İSTANBUL'DAN BEKLENTİLER!

Fehmi KETENCİ 22 Kas 2021

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
İstanbul'da yapılanlar oldukça iyi bir şekle dönüşmeye başladı ancak tüm bunları yaparken "sinek küçüktür ama murdardır" denilebilecek detaylarda kalabilen bazı küçük hata veya eksikleri de gözden kaçırmamak gerekiyor.

      Bundan böyle İstanbul’u dolaşmayı görev edinip bir hafta önce başlattığım “İstanbul’u tanımak” konulu izlenimlerime bugün itibarıyla pandemi dönemindeki gelişmelerden fırsat bulabildikçe devam edeceğim.

      İstanbul’da yapılanlar oldukça iyi bir şekle dönüşmeye başladı ancak tüm bunları yaparken “sinek küçüktür ama murdardır” denilebilecek detaylarda kalabilen bazı küçük hata veya eksikleri de gözden kaçırmamak gerekiyor.

      Detaylarda yapılan eksikler veya unutulanlar arasında nelerın varlığını iyice netleştirebilmek, günler içinde bunları iyi gözlemleyebilmek için, fırsat bulabildikçe İstanbul’da dolasıyorum. Dolaşırken de, varolan toplu taşımasını kullanıyorum. Şu sıralar raylı sistemin vazgeçilmez konuğu olmuş durumdayım.

      Gerek okula gidereken, gerekse İstanbul’u tanıma gözlemlerimde gözüme takılanları kısa notlar halıinde anlatabilmekdir amacım.

      Bir süredir aklıma takılan bir konuyu buraya aktararak başlamak istiyorum.

      Konu; İstanbul raylı sistemi içindeki en önemli toplu taşıma hizmetlerinden. Avrupa yakasında Halkalı ile Anadolu yakasında Gebze’yi, 19 kilometresi Avrupa Yakası'nda 44 kilometresi Anadolu Yakası'nda yer alan, toplam 63 kilometrelik Halkalı-Gebze Marmaray Hattı, çoğunluğu yeraltından giden raylı sisteminin en modern uygulamalarından. Marmaray’da “sinek ufaktır ama mide bulandırır” söylemi içine sokabileceğimiz bir eksik ugulamadan söz etmek istiyorum.

      Ben genelde okul çıkışı eve dönmek için Florya İstasyonu’ndan Marmaray’a biniyorum ve Bostancı’daki evime geliyorum. Özellikle dönüş saatlerimde Marmaray oldukça kalabalık oluyor ve bir saat kadar süren bu yolculuk sırasınca tıka basa dolu vagonlarda dışarıyı görebilmek oldukça zordur. İstasyonları takip edebilmek için tek ve en gerekli uygulama sesli yer bildirme anonsları ve her vagonda olan elektronik istasyon bilgilendirme gösterge panoları en işe yarar uygulamalardan biridir. O kalabalık ortamda nerede olduğunuzu kestirebilmek için o uyarılara ve vagonlardaki elektronik göstergelere çok ihtiyaç hissediliyor. Çoğu zaman o sesli uyarıların yapılmadığı veya bazı vagonlardaki bu anonsların hiç duyulamayacak kadar sesinin kısık olduğundan, bazen vagonlardaki bazı kişilerin yolculuk sırasında “neredeyiz!” diye sorduklarına sıkça rastlayabiliyoruz. Ve az da olsa, anonslarda yanlış bilgilendirmelere de olmuyor değil.

      Ben birkaç kez istasyonlarda rastladığım sorumlulara bu şikayetimi ilettiğim oldu. Bir keresinde; istasyondaki kontrol memurlarının bu konuda anons yaptığına da rastladım. Çok modern ve toplu taşımanın en önemli araçlarından olan Marmaray’da küçük ama oldukça gerekli ve işe yarayan bu yer bildirme anoslarına ve yer bildirme elektronik göstergelerine dikkat edilmesi gereğini hatırlatmak istiyorum.

     Küçük ama çok işe yarayan bir ayrıntı diye düşünüyorum.

     Güzel İstanbul ve İstanbul’da yaşayanlar yaşamı yaşanır yapan her şeyi fazlasıyla hak ediyor.           

BİR TUTAM TEBESSÜM

İŞTE BU HERİF!...

      Bir adam, karanlık ve fırtınalı bir gecede, yol kenarında otostop çekmektedir. 

      Fırtına o kadar şiddetlidir ki, bir metre ilerisini zor görür. Birden, yaklaşan bir otomobil fark eder, otomobil bizimkinin önünde durur. Adam kendini arabaya atar ve hemen kapıyı kapatır, sürücüye döndüğü anda irkilir: Direksiyonda kimse yoktur!

      Araba yavaşça hareket etmeye başlar.  Adam şoktadır, yola bakar ve ileride bir viraj görür.  Dua etmeye  başlar...  Viraja girmek üzereyken, direksiyonda bir elin belirdiğini ve arabanın viraji döndüğünü görür.

      Kafayı sıyırmak üzeredir, sonraki birkaç virajda da aynı el arabayı yönlendirir! 

      Adam donup kalmıştır... 

      Cesaretini toplamaya çalışır ve kendini arabadan dışarı atıp, en yakın kasabaya doğru koşmaya başlar.

      Kasabaya girdiğinde bir bara dalar ve iki kadeh tekila isteyip, ağlayarak olanları oradakilere anlatmaya başlar. Ortalığı bir sessizlik kaplar...

      Bir saat kadar sonra, aynı bara iki kişi girer.

      Girenlerden biri bizim elemanı görür görmez yanındakine döner ve şöyle der: "Bak Pepe, biz arabayı iterken binen herif buydu işte!"