Vakıf Katılım web

​ERENLERE SELAM OLSUN!

Mahmut BIYIKLI 17 Ağu 2017

Mahmut BIYIKLI
Tüm Yazıları
Bir gün son bulur umudumuzu korusak da umudumuz azalıyor, terör azalmıyor.

Bir gün son bulur umudumuzu korusak da umudumuz azalıyor, terör azalmıyor. Her şehidin ardından söylenen alışılmış sözlerden farklı sözler duymak için ekranları takip ediyor, gazete köşelerini tek tek tarıyoruz. Her kafadan ayrı ses çıkıyor. Kimi politik kılıflarla ince ince ayarlanmış, kimi dışarıdan özenle ısmarlanmış fikirlerini kamuoyuyla paylaşıyor. Sözler uzuyor, ömürler bitiyor, terör bitmiyor. Ülke olarak öyle bir haldeyiz ki tam da şairin, “Dost biperva, felek birahm, devran bisükûn/ Dert çok, hemdert yok, düşman kavi, tali zebun” diye tarif ettiği bir hali yaşıyoruz

YÜREĞİMİZ YANGIN YERİ

Zor zamanların bize sunduğu çetin imtihanlardan geçiyoruz.

Kulaklarımız acı haberler duymaktan yorgun.

Gözlerimiz kanlı gömlekler görmekten mahzun.

Genç yüreklerin, hayatlarının baharında tabuta girmiş bedenleri hepimizi sarsıyor. Annelerin göklere uzanan gözü yaşlı ahları ciğerimizi dağlıyor.

Küçük çocukların tabut önlerinde, “Bizi bırakıp nereye gidiyorsun baba!” sözleri, tarihin acı albümünde sayfaları dolduruyor. Ateş düştüğü ciğerleri yakmaya devam ediyor.

Yangının içindeyiz. Her şeyden öte yüreğimiz yangın yeri. Bastığımız toprakta acı, soluduğumuz havada hüzün var. Körpe fidanları almaya doymuyor toprak. O fidanlar ki kimi sözlü, kimi nişanlı, kimi yeni evli. Ardında kalanların bağırlarına bir ömür çıkmayacak ateş bırakarak gidiyorlar. Gidiyorlar, milletin bağrında ebediyen yatmak için gidiyorlar, bir destan gibi yurdu yaşatmak için.

VATAN BORCU

Toprağın uğrunda ölenler varsa vatan olacağını her seferinde gösteriyor bize şehitler. Ölümü öldüren yiğitler güzelleştiriyor ölümü.

Kahramanlıkla yoğurulan bu yurtta elbette kahramanlar eksik olmaz. İhanet sınırları aşsa da, hainler kendilerine içeriden dışarıdan destekçi bulsa da Aliler, Osmanlar, Ömerler, Erenler, Alperenler seferden geri durmaz. Al bayrak göklerde özgürce güvenle dalgalansın diye canını canana teslim eden bu erlere büyük bir vatan borçluyuz. Bize düşen onların temiz pak isimlerini ebediyen yaşatmak ve geleceğe taşımaktır.

Vakit, bu milletin şairlerinin haykırma vaktidir. Eli kalem tutanların romanlarına, hikâyelerine yiğitlerin yiğitliklerinin işlenme vaktidir. Eğer Ömer Halisdemir’in klas duruşu, Eren Bülbül’ün masum bakışı, Fethi Seken’in fedakârlığı, Muhammet Safitürk’ün destansı mücadelesi yazılmayacaksa edebiyat neye yarar, şiir neye yarar, roman neye yarar. İçinde yaşadığımız bu toplumda volkanlar patlarken yıllar sonra yeniden varoluş mücadelesi verilirken, edebiyatçılarımız çiçekten böcekten başını kaldırıp bu tarafa yönelemiyorsa, sevenleri toprak olmuş öksüz çocukluk bizi bulmuş demektir. Acılara alışmak aşınmaktır. Duygularımızı kaybetmeden duyarlığımızı yeniden kuşanmamız gerek. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun dediği gibi; “Şehit vermekten daha acı bir şey varsa o da; şehit haberi almaya alıştırılmış bir toplum olmaktır.”

TERÖRÜ KURUTMAK

Tıpta her hastalıkta tedavi teşhisten sonra gelir. Sorun belirlenir, ardından çözüme gidilir. Biz her seferinde yeniden başa dönüyoruz. Köklü çözümler yerine günübirlik çıkış yollarına sarılıyoruz. Binlerce yıllık devlet geleneğine sahip bir milletin elinde derde deva birçok doğal tedavi yolları mümkün.

Öncelikle hastalık ve tedavi yöntemlerinin adını doğru koymak gerekiyor. 

Bunun için ekranlarda boy gösteren büyük stratejistlerden olmaya gerek yok. Bu meselenin nasıl huzura, sükûna kavuşacağının reçetesi bu toprakların rengini, kokusunu, sevdasını taşıyan Anadolu insanın vicdanında, irfanında gizli. Bugün yurdun hangi bucağına “Terör sorunun ilacı nedir?” diye sorsanız, size pırıl pırıl kelimelerle çözümün ne olduğunu en nezih bir şekilde anlatacaktır. Devlet millete kulak vermeli, milletin çözüm önerilerini dinlemelidir. Devlet milletle el ele vererek bu beladan kurtulmanın yollarını aramalıdır.

GÜL YÜZLÜ EREN

Teröre son verdiğimiz kurban gül yüzlü Eren oldu. Masumiyetin yüzüne vurduğu kahraman çocuk soylu ruhlara yakışan bir veda ile ayrıldı aramızdan. Korkaklar, korku imparatorluğunda yaşayadursunlar. En büyük arzusu şehadet olan bir kalbin yanık arzusunu geciktirmedi yüce Yaradan. Dünyanın kirinden pasından sıyırıp yanına aldı Eren’i. Mübarek şehidi sevdalı olduğu Karadeniz’in görkemli dağlarından, yeşil yaylalarından, altından sular akan cennet bahçelerine çekti. Polise taş atmadığı için, Mehmetçiğe silah çekmediği için varsın görmesin onu vicdanları ideolojik körlüğe mahkûm olmuş bağnaz beyinliler. Varsın görmesinler sarı saçlarındaki mavi gözlerindeki güzelliği. 

Hain kurşunlar sıkılanları değil sıkanları öldürür. 

Karanlık planların uşağı kiralık katilerin kıydığı Maçka’nın delikanlısı, aziz milletin bağrına daima 15 yaşında kalacak şekilde yeniden doğmuştur. O artık sadece Maçka’nın değil milletin delikanlısıdır. Erenlikten Alperenliğe yükselmiş yüreklerde anıtlaşmıştır. Merhum Ömer Lütfi Mete’nin yüreklerimize tercüman olan şiiriyle selamlıyoruz erenimizi ve bütün şehitlerimizi.

İşte namazındayım, işte veda bayramı

Sundular bu mercan sükûtta sonsuz meramı

Gayrı rahatta buldum canıma ilk haramı

Yalnız senin rütbene hasret sarar yaramı

Kalmayacak gümüş hilal okçusundan mahrum

Irz diye devraldık yayına kurban olduğum

Şehidim, ruhum, melekler katında alptuğum