KRONOMETRELİ FUTBOL

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Geçen hafta İspanyol MARCA gazetesi bu hususta FIFA'nın talebi doğrultusunda IFAB'ın bazı hazırlıklar içinde olduğunu ve kronometrenin durdurularak oyunun net sürelerle oynanmasına yönelik bazı düşüncelerin artık yavaş-yavaş icra edilmeye başlanacağını duyurdu.

Futbolda da aynen basketbolda olduğu gibi hangi sebepten olursa olsun oyun bir şekilde durduğu zaman akan zamanın da durdurulmasına dair öneriler eskiden beri gündeme gelirdi. Yani masadaki hakemin kontrolünde olan basket oyun zamanı, net yirmişer dakikalık iki devrenin tamamlanması esasına dayanmaktadır. Futbola adapte edersek de bu süre muhtemelen net 30’ar dakikalık iki devre olarak uygulanacaktır.

Geçen hafta İspanyol MARCA gazetesi bu hususta FIFA’nın talebi doğrultusunda IFAB’ın bazı hazırlıklar içinde olduğunu ve kronometrenin durdurularak oyunun net sürelerle oynanmasına yönelik bazı düşüncelerin artık yavaş-yavaş icra edilmeye başlanacağını duyurdu.

Topun oyunda olduğu sürelerin istatistiklerine bakıldığında, özellikle bizim de içinde bulunduğumuz bazı ülkelerin liglerinde bazen 90 dakika içinde net 50’li dakikaların görülmesi ve (seyirci/müşteri/taraftar ne derseniz deyin) verdiği paranın tam karşılığının alınamaması ekonomik gerçekliğinden hareketle basketboldaki kuralın adil ve hakkaniyetli olduğu görüşü ağır basmaktadır.

Bu konuda rekor Hollanda Ligi Eredivisie’de. 57 dakikalık sürelerden söz ediyor istatistikler. Yani Hollandalı futbolseverler 90 dakika içinde ancak üçte ikisi kadar bile olmayan bir süre futbol izleyebiliyor. Sonra Ligue 1 ile Fransızlar var ikinci sırada. Onlar 90 dakikanın 56 dakikasında aktif olarak futbol temaşa edebiliyorlar. İlk üçteki son ülke İngiltere ve Premier Lig ve 55 dakika onlardaki aktif futbol süresi.

Biz ise sondan dördüncüyüz ilginç biçimde. 54 dakika 25 saniye bizdeki ortalama. Yatanın kalkmadığı, en ufak bir darbede sanki kurşun yemiş gibi yerlerde yuvarlanan futbolcularımızın bolluğu bizi sondan dördüncü yapıyor Avrupa klasmanında. Bizden kötü iki-üç lig daha var ama merak etmeyin. Onlar da şaşırtıcı olarak İtalya Seria A, Alman Bundesliga ve Portekiz Ligi. Portekiz ve Alman Ligleri 53 dakika, İtalyan Ligi 53 dakikadan birkaç saniye fazla.

Şampiyonlar Ligi maçlarında bu süreler neredeyse 60 dakikalara ulaşıyor ve devler sahnesinde hem stadyumda hem de ekran başında izleyenler futbola doyuyor.

Fenerbahçe’nin Kadıköy’de Sivas ile geçen sene sonunda oynanan maç bize fikir vermesi açısından ilginç. “Efradını câmi, ağyarını mâni” derdi eskiler tam o ayarda bir örnek. 103 dakika oynanan oyunda topun aktif olarak oynandığı süre 46 dakikada kaldı. İlk yarı 50 dakika oynanmasına rağmen top 21 dakika oyuna hizmet etti. Gerisinde fauller, taçlar, yere yatıp kalmayan futbolcular, topu oyuna kağnı hızında sokan kalecilerin geçirdiği 29 dakika vardı anlayacağınız.

Tam bir anti-futbol ülkesi olma yolunda bizim güzel ve şanssız Ülkemiz maalesef. Hakemlerin de elbette bunda büyük payları var, en az toptan korkan teknik direktörler kadar. Hakemler en ufak bir temasa, af-edersiniz kıl değmesine “zııırrrt” diye düdük çalıyorlar. Ondan sonra topu hızla oyuna sokmaya çalışan takımlara müsaade etmeyip illa ki dokuz onbeşi adımlayıp, traş köpüğüyle çizgiyi çekecekler. Baraja gidip barajdakilere el kol hareketlerine dikkat etmelerini vaaz ediyorlar üstüne üstlük. Bir serbest atışın kullanılması bir buçuk iki dakikayı bulabiliyor bizde.

Neyse ezcümle; bu uygulama iyidir ve doğrudur. Umarım bizdeki uygulaması da iyi ve doğru olur. Umalım ve dileyelim ki VAR gibi nereye çekersen oraya giden bir uygulamaya dönmez de verdiğimiz paranın karşılığını daha fazla alırız.

Mart ayında bolca yağmura ve kara kavuşmak temennisi ile,