GEÇMİŞİN SESİ, GELECEĞİN KÖPRÜSÜ… HAFIZ SADETTİN KAYNAK

Mehtap DEMİR 06 Şub 2022

Mehtap DEMİR
Tüm Yazıları
20. yüzyılın ilk yarısında repertuvara önemli katkılar sunmuş bir usta Sadettin Kaynak.

20. yüzyılın ilk yarısında repertuvara önemli katkılar sunmuş bir usta Sadettin Kaynak.

Folklor bilgisi ve müzik teorisine olan hakimiyeti şarkı formlarında şaheser niteliğinde…

Türk müziğindeki kendine has tarzı buradan geliyor.

Besteleriyle hepimizin çok yakından tanıdığı bir isim.

Henüz 10 yaşında sesinin güzelliğiyle dikkat çekiyor ve ilk musiki derslerine de o zaman başlıyor.

1920’li yıllarda plaklar doldurmaya başlıyor ve bestekarlığının yanında ses icracılığıyla da öne çıkıyor.

Diğer taraftan dönemin sinemasına müzikler besteliyor, 85 filme tam anlamıyla ruh oluyordu.

Bağdat Bülbülü, Allahın Cenneti, Emirin Gözdesi gibi unutulmaz bir fil müziği tarihi bıraktı…

Zamanla ziyaret ettiği, kaldığı yörelerin müziksel yapısından da etkilenerek özellikle Hüseyni, Gerdaniye ve Muhayyer makamlarında eserler besteliyor.

Yunus Emre’nin Karacaoğlan’ın şiirlerini ve anonim şiirleri besteliyor.

Türk Müziğinde kişisel üslubu ve Türk Usulü’nü örnekleyen binin üzerinde esere imza attı. 

En önemli özelliğinden biri ise İstiklal Marşı'nı besteleyenlerin arasında olması…

Eserleri döneminin önemli sanatçıları Münir Nurettin Selçuk, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla, Hamiyet Yüceses, Şükran Özer ve Mualla Mukadder gibi isimlerce seslendiriliyor.

Kaynak, aynı zamanda ezanı Türkçe seslendiren ilk kişi olma özelliği taşıyor. Büyük reformist…

Bir yandan klasik formlarda kendi tarzını ortaya koyuyor, ilahiyat eğitimi ile birlikte dini eserler çalışıyor, diğer yandan ise geleneksel şarkı formunun dışında bestelediği fantezi nitelikli eserleri ile önemli başarılara imza atıyordu.

Her şeyden öte,

Bir sanatçı için söylenecek en mühim tanımlamaya mazhar oluyor Sadettin Kaynak.

“Geçmişi bugüne ve geleceğe bağlayan bir isim…”

Vefatının üzerinden 61 yıl geçmesine rağmen hala gönüllerimizi titretmesi de işte bu sebepten…

***

Sadettin Kaynak Atatürk ile ilgili bir anısını anlatıyor:

"İstanbul'a döndükten sonra film musikisi bestelemeye heves ettim; Mısır'dan getirilen 85 adet filmin müziklerini. Her filmde 10 ila 20 eser vardı.. Yerli filmler için eserler de besteledim. Yerli filmlerden 'Allah'ın Cenneti'nde, Arap filmlerinden 'Leyla ile Mecnun'da film sahasında ilk bestelerimi verdim.
Bu esnada rahmetli Atatürk beni çağırttı. Bir Kur'an-ı Kerim verdi. İmzasını koydu. Kur'an-ı Kerim'de savaşa dair ayetlerin tercümelerini tespit ederek, ordu kumandanlarına bir nutuk vermemi emretti. Hazırlandım. Atatürk'ün karşısında, ordu kumandanlarının hazır bulunduğu bir mecliste bu emri yerine getirdim…"

***

Kütüphane faresinin zaman yolculuğu…

Dillon Helbig…

ABD'nin Idaho eyaletinde yaşayan 8 yaşındaki bir çocuk.

Kendisinin yazdığı ve resimlerini çizdiği kitabı gizlice bir kütüphanenin rafına yerleştiriyor,

Kütüphane yetkilileri bir müddet sonra o kitabı buluyor ve inceliyor...

Eseri beğeniyorlar.

Rafta kalması yönünde bir karar alıyorlar.

Kitabın rafta kalma süresi uzadıkça, inceleniyor görülüyor değer kazanmaya başlıyor

Yerel bir televizyon kanalı kitabı haber yapınca meşhur olmanın hazzını yaşıyor Helbig.

Yayımcılar o kitabı basmak için sıraya giriyor…

Kitabın kahramanı kendisi.

Bu haberi gördüğümde önce küçük bir reklam oyunu olarak düşündüm ancak

yazdıklarını inceleme fırsatı bulduğumda o fikrim değişti.

8 yaşındaki bir çocuğun sürükleyici dünyası inanılmaz.

Noel ağacı süslerken gökyüzündeki bir yıldız patlıyor ve her şey başlıyor.

Zaman yolculuğuna çıkıyor kahraman.

Mutlaka göz gezdirin ve çocuklarınız düşün dünyasını kağıda dökmelerine imkan tanıyın.

Bir çocuğun gizlice kütüphane rafına bıraktığı bir kitaptan bakın neler çıkıyor…

Bir toplumun kültür çekirdeğidir çocuk.

8 yaşındaki Helbig belli ki pek çok yaşıtından farklı bir yönelimle büyümüş.

Teknoloji çağında bir çocuğun dünya dünyasını hikayeye dökmesi, üretmeye yönelmesi elbette bulunduğu toplumun geleceği için önemli…

Keza uzmanlar diyor ki, 

“Gelişimin en hızlı olduğu ve ileride kişinin hayatını yönlendirecek olan davranış ve alışkanlıklar okul öncesi dönemde atılır…

Çocukların bu dönemde kitapla tanıştırılması önemli.

Çocuklara sunulacak olan kitabın niteliği de büyük önem taşıyor.

Çocuğun fizyolojik ihtiyaçları nasıl ihmal edilemezse zihinsel ve ruhsal gelişimi de ihmal edilmemelidir.

Zihni edebiyatla, edebi ürünlerle dolan; ruhu edebiyatın güzellikleriyle beslenen çocuğun gelişimi de farklı olur.

Daha hassas bir ruh, daha ince bir duygu, daha farklı bir algılayış…”

Kısacası çocuklar için edebiyat nasıl bir gereksinim ise bir toplum için de -geleceğini temsil edecek- çocukların kültürel gelişimden kopmaması o kadar gereksinim…

***

Günün Notları:

"Her çocuk bir bakıma bir dahi

ve her dahi bir bakıma bir çocuktur..."

Arthur Schopenhauer

**

“Sahip olunması zorunlu tek şey var:

Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh...”

Friedrich Nietzsche