HER ŞEY İBRETLİKTİR

Cemalnur SARGUT 16 Nis 2020

Cemalnur SARGUT
Tüm Yazıları
Biz demek ki çok yorulmuş nesiliz ki belli yaşın biraz üstünü Allah biraz evden dinlendiriyor.

Birden kendimizi insanlık olarak bir salgın hastalığın ortasında bulduk. İyi bildiğimiz, kötü bildiğimiz her şey bir sınav ve ibretlik içindir. Her şey takdiri ilahidir en başta bunu bilmemiz gerekir. Bu da inancımız gereğidir. Enam Suresi’nin 125. Ayetinde: “ Allah kimi hidayet ettirmek isterse gönlünü İslam’a açar; her kimi de sapıklığa bırakmak isterse, onun kalbini daraltır. Öyle sıkıştırır ki sanırsın öfkesinden göğe çıkacak” diye buyurmuşlar. Buradaki               “ İslam’ı açar “ sözü; hadiselere teslim olma sanatını ona öğretir denilmektedir. Hadiseler geldiğinde, sıkıntı ve belalardan onu korur, anlamındadır. Bunun da sağlanması için yollar vardır. Birincisi; şeriata uymak, ikincisi; tarikatte yapanın yaptıranın Allah olduğunu idrak etmek, üçüncüsü; edepte; Allah’tan başka hiçbir kuvveti kudretin olmadığını anlamak.                

O halde ne korona var ne de başka bir hastalık. Hepsi Allah’ın takdiridir. Ne güzel yazmış bir kardeşimiz: “Mürşit, müridine bir hastalık geldiği zaman; o hastalığını sev der. Çünkü o hastalıkla insanın içindeki öfkeler, kötülükler, sıkıntılar, başkasına karşı duyduğu düşmanlıklar hepsi yok olup gidecektir. Belki böyle bir devir yaşıyoruz. Dünya; öfkelerinden, kötülüklerinden, sıkıntılarından, her öksürükle her tıksırıkla kurtuluyor. Ölüm zaten bir son değil bir başlangıçtır! Eğer bu şekilde şehit olacaksak; yani ciğer hastalığı ile öleceksek. Çünkü biliyoruz koronadan ölen yok. Ancak immün sistemi zayıf olanlara tesir ediyor; grip, korona, aids gibi hastalıklar. Eğer bu hastalıktan şehit olmamız nasip olacak ise o da bir lütuftur diye düşünmek lazım. Ama bunlar tedbir almak için bir sebeptir. Yani Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de: “Gayret et ki yardım edeyim” sözü buyrulduğu için biz tedbir almakla yükümlüyüz. Fakat bilelim ki kat’i hayır ve kat’i şer yoktur.

Bundan birkaç zaman önceye kadar çamaşır suyunun ne kadar zarar verdiği konuşuluyordu. Şimdi çamaşır susuz bu hastalıktan korunamıyoruz. O halde her devrin kanun ve kaidesine riayet etmek, hiçbir şeye kat’i bu kötüdür, kat’i iyidir, dememek gerekiyor. Hadiselerden memnun olma sanatını elde etmek gerekiyor. Anacığım bana; belâyı, belâ olarak görmekten daha büyük belâ yoktur, derdi. Belâyı bal görelim, derdi. Görebilmek, yeni şartlara uyabilmek; bizim yapmamız gereken şeydir.

Biz demek ki çok yorulmuş nesiliz ki belli yaşın biraz üstünü Allah biraz evden dinlendiriyor. Bize de böyle daha çok halk ile buluşma şerifini nail ediyor. Demek ki bu korona da bir hastalık değil, Allah’ın göndermiş olduğu bir imtihandır. İmtihanların çeşitleri vardır. Bu da bir imtihandır. Bu imtihanı güzel karşılayabilmeyi bize nasip etsin! Burada tabi çok sevindirici olan şey gençleri ve çocukları Allah korumaya almış. Güzel bir devir geçiriyoruz. Bizimde vaktimiz gelince Allah bir şeyi bahane ederek sevgilinin yanına ulaştıracaktır, diye düşünüyorum.

Her yapılanın karşılığı vardır. Ceza karşılık demektir. Biz cezalandırılmıyoruz. Karşılığımızı buluyoruz. Bu takdiri ilahidir. Burada Allah bizi bize gösteriyor. Yani ben diyorum ki: “Ben dervişim”. Allah da diyor ki: “ Bak derviş misin değil misin?” Şimdi böyle bir hadise geldiğinde; dervişliğin devam ediyorsa dervişsin. Vesvese ve sıkıntı belâ geliyorsa; demek ki Allah’ın yürüdüğü yolda yürümüyorsun. Meselâ; namaz kılan haram işlemez, diye peygamberin bir lütfu var bize öğrettiği. Ama namaz kılan haram işliyorsa henüz o namazı layıkıyla kılamamış demektir. Biz de layıkıyla derviş olamadığımız için, yani ilmini öğrenip hâl edemediğimiz için hadiseler bize sıkıntı gibi geliyor. Halbuki hâl etmek için Allah’a niyaz etsek, Tevfik Allah’tandır deriz. Bizi yola sokan da Allah’tır. Ama tevfik de Allah’tandır. Hâl etmek için niyaz etsek bu bizim gayretimizdir. “Allah’ım, bana sıkıntı ve vesvese verme! demeliyiz.

Peki, bu nasıl olacak? Ancak şöyle olacak; içimizdeki Allah aşkını çoğaltacağız. Allah aşkını çoğalttığımız zaman; biz evlat doğurmuş bir anne gibi olacağız. Nasıl ki anne evlat doğurmadan önce uykusuzluktan, gece kalkmaktan dolayı şikâyet eder, fakat evladı olduktan sonra da evlat onu uyandırdığı zaman çok şükür kalkıyorum der. Çünkü acıktı da ben onu yediriyorum, diye düşünürse o olayın içindeki meşakkati, sıkıntıyı görmez hale gelir. Çünkü çocuğuna olan düşkünlükten gece kalkmakta zorlanmaz.  Eğer Allah’a olan düşkünlüğümüz artarsa bu da ancak O’nun hakkında bilgi edinmek, yapanın yaptıranın yalnız O olduğunu, bizde bir kuvveti kudret olmadığını idrak etmek, sebepleri suçlamaktan vazgeçmekle olur. O zaman hadiseleri daha kolay karşılayacak niyazda bulunmuş oluruz. Allah da bize yardım eder ve onu kolay karşılatır. Haktaala insanlığı kötü olan musibetlerden korusun ve bizi salih kullarından eylesin...