​İSTANBUL SOKAKLARI…

Alican DEĞER 04 Oca 2017

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
İnsanlar evlerinden çıkmamıştı. Elbet yılbaşı gecesinin ardından beklenmedik bir durum değil insanların daha az dışarıya çıkması.

Evden çıktım. Çıkmadan hep yol durumuna bakarım. Trafik sıkışıklığına göre güzergah belirlemek için. O sinir bozucu kırmızı hatlardan eser yoktu.

Trafik açıktı. Köprüler bile. İstediğim yere istediğim zaman gidebildim. 

Beşiktaş çarşısında işim vardı. Gittim. Orası da, normalde olduğunun beşte biri kalabalığındaydı. Bankada hiç sıra beklemedim. İşim iki dakikada bitti.

Akşam üzeri Reina’nın da olduğu cadde üzerinde, daha doğrusu Reinanın sadece 500 metre uzağında bir yerde dostlarımla yemeğim vardı. Park yerleri bomboştu. Biraz erken gittiğim için sahilde yürüyüş yaptım. Kimseler yoktu

Yarım saat kadar yürüdüm. Karşılaştığım insan sayısı, kafamda yer eden olması gereken insan sayısı ile bir türlü uyum sağlamıyordu. Sonra dostlarımla oturacağım lokantaya girdim. İki masa vardı. Biri zaten kalkmak üzereydi. Gece boyu gelen giden olmadı.

Bakmadım ama muhtemelen alışveriş merkezleri de aynı durumdaydı. 

İnsanlar evlerinden çıkmamıştı. Elbet yılbaşı gecesinin ardından beklenmedik bir durum değil insanların daha az dışarıya çıkması. Ama bunca ‘yılbaşı ertesi’ yaşadım hiç böyle görmemiştim İstanbul sokaklarını.

Maalesef terör dolaylı amacına ulaşmıştı. Ben ve dostlarım kişisel olarak bu duruma tepki göstermek için bir araya gelmiştik. Kasten katliama yakın bir yerde oturmuş ve yemeğimizi yemiştik. Kendimizce bizi evlere hapsetmek isteyenlere karşı tepki göstermiştik.

Ama İstanbul sokakları bomboş kalmıştı. Bunun dolaylı etkisini düşünebiliyor musunuz? Ekonomi sokaktaki insanların üzerinden döner. Onlar hareket eder, taksici, otobüsçü kazanır. Dükkanlar bu insanlara birşeyler satar evlerine ekmek götürür. Seyyar satıcısından, otoparkçısına kadar aynı ekonominin parçalarıdır. Lokantalarda önünüze koyulan ekmeği yapandan, çalışan garsona, köşedeki büfeden, soğukta bekleyen kestaneciye kadar herkes toplumun mobilize olmasına bağlı olarak kazanç sağlar.

Evet terör savunmasız insanları katletti. Bu durum bir şok etkisi yarattı. Şimdi bu sarsıntının yarattığı dalgalar uzun vadede bizi yıpratacak gibi. Bunları anlatmadaki amacım, terörle mücadele edilirken sadece elde silah dolaşanların aranmaması. Bir yandan katillerle mücadele edilirken, diğer yandan toplumsal hayatımızın da süratle rehabilite edilmesi gerekiyor.

Sadece zengin semtler bu durumda diye düşünenler de çok yanılır. Çünkü zengin semtlerde esnaflık yapanların hiç biri oralarda yaşamıyor. Yani oralarda kazanan emekçiler evlerine, kenar semtlere ekmek götürüyor. Bir tür kana oksijen karışması gibi. Para da oksijen gibi bir yerden kana karışıyor, sonra bütün vücudu besliyor.

DİNGONUN AHIRI

Tam da düşündüğüm gibi oldu. Hükümet “Burası dingonun ahırı mı?” sözleriyle, terörü öven, insan katliamını olumlulayanlara veya terör örgütünün istediği gibi ortalığı karıştıranlara karşı harekete geçti. Tıpkı Dolmabahçe katliamında olduğu gibi. Üç-beş kendini bilmezin kendi aklındakilerini Twitter’dan paylaşarak kamuoyunu yönlendirmesine müsaade edilmedi.

Lafın nereye gittiğinden, hangi yankıları yaratacağından habersizler, belki böylece biraz akıllanırlar. Kendi insanlık dışı, akıl dışı, mantık dışı fikirlerini hayatın tek gerçeğiymiş gibi sunan abuk-subuk adamlar, profesyonel mikserler ders alırlar mı? Muhtemelen başta çok şaşıracaklar. Açıklamadaki “Alınanlar olursa da alınmaya devam etsinler” lafının altını çizmek lazım. Çünkü anlayanlar için çok şey ifade ediyor. Tıpkı “Bu memleketi biz sokakta bulmadık” sözü gibi çok önemli.

KURŞUN SESLERİ BOĞAZ’DA YANKILANDI

Reina zaman zaman gürültü şikayetleri ile gündeme gelirdi. Çünkü Reina’nın gürültüsü denizden yansır, adeta karşı kıyıya, karşı kıyıdaki evlerin camlarına bir hoparlör etkisi ile vururdu. Bunu önlemek için gürültü perdeleri falan yapılmıştı. Katliam gecesi karşı kıyıdan çekilmiş biraz bozuk bir görüntü var ortalıkta. Bence yaşananların dehşetini en iyi şekilde ortaya koyan bir görüntü. Çünkü AK-47’nin namlusundan çıkan parıltılar denize yansıyor. Ve aralıksız bir ses. Taka-taka-tak. Kurşunlar aralıksız bir şekilde çıkıyor namludan. Bir şarjörün alabileceği kapasite belliyken sanki bir sürü makineli tüfek aynı zamanda patlıyormuş gibi algılıyor insan. Bu sesleri dinledikten sonra düşündüm. Kurşun sesleri hiç ara vermiyordu adeta. Terörist o kadar hızlı şarjör değiştiriyordu ki, katliama aralıksız devam ediyordu. Sadece bu durum bile, yani mekana nasıl girdiği, içeride yarattığı tahribat bilinmese bile tek başına ne kadar profesyonel olduğunun kanıtı. Belli ki şarjörleri birbirine ters olarak bağlamıştı. Böylece oyalanma süresini azaltmıştı. Ama kurşun seslerinden bu duruma göre bile çok daha hızlı davranıldığı duyuluyor.