Vakıf Katılım web

​HAVANA GÜNLÜĞÜ...

Aslıhan AKDAĞ TÜRKER
Tüm Yazıları

Herkese mutlu haftalar diliyorum. Geçtiğimiz haftaki yazımda öğrenebildiğim kadarıyla Küba tarihinden bahsetmeye çalıştım. 

Benim için balayı tatilinden çok, hayatımda yaşadığım en farklı deneyim olduğunu söyleyebilirim. Daha havaalanına indiğiniz anda başka bir dünyadasınız. İnsanların sıcakkanlılığı ve güler yüzü karşılıyor sizi, fakat yaklaşık bir buçuk, iki saat kadar valiz bekleyince önce kıyafetsiz kaldım diye üzülüp daha sonra Kübalıların ne kadar yavaş çalıştığını öğrenmiş oldum. 

Hiçbir şey için aceleleri yok, sakinler, rahatlar. Geçen hafta yazımda bahsetmiş olabilirim, biri bana "Küba’ya gidiyorum bir isteğin var mı?" diye sorsa; büyük bir heyecan ile bir sürü farklı dans kıyafeti ve dans ayakkabıları isterdim diye düşünüyorum. Bir önceki cümlemde valizim geç geldiği için kıyafetsiz kalmaktan korktuğumu söyledim ya, işte ilk acı gerçekle tanıştığım an Küba’da yaşayan insanların giyebilecekleri ikinci bir pantolonu, ayakkabısı, gömleği yok. İşte sosyalizmin ne demek olduğunu sorgulamaya başladığım dakikalar. Ve kesinlikle sosyalizmi kitaplardan değil yaşayarak öğrenmek gerekiyor. Düşündükçe "Nasıl yani?"  soruları hala içimi kemiriyor. Bizim için anlaması gerçekten çok zor bir yaşam şekli. 

Atılan her adım devlet kontrolünde olduğu için her meslekte kazanılan gelir aynı. Dolandırıcılık yok, şiddet yok, birbirine yan bakan yok, taciz yok. Eğitim seviyesi çok yüksek, zaten eğitim zorunlu ve ücretsiz. İşsizlik diye bir sorunları yok. Ev kirası yok, mutfak masrafı yok, giyim masrafı yok, fatura derdi yok. Doğan her bir kişi doğumundan ölümüne kadar devletin himayesi altında. Böyle bir hayat düşünebiliyor musunuz? En garibime giden ise tıpta çağ atlayıp neredeyse kansere bile çare bulan doktorların aylık kazandığı tutar 20 ile 30 Euro arasında. Hatta mühendisler, şoförler ve de garsonların bile aylık geliri aynı. Ama son zamanlarda bir çok Kübalı, İngiliz Dili ve Edebiyatı okumaya yönelmiş. Hedefleri ise İngilizce öğrenip turizm sektöründe turistlerle ilgilenebilmek birazda olsa bahşiş kazanabilmek. Biraz dediğime bakmayın bir kişiden 5-10 Euro almaları neredeyse bir aylık maaşlarının yarısı yada dörtte birine denk geliyor. Ve bu bir Kübalı için gerçekten çok iyi bir gelir. 

Karayipler'in incisi Havana’da sokağa çıktığınız anda hiçbir yerde dinleyemeyeceğiniz muhteşem bir müzik ziyafeti ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Her köşede Afro Cuban müziğinin en harika melodileri kulağınıza yerleşiyor. Her kafenin içinde, her sokağın köşesinde canlı müzik mevcut. Ve herkes çok mutlu. İnanır mısınız; kendimi, benliğimi bulduğumu düşündüğüm şehir oldu Havana, her köşede özgürce dans ettiğim, her müzisyenin elinden enstrümanını alıp eşlik ettiğim ve unutulmaz anılar biriktirdiğim... Hala devrim zamanından bu güne kullanılan Amerikan arabaları, ülkeye en son araba 1958 yılında girmiş en yenisi o. Rengarenk üstü açık eski model arabalar ve değişik olarak da Hindistan cevizini andıran arkası iki kişilik motorlar. 

Yurt dışına çıktığımda en büyük korkum aç kalmaktır.  İlk defa yabancı bir ülkede tıka basa doydum. Hayatımda yediğim en lezzetli tavuğu Küba'da tattım. İsmini bile bilmediğim değişik lezzetlerde meyveler. Rom zaten olmazsa olmazınız her köşede mutlaka mojito var. İlk gün zaten Havana Clup eski rom fabrikasını geziye gittim, artık müze yapmışlar. Şeker kamışından nasıl alkol yapıldığını size dev bir maketle anlatıp en sert romdan tattırıyorlar. Ayrıca her köşede rom bulurken 40 derece havada susuzluktan bayılmak üzere olduğumda anılarım arasında. Evet evet Küba'da su bulmak bence büyük bir lüks. İçecek alkol bulabiliyorsunuz ama su bulamıyorsunuz. Hadi bakkala gireyim de, bir su alayım, dediğinizde zaten öyle bir bakkal yok. Mahalle aralarında olan bakkallarda sınırlı sayıda ürün var ve o ürünleri de yerli halk alıyor. Daha doğrusu karnesine yazdırıyor diyelim. Herkesin bir defteri var gidip bakkaldan, kasaptan, fırından devletin belirlemiş olduğu limitlerde aylık alışveriş yapabiliyorlar. Anladığım üzere kişisel bakım ürünleri çok fazla yeterli değil, şampuan, diş macunu, sabun, deodorant bulmak birazcık zor. Ona rağmen bir tane ter kokan Kübalıya rastlamadım. İmkanları yetersiz de olsa tertemizler. Evleri çok eski, dökülüyor, hatta eşyaları bile yok ama ona rağmen tertipli ve düzenliler. Sokaklarda çöp göremezsiniz, kötü bir kokuya rastlamazsınız. Muhteşem güler yüzlü insanlar, sonsuz keyifli müzik ve dans eden insanlar sokakta görebileceğiniz en büyük güzellikler arasında. Fidel Castro kendi resimlerinin asılmasını yasakladığı için her sokakta Che’nin resmini görmeniz mümkün. Birde tabi ki dünyanın en kaliteli puroları Küba’da üretiliyor, ben herhangi bir tütün ürünü kullanan biri olmadığım için sadece fotoğraflarda poz vermekle yetindim.

Beni derinden yaralayan bir anım ise seyahatimin son gününde Kübalı iki küçük tatlı kız çocuğu ile fotoğraf çekilmek istedim çok mutlu oldular ve fotoğraftan sonra benden şeker istediler. İşte o an hayatın en başka bilmediğim gerçeklerini yaşadım. Düşünsenize istediği dondurmayı, şekeri, çikolatayı alamayan çocuklar. Evet bu saydıklarımın zararlı olduğunu biliyorum ama hepimizin çocukları illaki bir şekilde bunları istediği zaman yiyebiliyor, peki ya bunu sadece şehrinize gelen bir yabancıdan isteyebilseydiniz... Anlatacak o kadar çok şeyim var ki belki önümüzdeki hafta Karayipler’den de birazcık bahsedeceğim. Gittim, gördüm, yaşadım. Asla bilmediğim bir yaşam şekli ve yaşama sevinci. Fakat turizmin başlaması ile yavaş yavaş sosyalizmin çökme noktasına geleceğini düşünüyorum. Anlatırken eksik kalan hiç bilmediğimiz doğal bir hayat... Cep telefonu yok, internet yok, çoğu yerde televizyon bile yok. Hala bu şekilde nasıl bu kadar mutlu olduklarını anlamasam da sosyalizm belki de iyi bir şey olabilir diye düşünüyorum. Küba doksan artı beş uzatmalarına girmiş bulunmakta, bence imkanı olan herkesin biran önce mutlaka gidip görmesi gereken bir yer. Gittiğinizde küçük çocuklara mutlaka şeker ve çikolata büyüklere ise fazla kıyafetlerinizden götürmeyi ihmal etmeyin. 

Sevgi ve müzikle kalın...