KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Her birisinin ardında yüzlerce yıllık Anadolu İrfanından süzülmüş gerçekler ve gerekçeler vardır Atasözlerimizde.

Kendi düşen ağlamaz atasözü de aslında “kendi düşen ağlamasın” şekliyle yer alır eski kayıtlarda ve kullanımda. Sebep sonuç ilişkisini ve kişinin tercihlerinin meydana getirdiği durumları ifade etmek için böyle 400-500 kelime ile anlatılacak gazete makalelerinin yerine kullanıveriyorsunuz üç kelimeciği oluyor bitiyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eski başkanı Aziz YILDIRIM’ın durumunu da kısaca ifade etmek gerekirse “kendi düşen ağlamaz” deyip geçiveririz. Camianın önde gelenleri ve listesine dâhil etmek için kapısını çaldığı ağır abiler ona “çekil” telkininde bulunmuş ve yaklaşmakta olan sonucun refüze edici etkilerinden korunması için zirvede iken bırakmasını şiddetle tavsiye etmişlerdi. Yirmi yılın ardından yaşadığı özgüven zehirlenmesi ile dip dalganın şiddetini hesaplayamamış, Balotaj Kurulu aracılığı ile dizayn ettiği delege yapısına güvenmeye devam etmeyi tercih etmişti. Ta ki; 3 Haziran Pazar akşamı saat 19.00 civarına kadar.

İçinde bulunduğu durumun Pazar akşamüzeri aldığı hâl, yirmi koca yılın ardından ilk sandık sonucu 120-33 olarak çıkınca, arabasına binip stadyumu terk etmek olarak tecelli edecekti.

Önceki yıllarda matbuatta yer alan ve imrenerek izlediğimiz Barcelona’nın Camp Nou’da yaptığı başkan seçimi ve kongrelerin bir benzeri bu kez Kadıköy’de hepimizin gözleri önünde gerçekleşti.

Oy kullanma hakkı olan 23.000 civarı kulüp üyesi delegenin çok az fireyle sandığa koşması Türk Spor Tarihi için de bir ilkti. 20 bin736 geçerli oyun, 16 bin 92’sini (yüzde 77.6) alan Ali KOÇ, Fenerbahçe’nin Başkanı olurken kulübün son yirmi yılına ve Türk Sporuna damgasını vuran Aziz YILDIRIM, 4 bin 644 oy (yüzde 22.4) alabildi.

Böylece 20 yıl süren Aziz YILDIRIM dönemi kapanmış oldu. Aziz Bey’in kullandığı iletişim dili –negatif- bir dildi. Doğru bildiği ve/veya kendine göre doğru olduğuna inandığı şeyi hayata geçirmek için var gücüyle gayret etmesinin yanında, yetiştiği ortamın ve Ülke gerçeklerinin o zamanlar bu şekilde davranmayı gerektirdiği genel kabulü ile oluşturduğu davranış kalıpları da vardı. Başkanlık ve koltuk kavramları hayatının önemli bir bölümünü kaplıyor ve bunların idame-i hayatı için elinden ne geliyorsa –hapis yatmak dâhil- yapmaktan asla geri durmuyordu.

Kendisini; Başkanı olduğu Kulüple özdeşleştirmiş ve “Fener sana canım feda”yı motto edinmiş bir yöneticiden bahsediyoruz yanlış anlaşılmasın. Bu durum sağlıklı bir ruh hali ile izah edilemez noktaya çoktan gelmişti. Muhalefeti düşman sayan, kendisi ile farklı düşünen kişi ve grupları düşmanlık yapmakla itham eden iletişim dili ile diyalog kurmak üçüncü kişiler için mümkün olamıyordu.

Futbol Federasyonu ve Kulüpler Birliği Vakfı’nın toplantılarına gitmemeyi âdet haline getirmesi ve “muhatap almaması” ile başlayan Fenerbahçe’nin yalnızlaşma süreci tüm futbol bileşenleriyle kavgalı, kendi taraftarına bile “paralı köpekler, yeniçeriler” demeye cür’et eden bir seviyeye inmişti son zamanlarda.

Diğer başkan adayı Ali KOÇ ise planlı programlı ve pozitif dili esas alan bir iletişim stratejisiyle, kavgadan gürültüden uzak durmaya çalışarak, enerjisini kongreye kadar tasarruflu kullandı. Kongre’nin ilk günü yaptığı konuşmada ise muhataplarının kolayca anlayacağı ve alışkın oldukları bir dille anlattı merâmını. “Kadife eldivenin içerisindeki demir yumruk” olarak yakınları tarafından tanımlanan kişiliğinin yansımalarını bolca ve yeri geldiğinde sarf etmekten sakınmadı.

Bu sonuçla, 24 Haziran arasında korelasyon kurmaya çalışanlar için ufak bir-iki sosyolojik gerçekten bahsederek yazıyı toparlamak istiyorum; - sosyal taban ve hedef kitle bakımından birbirinden oldukça farklı iki durum var mukayese edilmek istenen. – bir tarafta (A+) sosyo-ekonomik sınıfa ait bir konu ve 21 bin üyeden bahsederken, diğer tarafta doğuştan edinilen anayasal hak gereği kullanılan ve tüm sosyo-ekonomik sınıfların eşit olduğu 60 milyon tercih ediciden bahsediyoruz. Ekosistem, domino etkisi gibi kavramlarla kurulmaya çalışılan korelasyon, özdeş sonuçlar doğurmaktan uzaktır.

Ali KOÇ Bey ve ekibini tebrik eder, hepimize iyi haftalar dilerim.