​İSTANBUL'DA BİR PAZAR GÜNÜ

Fehmi KETENCİ 27 Mar 2017

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Yaza hazırlık yapan, zaman zaman, pırıl pırıl bir güneş, her nefes alışınızda hissedebileceğiniz toprak ve ağaçların kokusu ve boğazda, her mevsim bakmaya doyamadığımız, insanı büyüleyen muhteşem İstanbul güzelliği…

     Yaza hazırlık yapan, zaman zaman, pırıl pırıl bir güneş, her nefes alışınızda hissedebileceğiniz toprak ve ağaçların kokusu ve boğazda, her mevsim bakmaya doyamadığımız, insanı büyüleyen muhteşem İstanbul güzelliği…

      Galata Köprüsü üzerinde ve Karaköy iskele yakınlarında balık tutmaya çalışanlar bu rüzgardan etkilenmiş gibi görünselerde mutlu bir şekilde balık tutmaya devam ediyorlar.

      Her tarafta oradan oraya dolaşan bir insan seli ve bu insan seli arenasında kendi paylarına düşeni almaya çalışan seyyar satıcılar. 

      Bu arada sahilde balık tutmaya çalışanlardan artacak parçalardan kendi paylarına düşenleri alabilmek için rüzgara kapılarak uçan martıların çabalarını da unutmamak lazım. Uçarken hiç telaşları yok. Birbirlerine karşı oldukça da kibarlar…

      Galata, Tophane’den geçip Fındıklı’ya yaklaşırken birden yıllar öncesine gittim. Çünkü o sırada beş dolu dolu yıl okuduğum ve yaşamımda çok önemli bir yer tutan, o zamanki adıyla Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi önündeydim. 

      Arabayı sağa çekip bir süre anılarımda en özel yeri tutan Akademi’ye baktım. Akademi’de geçen günlerimi, arkadaşlarımı, o ünlü Akademi çaylarını, balolarını, o günmüş gibi anımsayarak bir kez daha yaşadım. O yıllarda bizim için çok özel yeri olan Fındıklı Parkı’ndaki küçük balıkçı meyhanesini bir kez daha görmek için parka yöneldim. Parkın içi tam anlamıyla bir piknik alanı gibiydi. Fındıklı parkı yıllar önce bıraktığım ve anılarımda yaşattığın o otantik özelliğini yitirmiş, değişmişti, o balıkçı meyhanesi de yerinde yoktu ama oradan Akademi’ye ve boğaza bakış değişmemişti. 

      Bir süre, sahilde; suların ufak ufak dalgalarla okşamaya çalıştığı, her haliyle yılların yorgunluğunu taşıdığını gösteren taşlar üzerinde oturarak boğazı seyrettim.

      Orada, martı seslerinin arasında, biraz daha hırçınlaşarak esen rüzgardan oluşan dalgaların kayalara vuran sesleri arasında ne kadar daha kaldığımı bilemem ama bir an yakan güneşin etkisini hissederek kendime geldim. Rüzgar tüm hırçınlığıyla boğazı yalayadursun, güneş o güzelim İstanbul pazarından hiç bir şeyi esirgememek için tüm hoşgörüsünü sergiliyor.  

      Kabataş iskelesi ve meydanı. Meydan tümüyle değişmişti. Artık metro kazı çalışmalarına terk edilmiş, o eski otantik görüntüsünü terk etmiş olmanın hüznünü yaşar gibiydi. Orada biraz durup, eski Kabataş iskelesinin özlemini yaşadım. 

      Oldukça yoğun olarak akan trafikte Dolmabahçe’ye doğru ilerlemeye başladım.. Kabataş’tan Dolmabahçe’ye kadar olan o sahilde yeni düzenlemeler nedeniyle eski görüntü yoktu ama, modern bir görüntüye büründüğünü de söylemeden geçmeyelim. 

      Arabamı bir boşluk bularak yol kenarında küçük cep gibi görünen yere yanaştırdım, flaşörlerimi yaktım ve etrafı gözlemlemeye başladım. Sahil boyu çok kalabalıktı. Cadde çok yoğundu. Trafiğin yanısıra sahilde dolaşan çok yoğun bir kalabalık vardı. Dolmabahçe Camii ile Dolmabahçe Sarayı arasındaki meydan sahile kadar, turist gezdiren servis arabalarının park yeri gibiydi.. O vasıtalarla gezmek için gelen turistlerin yarattığı yoğunluk, özellikle öne çıkıyordu.

      Kabataş Meydanı’nın olduğu gibi Dolmabahçe Meydanı da İstanbul’un en özellikli yerlerinden biridir. 

      En önemli özelliği ise futbol dünyamızda tarihe şahitlik eden Dolmabahçe, daha sonra İnönü Stadyumu, şimdi ise, bir süre önce Beşiktaş Spor Kulübü tarafından yenilenerek Türk Futbolu’nun hizmetine açılan Beşiktaş Vodafone Arena adıyla anılan çok özel bir stadyuma sahip olmasıdır.           

      Neden sonra saate baktığımda büyük bir keyifle başladığım ve her dakikasında büyük keyif aldığım “İstanbul’da Her Hafta Pazar Günü Gezileri”ne ileride devam etmek üzere son vermek gerektiğini anladım. 

      Bir başka İstanbul gezisinde buluşuncaya dek….