politikanın 2022 yılında gözlemlenen sonuçlarına göre bu aktarım mekanizmalarını şöyle açıklayabiliriz:

Faizin indirilmesi parasal tabanı arttırırken para arzlarının büyümesi zaman alır. Buna mukabil faiz indiriminin anlık etkisi döviz kurlarında hızlı yükselme şeklinde tezahür etmiştir. Eh, bu da doğaldır: Merkez Bankası’nın döviz rezervi ekside ise, 500 milyar dolara yakın dış borç varsa, bunların yarısı bir yıl içinde ödenmek zorundaysa, ülkede on yıllardır süren kronik cari açık varsa, ani ve sert bir faiz indirimi de doları ve avroyu patlatır! Nitekim böyle olmuştur. Kurlardaki artış gecikmeli olarak ihracat ve turizm gelirlerini arttırır ancak anlık etki yüksek ithal girdi sebebiyle üretim maliyetlerinin patlamasıdır. Bu da başlangıçta maliyet enflasyonu oluşturur.

Parasal genişlemenin ikinci kanalı kredi kanalıdır. Kredi hacminin artması ve kredi faizlerinin düşmesi ile yatırımın ve otonom tüketimin artması beklenir. Ancak şu unutulmamalıdır: Ülkemizde, özellikle imalat sektöründe, yatırım kredileri genellikle dolara endekslidir. TL cinsi kredi alınsa bile, yatırım mallarının çoğu ithal olacağı için, yatırımın maliyetinde ciddi bir döviz kuru payı vardır. Bu yüzden kredi genişlemesi kredi kartı, ihtiyaç kredisi, emlâk ve otomobil kredisi şeklinde tezahür etmiştir. Yani yatırımlar değil otonom tüketim artmıştır. Özellikle gayrimenkul ve otomobile olan talep bir spekülâtif balona dönmüştür. Fiyatlardaki artış da bunu göstermektedir.

Kurlardaki artışın ihracat ve turizm gelirlerine bahar ve yaz aylarında yansıması iç talebi daha da şişirmiştir. Yine faiz indiriminin parasal genişlemeye dönmesi Mart ve Nisan aylarından itibaren gerçekleşmiş ve bu da hem enflasyonu hem de iç talep genişlemesini pekiştirmiştir.

Üçüncü kanal hisse senedi kanalıdır. Teoride parasal genişleme hisse senedi fiyatlarında artışa yol açacağı, hisse senedi fiyatlarındaki artışın yatırım maliyetini düşürerek yatırımı destekleyeceği ve yatırım artışına yol açacağı öngörülür. Ancak Türkiye’de finansal kültür yatırımın hisse senedi yoluyla finansmanına pek açık değildir. Firmaların borsaya kote olma oranı düşüktür. KKM uygulaması dövizi, kripto piyasalardaki çöküş de buraları bir alternatif olmaktan çıkardığı için, faizin de enflasyonun çok altında kalmasından dolayı hisse senedi piyasası tasarrufçu için tek alternatif durumuna gelmişti. Bu durum bir fondan çıkıp başka fona giren ama reel sektöre hiçbir fayda sağlamayan bir borsa balonuna sebep oldu. BİST100 2022 yılında üç defa balon gibi şişip patladı. Bu gidişle bu spekülatif dalgaların devam edeceği anlaşılmaktadır.  

Sonuçta Hükümet önceliğimiz yatırım, üretim ve ihracattır demişti. Faiz düştükçe enflasyon da düşecek diye eklemişlerdi.  Bu modelle ulaşılan netice ise şudur: Üretim yerine tüketim, ihracat yerine ithalat, yatırım yerine spekülatif hareketler patlamıştır. Cari açık ve enflasyon da tarihi rekorlar kırmaktadır.