HOŞGELDİN ŞUBAT VE 02.02.2020

Fehmi KETENCİ 03 Şub 2020

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Günün tarihine bakar mısınız; 02.02.2020. Kısacası, daha anlaşılası bir tanımlama ile yazıyı yazdığım gün; kış aylarını en sürpriz yüklü, kısa ama ne yapacağı hiç belli olmayan, yılın on iki ayından biri. Yazımız yarın yayınlanacak ama, 02.02.2020 tarihi kolay kolay unutulamayacak.

      Yazıyı yazdığım gün 12 ayın en önemli ve belki de yıllarca karşılaşamayacağınız günlerinden biri. Çok özel bir gün.

      Günün tarihine bakar mısınız; 02.02.2020. Kısacası, daha anlaşılası bir tanımlama ile yazıyı yazdığım gün; kış aylarını en sürpriz yüklü, kısa ama ne yapacağı hiç belli olmayan, yılın on iki ayından biri. Yazımız yarın yayınlanacak ama, 02.02.2020 tarihi kolay kolay unutulamayacak.

      Ayların en kısası olarak bilinen şubat ayının en önemli özelliklerinden biri ise; gün sayısı olarak en az güne sahip olan cüce bir ay. Genelde 28 gün olan şubat ayı, dört yılda bir 29 çeker ve o farklılığıyla da hep adından söz edilendir.

      Doğum günü 29 Şubat olanlar için önemli bir sorundur şubat ayı. Zira; geleneklerine uygun alışkanlıklarına bağlı olanlar, maalesef ki; yaşamlarının en önemli günlerinden olan “Doğum Günleri”ni dört yılda bir kutlamak durumundadırlar!

      “ZEMHERİ KIŞI” BİTTİ, “HAMSİN GÜNLERİ” BAŞLADI 

      Halk takvimine göre, tamamı 180 gün olarak kabul edilen kış döneminin ilk 135 günü olan kasım, aralık ve ocak “Zemheri”, “Hamsin ayları” kışın en şiddetli dönemi olarak açıklanır. Takvime göre, kışın bitişini ifade eden son 45 günlük bir dönem daha vardır, bu dönem de 21 Mart’ta başlar, 5 Mayıs’ta biter.       
      Bitmek bilmeyen, sanki aylardır sürüyormuş etkisi yaratan ocak ayıyla birlikte, eskilerin “Zemheri Kışı” da nihayet sona erdi, "Hamsin", yani normal kış başladı. 31 Ocak’ta başlayıp, 21 Mart gününe kadar süren “Hamsin” süresince; genelde 5 Şubat'ta şiddetli soğuklar oluşur. 5 Şubat aynı zamanda ağaç dikme zamanıdır.

      28 Şubat’ta ise leylekler gelmeye başlar.

      02.02.2020 tarihini yaşadığımız dün, şubat ayının daha yıllarca göremeyeceğimiz çok özel günlerinden biridir. 02.02.2020’de doğanlar ve birçok kışı, bu “cüce ay”ın dününe rastlayan bu özel günlerini asla unutamayacaklar, yaşadıkları ve yaşayabilecekleri özellikli bir doğum günü olarak hatırlayacaklardır.

      Bu dönem İstanbul’da, kış mevsimini tanımlayan günlerini; özellikle bazı gecelerde içimizi titretecek kadar soğuklarıyla yaşamamıza rağmen, tam olarak kışı hissetmeden geçirdik. Çok soğuk olmadı ve yıllardır gelenek haline gelmiş olan İstanbul’da yılbaşında yağan karı göremez olduk. Neredeyse günlük güneşlik günler geçirdik.

      Yazıyı yazdığım gün 02.02.2020 tarihinin özelliğini taşıyan şubat ayının ilk günlerini dışarıda günlük güneşlik, hiç de soğuk olmayan günle yaşıyoruz. Meteorolojinin uyarı olarak verdiği bilgilere göre hafta başından itibaren soğuk ve kar yağışının olacağı günlerin başlayacağı ve yaklaşık beş gün süreyle İstanbul ve çevresini etkileyeceği günlerle tanışacağız.

      Yaklaşık altmış yıldır İstanbul’da yaşayan birisi olarak, yaşattığı tüm olumsuzluklarına rağmen, tanık olduğumuz bazı yıllarında, günlerce süren kar yağışlı, soğuk kış aylarını çok gördük. Her şeyiyle çok güzel bir kent olan İstanbul, karla kaplı yaşam alanları ile de öykülerinde unutulmaz izler bırakan bir şehirdir.

      Ülkemizde özellikle kış aylarında “mikropların kırılması” için kar yağışının olmazsa olmaz olduğu hep söylenen “şehir efsanesi” gibidir. Kış aylarını en moda hastalığına neden olan “grip virüsleri”nin yayılmasını önleyen en etkin ilaç kar yağışıdır. O nedenle de; “Kar yağsa da mikroplar kırılsa” söylemleri hep umut taşıyan temennilerdir.

      İstanbul, kışı ve sembolü olan kar yağışlı kış günlerini artık dört gözle bekleyemiyor. Çünkü; ısınma için kullandığı doğalgaz ve elektrik faturaları artık uykularını kaçıran bir kabusu çağrıştırmaktadır

      Çok içtenlikle, “Hoşgeldin Hamsin ayları”, “Hoşgeldin şubat” diyemiyorlar.

      Şubat gelmiş neyimize!

      Eksikliği fark etmişinizdir. Bugünkü yazımda “Bir Tutam Tebesüm” bölümünü yazamadım. Nedense pek keyfim yoktu ve hoşgörünüze sığınarak, bugün yazmayayım dedim.