​KENDİ YALANIMIZA İNANDIK

Alican DEĞER 16 Haz 2017

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
İlkokuldan başladık.

İlkokuldan başladık. “Türkiye bir tarım cenneti” diye. Sonrasında “Kendi kendine yeten 10 ülkeden biri” eklendi bu duruma. 

Adını açık açık koyalım. Artık Türkiye maalesef bir tarım ülkesi değil. Ve yine maalesef kendi kendine yetemiyor. Bunun bir coğrafi, bir de sosyal nedenleri var.

Coğrafi çünkü Türkiye’de tarım yapılabilecek araziler sınırlı. Toprak çok genç. Asya ile Afrika arasına sıkışmış aradan fırlamış bir toprak parçasında yaşıyoruz. Biliyor musunuz ki Türkiye her yıl bir buçuk santim Yunanistan’a yaklaşır. Çünkü üstten Asya, alttan Afrika bastırmaya devam eder. Biz Yunanistan’a yaklaştıkça o çok alışıldık deprem fırtınaları yaşarız. Çünkü 10 yılda 15 santim eder. Sonra bir anda kırılır. İşte aslında bizim özellikle Ege Bölgesi’nde yaşadığımız depremlerin nedeni budur. Bu nedenle Türkiye’nin yükseltisi fazladır. Yani dağları boldur. Toprağı da yeterli derinlikte değildir. Birçok yerde bir karıştan sonra kireç veya taş tabakası başlar. Yani zor bir iştir bu tür derinliği olmayan toprakta tarım yapmak. Ağaçlandırma da çok zordur. Ağaçlandırma olmayınca erozyon olur. Erozyon zaten az olan verimli tarım toprağını sürükler götürür.

Sosyal olarak ise halkımız kentlerde yaşamayı sever. Dağlık coğrafyada, ulaşımdan altyapı hizmetlerine kadar birçok servisin güçlükle veriliyor oluşu insanları kentlere yönlendirir. Buna bir de iş bulma ve eğitimi ekleyin. Bakın görün köyde kimse kalır mı? Köyde kimse kalmayınca tarımı kim yapacak?

Kente göçen insanlar gıda üreticisi iken tüketici haline dönüşürler. 

Büyük kentlerimizin hali ise içler acısıdır. Kendi kendilerini besleyemezler. Daha doğrusu yakın çevreleri kentlerimizi besleyemez.

Türkiye aslında dağlık bir ülke olduğu için düz yer bulundu mu hemen beton dökmeye alışmışızdır. Nitelikli tarım arazileri düz yerlerdir. Eh, düz yerde de kolay inşaat yapılır. İşte böyle adım adım tarım arazilerimizi sanayi tesislerine, konutlara yani betona teslim ederiz. Hayvancılığımız mera olmadığından çöker. Veya bir kilo eti altın pahasına alırız.

En verimli topraklarımız mesela Trakya, mesela Adapazarı gibi sanayi bölgesi oluverir. Kimse düşünmez bu işçiler ne yiyecek diye.

“Tarım iyidir. Sanayi kötüdür” diyecek halim yok. İkisi de olmalı. Ama bir düzen içinde. Eğer biri diğerinin alanına tecavüz ederse zararlı çıkacak olan yine biziz.

O yüzden son 80 yıldır bize öğretilenleri unutun. Biz artık bir tarım ülkesi değiliz. Belki Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın yüzde 80’i köylerde yaşarken mecburi bir söylemdi. Ama artık demografik yapı tam tersine döndü.