HAYAL KIRIKLIĞI!

Fehmi KETENCİ 18 Haz 2021

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Futbolumuzda neler oldu, neleri geride bıraktık, geride bıraktıklarımızdan ne kadar ders aldık ve tüm bunlardan sonra ne durumdayız, birkaç başarı bizi ne hallere getirdi bunun hiç hesabını yapmadığımız son iki ulusal karşılaşmamız sonrasında çok net ortaya çıktı.

      Futbolumuzda neler oldu, neleri geride bıraktık, geride bıraktıklarımızdan ne kadar ders aldık ve tüm bunlardan sonra ne durumdayız, birkaç başarı bizi ne hallere getirdi bunun hiç hesabını yapmadığımız son iki ulusal karşılaşmamız sonrasında çok net ortaya çıktı. Şu sıralar Kovid-19 nedeniyle ertelenmiş olan EURO 2020 grup elemelerinin planında olan üç karşılaşmasını oynamaktayız.

      Bunlardan ikincisini Bakü Olimpiyat Stadyumu’nda, bizleri destekleyen Azeri taraftarlarımızın önünde dünya yıldızı kaptan Gareth Bale’in yönetimindeki Galler takımı ile oynadı. Birkaç gün önce grubun favorisi İtalya ile evinde, Roma Olimpiyat Stadyumu’nda oynamıştık. Karşılaşmanın birinci yarısında direnmeye çalıştığımız İtalya karşısında ikinci yarı tam anlamıyla dökülmüş ve karşılaşmadan 3-0 mağlup ayrılmıştık.

      İtalya karşılaşması bize EURO 2020 yaptığımız hazırlık karşılaşmalarında hiç de iyi hazırlanmadığımızı çok net gösterdi. Hem hazırlanamamışız hem de, buraya gelinceye kadar oynadığımız birkaç karşılaşmadan, özellikle Fransa galibiyetinden iyice havalanmışız, ardından bir iki karşılaşmada da başarılı sonuçlar gelince kendimizi Kaf Dağı’nda görmeye başladığımız çok net belliydi.

      O kadar ki; UEFA 2020’de finalde olmak gibi, düşüncesi bile zor olan bir hayal dünyasında gibiydik.

      İşin en kötüsü, başta büyük laflar eden teknik çalıştırıcımız Şenol Güneş olmak üzere, o gencecik kadrodaki bazı futbolcularımız da aynı duygunun etkisindeydiler. Fransa’da attığı göllerle Lile’i şampiyonluğa taşıdığı dillendirilen Kaptan Burak Yılmaz olmak üzere birçok futbolcumuz da iyice havalanmış bir görüntüdeydiler..

      Oynadığımız o başarılı görünen karşılaşamalardan sonra biraz havalandığımızdan endişelenmeli miydik! Şenol Güneş’ın bu durumu kontrol altına alması gerektiği konuşulan konuların en önde gelenleriydi.

      Ancak geçen süre unutulacakların tam unutulduğunu o psikoloji etkisinin iyice yerleştiğini göstermişti.

      Bu psikoloji ile İtalya kaşısına çıktık. İlk yarı biraz direnir gibiydik. Ama nereden bilirdik ki, İtalya bizim takımımızın ne durumda olduğunu deniyor test ediyordu. Buna bir de teknik direktörümüz Şenol Güneş, başlangıçta sahaya sürdüğü hatalı kadroyu, devre arası oyuncu değiştirmeleri ile iyice zayıflatınca, İtalya aldı sazı eline, oynaması gereken oyununu oynamaya başladı ve sahada İtalya oynadı biz seyrettik, varılan sonuç ortadaydı.

      Hollanda karşılaşmasında üç gol atan neredeyse Hollanda’yı tek başına dize getiren Burak Yılmaz bir yıldızdı. Ama İtalya ve Galler karşılaşmasında çok etkisizdi. O da, bizim gibi maçı sahada sadece izledi.

      İtalya maçı kafalardaki endişeleri iyice ortaya çıkardı. Bu karşılaşmadan gereken dersleri çıkarmalıyız diye düşünürken, geldi de çattı Galler karşılaşması.

      Galler karşılaşması ne yapılması gerekenin değil, nelerin yapılmaması gerektiğini gösteren bir maç oldu. Yine hatalı bir kadro ile sahaya çıkmak, İtalya karşılaşmasındaki hatalı oyuncu değiştirmeler, rakip olarak sizi çok iyi analiz eden çok koşan iyi pas yapan sizi oynatmayan, sahayı enine-boyuna iyi kullanan, sonucu ben belirleyeceğim diyen bir takımla karşılaşınca görünen köy klavuz istemiyordu ve beklenen sonuç.

      Devrede oyuncu değiştirken yapılan hatalar. Öncelikle orta saha direncini iyice düşürdü, iyi pas yapan İrfan Kahveci’yi yanında oturtup, son beş dakikalarda oyuna sokarsan kanat atakları konusunda hiçbir şey yapamıyorsan, Gareth Bale’in hazırladığı birbirinin kopyası pozisyonlara hiçbir önlem alamazsan, çaresiz kalır gol yersen, yenik düşersin. Bale de sizi son dakikalarda düştüğünüz duruma düşürür.

      Grupta iki maç ve iki mağlubiyet. Gruptan çıkabilmemiz neredeyse mucizelere kalmış.

      Son durum gösterdi ki, bu Milli Takımımız artık bireysel başarılarla başarı kovalayan bir takım olmak yerine organize oyun sistemiyle öne çıkan, başarıya koşan bir takıma dönüşmelidir.

      Şenol Güneş; gençleşmiş bu kadroyu toparlayabilecek özellikleri olan bir futbol adamıdır ve yapacağına da inanıyorum. Yeter ki takıntılarından vazgeçsin!