FAİZE Mİ KARŞIYIZ, ORANA MI?

Gülay YÜCEL 13 Eki 2020

Gülay YÜCEL
Tüm Yazıları
Türkiye Faizsiz Finansal Okuryazarlık Araştırma Raporu yayımlandı.

Türkiye Faizsiz Finansal Okuryazarlık Araştırma Raporu yayımlandı. Türkiye Katılım Bankaları Birliği iş birliğinde geliştirilen araştırma projesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğrencilerinin katkıları ile oluşturuldu. Faizsiz Finansal Okuryazarlık Araştırma Projesi hakkında Yusuf Dinç YeniBirlik okurları için raporu değerlendirdi.

Türkiye’deki faizsiz finansal okuryazarlığını genel hatlarıyla değerlendirebilir misiniz?

İncelemelerimiz üzerinden bir değerlendirme yaparsak etkin bir faizsiz finansal mimarinin yüzde 90’ı bulan bir karşılığı olduğu görülüyor. Araştırmamıza göre faizli banka tercihinde bulunanlar yahut bunu ikrar edenlerin seviyesi yüzde 7,5 ile sınırlı. Yüzde 90’lık kitle içinde iki konsept arasında bir ayrıma gitmeyen yüzde 19’luk bir kitle bulunuyor. Bunun dışında yüzde 20’lik bir kesim finansman ihtiyacı halinde faiz oranlarının düşmesi ile tercihini değiştirebiliyor. Keza varlıklarını değerlendirmek üzere yüksek faiz oranlarının etkilediği bir kitle de mevcut. Bu şartlar altında faizsiz finansın yüzde 50’lik bir gözlemin doğrudan tercihi olduğu da arındırmalar yapıldıktan sonra anlaşılabiliyor. Faizsiz finansın ilke konsepti analiz edildiğindeki Müslüman nüfusun görece küçük olduğu ekonomilerde inceleme yaptığımızda dahi genel kabul gördüğünü tespit edebiliyoruz. Bu bağlamda faizsiz finans ilkelerinin evrensel değerler olduğu açık biçimde görülüyor. Türkiye’de bu ilişkiler daha net biçimde ortaya çıkıyor. Araştırmamız faizsiz finans terminolojisine sıkıştırılmadan gerçekleştirildiğinden ortaklık, vadeli ticaret, kurumsal dayanışma, uzman vekil aracılığı gibi risk paylaşım değerlerinin finansal model olarak karşılıkları bulunduğunu ve Türkiye’nin faizsiz finans anlamında bir merkez olarak yeterli hacim ve derinlik sağlayabileceğini gösteriyor.

Faizsiz finans okuryazarı olabilmek niçin önemli?

Faiz konseptinin ekonomik değerleri aşındıran yönleri literatürde gelişen bir araştırma alanı olarak her geçen gün büyüyor. Dünyada ve özellikle gelişmiş ekonomilerde ortak temelli finansal modellere doğru hızlı bir geçiş ve çeşitlilik oluşmaya başladı. Faiz konsepti ile iş ve hizmet gören finansal aracı ve araç sayısı da zaten hep çok sınırlı olageldi ki bu konseptteki iş modellerinin ekonomi içerisinde varlığını uzun zaman sürdürebileceğini düşünmek çok zor. Bunun yanında inancımızın doğruyu işaret ediyor olmasının konforuyla İslami finansın iş modelini anlamak ve adapte etmek anlamında büyük bir imkana sahibiz ve finansal paradigmanın yön arayışında belirleyici olabiliriz. Bizler faizsiz finansal okuryazarlığı insanlığın genel yararı ve refahı için bir ödev olarak taşıyoruz. Bunun yanında inancımızın bize yüklediği bir sorumluluk olarak neyin faiz olmadığını bilmek, araştırmak, azsa yahut kıtsa gelişmeler veya geliştirmeler yaparak bulmak zorundayız. Faizsiz finansal okuryazar olabilmek her kesim insan için iktisadi refahını adil biçimde sağlamada ve sürdürmede önemli olmakla beraber Müslüman olma iddiasındakilerin iddiasını doğrulayan yahut ispatlayan bir zihinsel ve entelektüel kabiliyet olduğunu da belirtmek gerekir. Ticaret ile faizi ayıramayanların, bu nispette aklını kullanamayanların durumu temel referans kaynağımızda açıkça belirtilmiştir.

Faizsiz finansal kurum ve araçların bilinirliğini değerlendirebilir misiniz? Enleri ifade edebilir misiniz? En çok bilinen araç, en az bilinen araç/kurum? vs.

Bu ilginç bir soru çünkü ilgi çekici bir cevabı olabilir. Araştırmamızda katılım finans segmentlerinin bütünü kapsaması yönüyle dünyada en tutarlıklı analiz imkanı veren bir ölçek kullandık. Bu noktada analizi konseptler üzerine uyguladığımızı tekrar belirtmek isterim. Elde edilen bulgulara göre bilinirliği noktasında değil ama konseptin kabulü veya aşinalık noktasında tekafülün en yüksek kabule sahip olabileceğini tespit edebiliriz. Henüz yazım aşamasında olan ve dünyanın Güney Amerika, Afrika, Balkanlar gibi değişik coğrafyalarını kapsayan çalışmamız da benzer bir sonuç elde ettik. Tekafülün (katılım sigortacılığı) bakiye iadesi mekanizması hem Türkiye hem dünya ölçeğinde katılım finansının kendini en iyi tarifine ve konumlandırmasına imkan veriyor diye anlıyoruz. Vekalet temelli katılım finans modellerinin de güçlü bir karşılığı olduğu görülüyor. Portföy yönetimi, fon yönetimi gibi başlıklar yanında girişim sermayesi ve katılım bankacılığı gibi yapıların birbirini takip ettiğini düşünebiliriz. Katılım bankacılığının diğer modellerin gerisinde kalmasında özellikle tekafül üzerinden ürün ve iş modeli özgünlüğünün kendisini tam ifade edememesinin rol aldığı düşünülebilir. Bu noktada toplanan fonlara daha yapıcı bir şeffaflıkla yaklaşılması önemli olacaktır. Sanırım katılım bankacılığı daha iyi bilinen bir konsept olarak tahmin edilecektir ama ticaretle bilfiil aşina olmayanların için konspet uygulamalarının görece az bilindiğini söyleyebiliriz.

Tamamına yakını Müslüman olan Türkiye’de, insanların faiz hassasiyetlerini ve faizli işleme karşı tutumlarını açıklar mısınız?

Türkiye’de faizcilik, faiz almak, faiz yemek olarak bilinen olguların hala ar meselesi olarak görülmeye devam ettiğini söylemek gayet mümkün. İlk sorunuzda belirttiğim gibi etkin bir faizsiz finansal mimarinin geniş karşılığı var fakat özellikle fon talebi tarafında insanların bazı hayallerine veya yatırım hedeflerine ulaşmada bir mecburiyet gibi faizli borç almaya bir adım daha yakın oldukları anlaşılabilir. Bunun için piyasa şartlarının elverişli olması temel belirleyici görülüyor. Yani faiz hassasiyeti ile faize duyarlılığın karıştığı bir hal özellikle bu noktada ortaya daha açık çıkıyor. Fon fazlası bulunanların hala bunu iyi sindiremediği yahut sindiriyorsa da ifade etmeyi ar kabul ettiği görülüyor. Yüzde 50’lik kesim için faize karşı bir tavır olduğunu buna karşı yüzde 40’lık kesimin faizden çok oran meselesi olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum düşük faizin fon talebi tarafında, yüksek faizinse fon arzı tarafında kapitalizmin çok işlevsel araçlarına dönüştüğünü gösteriyor.

Faiz bu kadar ayıplanırken konvansiyonel bankaların işlem hacimlerinin bu kadar büyük oluşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Katılım finansı herkes için en doğru çözüm. Tüm dünya yüzünü buna dönüyor. Bu artık bir konjonktür meselesi olarak görülmemeli Türkiye’nin global rolünü üzerine inşa edebileceği sac ayaklarından birisi katılım finansıdır.

Faiz almak ya da vermek arasında insanların tutumlarında fark var mıdır?

Açık bir fark var. Bu toplum faiz yemeyi hiçbir zaman kolay kolay sindiremeyecektir diye anlıyorum. Faiz vermeye ise mecbur olmadıklarını etkin bir katılım finansı ile de çok yakında tecrübe edecekler. Mecburiyet olarak gördükleri faiz vermek aslında mecburiyetlerini büyütüyor. Toplumun varlıklarının gene kendisine kar amaçlı aracılık modelleri ile sunulmasına tepkiler bütün dünyada büyüyecek çok yakın zamanda. Öğrencilerime velev ki Mars’taki kolonilerin finansal mimarisini çalışıyor olalım geleceğin finansını katılım finansı ile inşa edeceğiz diye ifadede bulunuyorken aslında insanlık için büyük bir vizyonu takip ettiğimizin farkındalığını hiç bırakmadık.

Faizsiz borç vermek ve tasarruf yapmak gibi kavramlara Türk insanının yaklaşımı nasıl?

Faizsiz borç vermek Türk insanının en önemli hasletlerinden birisi olarak karşımıza çıktı araştırmada. Bu gerçek manada bir sosyal dayanışma örneği olarak toplumun üzerinde durduğu bir unsur. Borç vermek ile sadaka paylaşmak arasında güçlü bir geri plan bağının Türk insanında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Tasarruf konusunda ise güdülenmesi halinde motive bir kitle var karşımızda. Hayalleri ve hedefleri olması halinde toplumun bu anlamda yeterli tasarruf üretebileceği görülüyor. Umutsuzluk, hedefsizlik, hayal kırıklıklarının bertaraf edilmesi Türkiye’ye tasarruf geliştirme anlamında çok yol aldırabilir. Kusurlu Mortgage uygulamaları gibi unsurların bu anlamda negatif etkisinin büyük olduğunu belirtmek gerekir.

Faizsiz okuryazarlığın arttırılması için neler öneriyorsunuz?

Okul müfredatlarından başlamamız gerektiğini düşünüyoruz. Orta öğretimde faiz konseptinin neden bu denli dayatıldığını sorgulayarak başlamalıyız diye düşünüyoruz. Akabinde düzenlemeler, sertifika programları, ürün geliştirme çalışmaları çok belirleyici olacaktır. En çok da faizsiz finansal okuryazarlık çalışmalarını koordine edecek ve bu anlamda proje geliştirecek bir kurumsal yapıya ihtiyaç var. Faiz konseptinin öğretilmesi için sistem dört koldan çalışıyor, bu anlamdaki sivil toplum örgütleri hatta bir biçimde katılım finansı yöneticileri ve sponsorlukları ile destekleniyor. Proje özel önerimizin bir sivil toplum yapılanmasına dönük yaklaşımının karşılık bulacağını düşünüyoruz.

Varsa eklemek istedikleriniz?

Türkiye’ye uluslararası bir rol biçiyorsak bunun üçlü sac ayağı üzerinde olması gerektiği birçok örnekle ortada. Güvenlik, enerji ve finansın Türkiye’de güçlü ve ihraç edilebilir sektörler olarak gelişmesi gerekiyor. Bunu finans tarafında yapmak için en pratik çözümümüz faizsiz bir finans merkezi olmak. Tüm dünyanın bu anlamda gözü bize düşmüşken akademinin, düzenleyicilerin ve yatırımcıların sorumluluk alması gerekiyor. Toplumda karşılığı yeterince var.

Yusuf Dinç kimdir?

Doç. Dr. Yusuf Dinç İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finans (İngilizce) Bölümü Öğretim Üyesi, Yönetim, Girişimcilik ve Liderlik Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürü