KIZLARIMIZIN DİKKATİNE

Ümit G. CEYLAN 19 Ara 2019

Ümit G. CEYLAN
Tüm Yazıları
Günümüzde boşanmaların artması, şiddet haberlerine her gün bir yenisinin daha eklenmesi ile birlikte aile, kadın, evlilik kavramları sorgulanır oldu.

FORUM

Sevgili okuyucular önümüzdeki sayıdan itibaren yeni bir köşemiz daha oluyor; “Forum”. Bu köşeden konunun uzmanlarına sorduğumuz sorunun cevaplarını yayımlayacağız. Ayrıca sosyal medyadan gelen cevaplara da yer vereceğiz. Böylelikle farklı meslek alanlarının konuya bakış açıları açısından farklılıkları göreceğiz. Önümüzdeki ilk sayımızda konuyu adalet ve merhamet üzerine seçtik ve sorumuzu sorduk; Adalet mi? Merhamet mi? Hukukçu, akademisyen psikolog, öğretmen ve vatandaşlarımızın sosyal medyadan verdiği cevapları sizlerle paylaşacağız. Aslında merhamet konusunu psikolog Kemal Sayar’ın geçen haftalarda “okullarda merhamet eğitimi verilmeli” demesi üzerine kafamızda beliren soru işaretlerini gazete sayfasına taşıyarak anlama serüvenine giriştik. Acaba salt merhamet adaleti gölgeler mi? Merhamet evet ama adalet olmadan tek başına merhamet insanı nereye götürür? Hepimiz bu sorulara bir cevap bulmalı kendimizi tartmalıyız. Haftaya kadar sizlerden de bu konuda görüşlerinizi bekliyorum vesselam.

KIZLARIMIZIN DİKKATİNE

Günümüzde boşanmaların artması, şiddet haberlerine her gün bir yenisinin daha eklenmesi ile birlikte aile, kadın, evlilik kavramları sorgulanır oldu. Aslında pek de sorgulanacak kavramlar olmamasına rağmen bu kavramları masaya yatıranların dertlerinin başka olduğunu tahmin edebiliyoruz. Toplum yapısının en temel yapı taşı olan ailenin zaafa uğratılması için normal görülen bir takım hayat tarzlarının kabul edilmesi, afişe edilmesi veya popüler olması karşısında aile kurumu zor günler yaşıyor. Bugün Avrupa ve ABD dahi aile kavramına tekrar dönemin yollarını arıyorlar. Hristiyan dinindeki boşluklar nedeniyle de İslam bu ülkelerde hızla yaygınlaşmaktadır. Güçlü bir aile için ve tabii ki sağlam bir toplum için İslam dinini tercih edenler çoğalmaktadır. Avrupa ve ABD’de İslam’ı seçenlerle yapılan mülakatlardan İslam’ın aileye çok önem verdiğini ve huzuru bu yüzden İslam’da bulduklarını söyleyenler azımsanmayacak durumdadır.

Seküler hayat ve evlilik

Özellikle son yirmi yılda sekülerizm denilen putla birlikte Türk aile yapısında da ciddi çözülmeler olduğunu istatistiki veriler gösteriyor. Boşanmalar, aileden ayrı yaşayanlar olmak üzere seküler hayat tarzı bahane edilerek Batıya öykünme içten dışa doğru hayatımızın her alanında kendini gösteriyor. AVM’ler, Kafeler, dijital hayat bireyselliğe doğru hızla erkeği de kadını da itiyor. Bunlardan korunmanın ve kararlı duruş içinde davranmanın yolları aranmalı. Evlilik bir yaz boz tahtasına dönüştürülmemeli. Evlilik iki kişinin birbirini inşaa ettiği bir kurum olarak görülmeli. Hazreti Mevlana’nın dediği gibi evlilik iki kişinin birbirini törpülenmesidir. Yarım kalan evlilikler topluma zarar veriyor ve aile değerlerinin sorgulanmasına yol açıyor. Modern zamanların problemi ile birlikte aileyi nasıl ayakta tutabiliriz, sorunların üstesinden nasıl gelebiliriz bu konularda bireylerin kendilerini geliştirme yöntemlerini bulmalılar. Elbette boşanma haktır. Ama modern zamanlar bahane edilerek gerçekleştirilen boşanmalar kişiye ve varsa çocuklara da zarar veriyor.

Evlenmeden önce

Evlilik hukuki bir yapıdır. Bu itibarla da evlilik baştan sona kanun ve kurallarla şekillendirilmiştir. Ama birde kanunun içine almadığı bir dönem vardır ki işte evliliği devam ettirecek olan bu dönemdeki davranış ve tutumlardır. Bu satırlardan sonraki cümlelerimin hepsi genç kızlarımızadır. Öncellikle evliliği bir sıraya sokmak veya bir program dahilindeki işlerden biri görmek doğru değildir. Evlilik bir proje olamaz. Kızlarımızın evlenebileceğim biri diye düşündüğü erkekle paslaşmalı bir dönem yürütmesi gerekir. Zaman zaman erkeği test etmeli. Aşk denilen şey insanın gözünü kör edebilir ama mantık ile birlikte bu kimyasal çekim düzeyli bir ilişkiye dönüştürülmeli. Erkekler çoğu zaman kendilerini ele verirler. Sorumsuzluk yapısı varsa bunu kolaylıkla test edebiliriz. Asabi birisiyse bunu da test edebiliriz. Patavatsız, bilgiç, kendini beğenmek ve daha birçok davranışlarla birlikte insanın hataları, eksikliklerine kızlarımızın göz yummaması gerekiyor. Evlenince geçer, hallolur denilmemeli. Mesafeli ve kararlı bir duruş içinde olduğumuz karşı taraftan anlaşılmalı. Ulaşılmaz olunmalı ve kendimizi sürekli geliştirme gayreti içinde olduğumuzu hissettirmeliyiz. Seviyeli olmalı her şeyi ilk günlerden anlatmamalı, her zaman gizemli bir tarafımız olmalı. Edilgen olmamalıyız. Elbette cadı olalım veya olur olmaz şeyleri tutturalım eli belinde olalım demiyorum. Hanım olarak bir değerimiz bir ağırlığımız olmalı. Basit ve ele geçince harcanacak, pis bir mendil gibi sokağa atılacak varlık konumuna düşmemeliyiz. Değerimizi bilmeli, değer de bilmeliyiz vesselam.

BALONLAR DELİK DEŞİK

Yüreklerde kurşun izleri, barut kokusu, gözler kan çanağı. İçine düşmüş ölüm kuyusunda feryad figan dünyanın kulakları sağır, gözleri kapalı. Sonra insan hakları, adalet şu tarih bu tarih hepimizin gözünün içine soka soka medeniyet çığırtkanları. Ne vakit gelecek bu medeni insanlar şu dünyaya, asrı saadetten beri gören olmadı kimseyi. Kimse kendine aynada bakmıyor!                                                                                                                                                      Bir çocuk delik deşik balonların önünde renkli hülyalara dalıyor. Her yer yıkık dökük ama çocuğun dünyasında hala renkli kalabilen bir şeyler var. Umut dediğimiz işte böyle bir şey. Viraneler içinde bile seni buluyorsa bir kırıntı umut ışığı, alacak nefesimiz var demektir. Umutları karanlıklara gömmek isteyenlere rağmen Hakikat güneşi her daim doğar. İnsanoğluna da düşen bu hakikatten kendine bir pay çıkartmaktır. 

ULAŞIM ARACI OLARAK: BİSİKLET

Yürürlüğe giren ‘Bisiklet Yolları Yönetmeliği’nde plansız alanlar için yeni yapılacak imar planlarında ayrılmış bisiklet yollarına ve bisiklet park istasyonlarına yer verilmesi zorunlu tutuluyor. Ancak İstanbul gibi mega bir kentte bu imarsız planlarda bunu nasıl başaracaklar bilmiyorum ancak bisiklet kullanımın hobi ve hafta sonu eğlence aracının ötesine geçmesi bir ulaşım aracı olarak görülmesi gerekir. Bu şekilde olursa özellikle büyükşehirlerde bir cazibe kazanır ve insanlar motorlu taşıtlardan çok daha sağlıklı olan bu araca yönelirler. Özellikle okulların servis aracını azaltıp çocukların okullarına bisikletle gidilmesi teşvik edilmeli. Okullarımızda bisiklet park alanları yok. Oğlum bu senenin başından beri bir arkadaşıyla beraber okula bisikletle gidiyor. Okul müdürü fark edip çocuklar için bisikletlerini bağlayabilecekleri bir düzenek oluşturmuş. Bisiklet yolları çoğaldıkça ve bisiklet sürenler çoğaldıkça motorlu yakıtların trafikte seyretmesi de azalacaktır.

YAŞLILAR ÇALIŞMAZ MI?

Bursa’da 91 yaşındaki Zeynep nine pazarda bahçesinde ekip biçtiği ürünleri satıp geçiniyor. Geçenlerde sosyal medyaya yansıyan habere göre Zeynep ninenin ürünlerine zabıta el koymuş. Videoda Zeynep ninenin ağlaması herkesin yüreklerini burktu. Etrafta olaya tanık olan vatandaşlar da göz yaşlarını tutamıyorlardı. Sonrasında bu olay büyük tepki alınca Zabıta müdürü Zeynep nineyi bahçesinde ziyaret edip elini öpüyor, özür diliyor. İnşallah toplumumuzda yaşlıların da var olduğunu düşünerek kanun ve yönetmelikler yapılır. Öte yandan bu olaya tepki gösteren ve sosyal medyadaki bu paylaşımın altına yorum yapanlardan biri Avrupa’da bu yaştaki insanların çalışmayıp refah içinde yaşadıklarını yazmış; güldüm. Refah kavramı açıklanmaya muhtaç. Ayrıca bizim kültürümüzde yaşlılar hayatın içindedir, atıl bir köşede ölümü beklemezler. Bu gereksiz ve izansız yoruma bende diyorum ki insan ayakta ölmeli. Yaşlılarda çalışır. Kendini bu şekilde iyi hissedecekse bu bir güçsüzlük ifadesi değildir. Devletin ayıbı falan da değildir. Allah güç kuvvet vermiş helali ile çalışıyor Zeynep nine. Allah kendisine uzun ömürler versin.

(S.A.V)

Dini yayın yapan radyo kanallarının birçoğunda metin yazımında sorun var. Özellikle de Hazreti Peygamber veya ashabtan birinin adı zikredileceği zaman sürekli adının arkasına sallallahü aleyi vesselam veya radiyallahu anha demek iletişim teknikleri açısından doğru değil. Zaten Peygamber efendimiz diyoruz. Hazreti Ömer diyoruz. Aldığı abdestten emin olamayıp sürekli abdest alan takıntılı insanlar gibi ismin arkasından defalarca selavat getirilmesi medya gerçeğinde doğru değil. Çünkü insanların dikkatini konudan ve metinden uzaklaştırıyor. Özel bir ev sohbetinde veya Mevlidi Şerif’te dua niyetine diyebiliriz ancak orada bile aşırıya kaçmamak iletişimin gerçek manasından, özünden kopmamak gerekir. İnsanların içlerinden salavat getirmeleri daha doğrudur.