KENDİ ELLERİMİZİ GÖREMİYORUZ!

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
Hayatımızı, insanları, son yaşanan duygularımızı paylaşıyoruz.

Sevdiğim arkadaşım Özge ile konuşuyoruz.

Hayatımızı, insanları, son yaşanan duygularımızı paylaşıyoruz.

Diyor ki; içimde bir boşluk var, hep bir eksik var, bu duygu içindeyim, ben de diyorum ki; aynı duygu bende de var.

Sevdiğim arkadaşım Engin ile konuşuyorum, kimse kimsenin umuru değil, korkuyorum ki ben de bu duygunun içinde giriyorum. 

Sanki hepimizin nefesi bir eksik gibi.

Bir nefes atlıyor gibi.

Hiç kimse, hiçbirimiz iyi değiliz.

Diyorum ki; kimse kimsenin umuru değil duygusu etrafımızı sardı, korkuyorum ki ben de payımı alıyorum.

Engin'in dediği gibi; kimse kimsenin umuru değil.

Kimse kimsenin umuru değil duygusu içinde bu hayatı nasıl yaşayacağız, bu ömür nasıl geçecek, nasıl başa çıkacağız.

Hayat insanların içine sinsi planlar yapmak üzere girmiş, yerleşmiş.

Herkes para derdinde, kimse kimsenin gözyaşına bakmıyor.

Sanki hepimiz bir KAR fırtınası içindeyiz ve o kadar sis var ki yol bulamıyoruz.

Öylesine sis var ki, sanki kendi ellerimizi göremiyoruz.

Öndeki hiçbir şeyin izini göremiyoruz.

Ülke ve geldiğimiz ekonomik durum bizi bizden almış ve farkındayız.

Bu duygularla yatıyorum.

Dua ediyorum ve ağzımdan “Allah'ım elbet bir şey olacak" elbet cümlesi çıkıyor.

Bu cümle çocukluğumdan kalma, mutsuz ve ileriye dönük umutsuzluk çektiğin günlerde kurtarıcı bir cümledir.

Büyükler küçüklere söylerdi hep, biz de "aman ne kaderci bir cümle" derdik, ama bakıyorum kendi kendime söylediğim bu cümle bana iyi geliyor.

Yol bitti dediğimiz zamanlarda belki de tutunabiliriz.

Hayat bizi hep yoldan çıkaracak değil ya.

Hayat bizi hep çaresiz bırakacak değil ya.

Hep üzerimizden koca dalgalar geçecek değil ya.

Hep sabrımızı zorlayan bir ülkenin insanları olmayacağız ya.

Hep nefesimiz bir eksik kalacak değil ya.

Hep bacaklarımızda mecal kalmayacak değil ya.

Farkında mısınız?

Merhametin kaybolduğu yerde, hiç kimse suçluluk duygusu duymaz. 

Suçluluk duygusu önemlidir, bunu bilmek, anlamak ve kabul etmek çok önemlidir.

İyi ki bazı iyi insanlar var ve o duygular insanlığı ayakta tutmaya çalışıyor.

İyi ki kimsenin kayığına binmeyen insanlar var.

İyi ki kaderin ördüğü ağları toplayan insanlar var.

İyi ki vicdanlı insanlar var.

Vicdan kiminin kara kutusu, kiminin iğrenç para kutusudur.

Umarım.

Hayat bitmediyse.

Yorulmadan, üzülmeden, elbet bir şey olacak ümidiyle yaşayalım.

Funda'nın aklındakiler…

... Bodrum’dayım.

Yer gök inşaat projeleri, yollar berbat, kepçeler, kamyonlar telaş içinde yollardalar.

Denize sıfır inşaat güya yasaktı, denize sıfır çok sayıda evler yapıyorlar.

Küçükbük’te bir inşaatın fiyatını sordum, 1 ev 60 milyon TL dediler, eski para ile 60 trilyon, akıl almaz değil mi?

Ormanlık alanı çatır çatır kesmişler, göz göre göre inşaat projesi yapıyorlar.

Hafriyatı denize indiriyorlar ve denizin sahile vuran yerlerinin ekolojisini bozuyorlar.

Yeni model bu inşaat projelerinin içine dünyaca ünlü havalı bir restoran konduruyorlar.

İnsanlar daha çok gelsin derdi içinde, inşaat sektörü değişiyor.

Belli ki çok zenginler bir arada kendi restoranlarında yemek yiyecekler.

O kadar pahalı satıyorlar ki, etraflarındaki eski sitelere, eski evlere, yerleşim yerlerine hiç saygıları yok.

Halka ait olan denizi rahat rahat tellerle çeviriyor, haydut gibi davranıyorlar.

Sanki ülke, yabancı düşmanlar tarafından istila edilmiş gibi, hafriyat var.

Gerçekten çığırdan çıkmış derler ya tam öyle.

Bize yakın bir site, site kendi içinde eğlence mekanını açtı, geçen sene pandemide her hafta bir şarkıcı çıkardı. 

Sesleri gürültüleri etrafa taştı.

Neyse ki, saat 24.00’ten sonraki yasak terasta rahat ettirdi.

O nedenle saat 24.00 sonraki yasak kalkmamalı.

Funda’nın aklındakiler…

... Çocukluğumda, "çok paşa çocuk", "çok paşa adam" derlerdi, böyle bir tabir vardır.

Kıvanç Tatlıtuğ.

Benim için, tam bu tabir ile paşa adam.

Başladığı noktadan geldiği noktaya bakın, hayat ona ne kadar güzel şeyler kattı.

Çok iyi bir oyuncu oldu.

Hep efendi, hep mütevazi kaldı.

Soru soran insanlara hep efendi cevaplar verdi.

Yaşam şekli, doğa sevgisi, ortada görünmeyen hali, sansasyondan uzak hayatı.

Evlendi yuvasını kurdu.

Allah bağışlasın bir oğlu oldu.

Eşini anlatıyor Kıvanç.

"Ben Başak’ı her gün başka türlü sevmeyi öğrendim çünkü çok sevmek yetmedi".

Çok sevmek sürdürebilir bir durum değildir.

O nedenle başka türlü sevmeyi öğrenmek önemlidir.

Bir paşa adam ne yapar, çocuğunun annesini çok ama çok güzel sever, onu el üstünde tutar, onore eder.

Paşa adam Kıvanç Tatlıtuğ.

Bebeğin ve ailenle hep mutlu, sağlıklı ve huzurlu yaşayın.