FAHRETTİN KOCA NEDEN BU KADAR SEVİLDİ?

Ekin GÜN 27 Mar 2020

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Hayatımda Fahrettin Koca'yı ne gördüm ne de tanıyorum, telefonda bile bir kere konuşmadım.

ABD Başkanı Donald Trump ile Sağlık Bakanı Alex Azar’ın birbirine zıt düşen açıklamalarına bakıyorum. Trump’ın aylarca koronavirüsü küçümsemesinin karşılığında Azar, tehlikenin her fırsatta büyüklüğüne dikkat çekerken, beklenmedik bir pandemi karşısında “kusursuz sistemleriyle” ne yapacağını bilemeyen bir yönetimin kafa karışıklığına şahit oluyoruz.

Bence Türkiye o nedenle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin özellikleriyle daha yeni tanışıyor. Koronavirüs daha ülkeye giriş yapmadan alınan hızlı önlemlerle birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya kadar kriz yönetimi kusursuz işledi. Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirmiş olduğu hızlı karar alma ve ehil kişilerin bakan olmasının bir kez daha bugün ne denli önemli olduğunu anlıyoruz.

“Karanlık odanın” tüm itibar suikastlarına rağmen Türkiye bu süreçte her şeyden önce “kusura bakma kızım” diyen samimi bir insanı kazandı. Müzmin muhalif Ekşi Sözlük’ün bile övdüğü bir bakan var karşımızda. Tüm cümleler “ağır muhalifim ama…” diye başlıyor olsa da Fahrettin Koca’ya hakkını veriyorlar ya da ortada bulunacak bir kusur olmayınca vermek zorunda kalıyorlar.

Hayatımda Fahrettin Koca’yı ne gördüm ne de tanıyorum, telefonda bile bir kere konuşmadım. Bana sorarsanız Türkiye’ye en büyük artısı, ironiyi unutan bir topluma böyle kriz zamanlarında bile ironiyi hatırlatması oldu. Şirin Payzın’a sosyal medya üzerinden takılması, “şimdiki gençler…” diyenlere göz kırpıp gençleri savunması onu öne çıkardı. Önce korkuyu pozitif strese çevirdi, ardından bu günlerin geçeceğine toplumu inandırmayı başardı.

Ne yalan söyleyeyim, bu toplum işini iyi yapanları ve işinin ehli kişileri seviyor. ”Makarnacı, cahil” diye aşağılanan o güzelim insanlar nezaketlerinden hiçbir hastanede doktorun kapısını çalmadan içeri girmiyorlar mesela. Ya da Anadolu’nun bir köyünde öğretmen sadece öğretmen değil, aynı zamanda köyün sakinlerine yol gösteren bir bilge. Hatırlayın, ayakkabılarını saygıdan dışarı çıkartıp doktorun odasına giren güzel insanlarla dolu bu yalnız ülke.

Bu insanları “cahil” diye aşağılayan kesimi de herkesin evde kalması gereken bir dönemde balık tutarken daha iyi tanıdık. Evde kendisiyle kalmaya tahammül edemeyip herkesin sağlığını tehlikeye atma “keyfine” doyamayanların diploma kâğıdıyla “sınıf atladığını” zannettiği bir ülke burası aynı zamanda. Çok da görmemek gerek, belki lüks araçlarından kırmızı ışıkta dururken “yaşlılar eve girsin” diye tweet atmayı da ihmal etmiyorlardır.

En önemlisi ne biliyor musunuz aslında, üst bir sınıftan geldiğini hiçbir zaman hissettirmedi Koca. Ne de olsa bir insanın girmiş olduğu mücadeleye adanmışlığı böyle zamanlarda belli olur: Herkesi kendiyle eşit görmesinde… Öyle ya ne de olsa okumuş, tıp bitirmiş, özel hastaneleri ve üniversitesi olan üst sınıftan biri kendisi. Ama Türkiye onu, krizi atlatabilmek için uykusuz kaldığı her halinden belli olan kan çanağına dönmüş gözleriyle, “bir hastamı kaybettim…” derken ki sesinin titremesiyle, korku ikliminin yaşandığı bir dönemde mikrofon derdine düşen muhabire “kusura bakma kızım…” diyen samimiyetiyle tanıyor. Hastalıkla burun buruna geldiğimiz salgın dönemlerinde daha iyi anlıyor insan, hayatta her şey gelip geçici, samimiyet ise yüz yıllar boyu zihinlerde kalıyor.

Bu günler gelip geçecek elbet. Merak etmeyin, üç güne de unutulacak. Hayat kaldığı yerden devam edecek. Unutulmayan tek şey ise, içtenlik olacak. Çünkü hayatta zoru kolay kılan ve sorunun çözümünü umuda çeviren en büyük güç o ve en büyük zenginlik.

MÜZİK ÖNERİLERİ

Pazar günkü yazımda yazmayı unutmuşum… O yazıdaki kitap önerilerime bir fon eklemek isterseniz, arkadan kısık açın çalsın…

THE WEEKND – After Hours (Deluxe): 14 şarkıdan oluşan albümde daha önceden yayınlanan şarkılar var ama açıkçası In Your Eyes, Scared To Live Alone Again çok iyi…

MURATHAN MUNGAN – 2020 Model: Her röportajında sıkça ifade ettiği gibi Mungan şiirleriyle şarkı sözlerinin ayrı olduğunu savunuyor ama şiirlerinin asla bestelenmesine izin vermiyor. Bu albümde de Nazan Öncel’den Nükhet Duru’ya, Teoman’dan Jehan Barbur’a birçok sanatçı Mungan’ın şarkı sözlerini seslendirmiş.

THE PLATFORM

Şimdi herkes karantinada olduğu için Netflix patlaması yaşanıyor dünyada. Bence bu salgının sona ermesinden sonra vergi rekortmenleri listesinin üst sırasında diyetisyenleri ve psikologları göreceğiz.

The Platform filmi özellikle sınıfsal çatışmayı çok güçlü bir şekilde anlatan Parazit’e benzer bir film. Anlaşılan, Parazit’in başarısından sonra sınıf eşitsizliklerine dikkat çeken filmlerde bir enflasyon artışı yaşanacak. İzledim, aynı ezber mesajlar verilmiş, diyaloglar yoğun, evde kaldığımız şu dönemde akıcılığı sebebiyle izlenebilir, market stokçuları kendilerini sorgulamak adına iki kere izlesin.