HAYAT PROBLEM ÇÖZMEKTİR

Tuğba PUSA 26 Tem 2022

Tuğba PUSA
Tüm Yazıları
Şimdiye kadar hiç olmadığımız kadar özgür ve varlıklıyız.

Şimdiye kadar hiç olmadığımız kadar özgür ve varlıklıyız. Birçok şeyin iyileştirilmesi gerektiği şüphesiz bir gerçek. İnsanların bu kadar özgür yaşadığı, geçmişe göre iyi bir hayat sürdüğü bir dönem şimdiye kadar olmamıştır. Bu fikri çok az insan paylaşabilir. Ama bu gerçek kolaylıkla sınanabilir: Bizlerin şimdiye kadar gelmiş geçmiş en iyi dünyada yaşadığımız gerçeği.

Teknoloji, özgürlük, yaşam standartları, beslenme, genel refah, zenginlik geçmişle karşılaştırılamayacak kadar ileri seviyededir. Bu gerçeğin bastırılmasına izin vermemeliyiz. Yaşadığımız dünyadaki kötülükler tabii ki var: Adaletsizlikler, savaşlar, katliamlar, küresel iklim değişikliği, gıda ve su kıtlığı gibi çözülmesi imkânsız görülen şeyler. Fakat unutulmamalıdır ki geçmişteki büyük buluşlar iyimserlik sayesinde hayata geçebilmiştir. Bahsettiğim iyimserlik dünyanın sorunlarının gerçeklerine karşı körlük, pollyannacılık ya da ütopya değildir.  Korkmaktan çok umut etmek için iyi nedenlere sahip olmaktan söz ediyorum.

Geleceğe karşı umutlu olmalıyız ama bu sesler hiç duyulmuyor. Onun yerine her gün içinde yaşadığımız dünyayı lanetlediğimiz yakınmaları ve sızlanmaları dinliyoruz. Bu fikirlerin yayılması çağımızın en büyük sorunudur. Bu fikirler gençliğimizi tehdit ederek umudumuzu ve iyimserliğimizi çalmaktadır. Dünyanın iyi bir yer olabilmesini sağlamak, korkmaktan çok umut etmeyi gerektirir. İnsanlık son yüzyıllarda kademeli olarak gelişmiştir. Bu gelişim sağlanabildiyse neden bu kadar insan geleceğe karşı kötümserdir?

Çözümü üreten problemdir

Yeni icatlar çoğunlukla iyi denemelerden ziyade hatalı denemeler sonucunda ortaya çıkarlar. En çarpıcı örneği iklim krizi. Geçmişte çözüm olarak geliştirilen Sanayileşme ve fosil yakıt tüketimi, bizi iklim krizinin temellerine götürür. İklim krizine karşı üreteceğimiz çözüm de muhtemelen geleceğin sorunlarına yol açacaktır. Sorunlar çözüm; çözümler sorun yaratır. Sorunlar ilerlemeyi engellemez tam aksine ilerlemenin yoludur. Sorun yoksa çözüm de yoktur, yani ilerleme de. Sorunları çözebilmek, çözülebileceğine dair iyimserlikten geçer. İyimserlik de geleceği şekillendirir. Kötülüklerin abartılması anlaşılabilir hatta bu sesinin duyulması için gereklidir. Ancak bilim aracılığıyla hatalardaki gerekli düzeltmeler yapılabilecekken, bilim ve tekniğe saldırmak, sansasyon düşkünlüğüdür. Problemler insanlık tarihi boyunca hep vardı. Karl Popper’ın da dediği gibi “hayat problem çözmektir”. Geldiğimiz bu aşamaya problemleri çözerek ulaştık.

Geleceği şekillendiren ne olacak?

Geleceğin kapıları ardına kadar açık ve bizler onu etkileyebiliriz. Sırtımızda ağır bir yük taşıyoruz ama neredeyse bunun farkında değiliz. Katliamları, ırkçılığı, savaşları, iklim krizini çözebilmek mümkün müdür? Elbette. Bunu özellikle fikirlerle ilgilenen, okuyan, yazan insanların yapabileceği kanaatindeyim. Çünkü binlerce yıldır en korkunç katliamlar fikirler, kuramlar adına yapılmıştır. Fikirler insanları birbirine karşı kışkırtmaktan vazgeçirebilseydi dünyaya çok şey kazandırırdı. Hepimiz er ya da geç öleceğiz. Tehlike yaşamın başından beri hem insan hem de çevre için vardı. Doğa bilimi, teknoloji, endüstri sayesinde yaratılışımızdan bu yana ilk kez çevre ve insanlık için bir şey yapabilecek durumdayız.

Hayvan, bitki ve bakteri türünün diğer türlerin ortamı üzerinde etkisi vardır. Belki insanlar olarak bizim etkimiz daha büyüktür. Ama yakın zamanda da gördüğümüz üzere yeni bir virüs salgınının insanlığı kısa zaman içinde yok etmesi de her zaman mümkündür. Doğayı kontrol altında tutmak kolay değildir; insanları da…

Özgürlük ve sorumluluk

Var olan problemler karşısında çevre, hayvanlar, insanlar zarar görecek ama bir gerçek daha var. Hayat buna evrilecek. Felaket kehanetleri ile moral bozmak büyük bir sorumsuzluk. Çünkü gelecek insanların beklentileriyle şekillendirilir. Psikolojide kötümserlik; “kendisini gerçekleştiren kehanet” olarak ifade edilen bir nevi hastalıktır. “Olumsuz duygular, olumsuz sonuçlar doğurur.” Sonunda da insan en çok kendisine zarar verir. Olumsuz senaryolar, geleceğe olan ümidi kırar, girişimci ruhu zedeler, bilimsel ve teknolojik kalkınmaya zarar verir. Medyanın iş birliği olmaksızın iyimser kalabilmek neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Sahip olduğumuz özgürlük onların her şeyi söyleyebilmesine, dünyayı kötü göstermelerine izin vermektedir. Bu onların hakkıdır ama doğru olan değildir.