"KÜLTÜREL ENTEGRASYON" SORUNU

Mehtap DEMİR 27 Oca 2019

Mehtap DEMİR
Tüm Yazıları
Kültür bağlayıcı yapı oluşturur hem sosyal anlamda hem de zamansal olarak birleştirici ve bağlayıcıdır. Ortak deneyim, beklenti ve eylem mekanlarından bir sembolik anlam dünyası yaratır. Birleştirici ve bağlayıcı gücüyle, güven ve dayanak imkanı sağlar, insanları birbirlerine bağlar.

Günümüzde yerlilik kavramı, gitgide daha çok insanın kendi kimliğini; yersiz yurtsuzlaşmış ana vatanlar, kültürler ve kökenler ile ilişkilendiriyor, tanımlıyor. Veya başkaları tarafından bu şekilde sınıflandırılmasından dolayı karmaşık bir hal alıyor…

Devletlerin politikaları ise asimilasyon ve sonrasında adaptasyon olarak yeniledikleri söylemlerine, daha insancıl ve ikna edici olan “entegrasyon” temelini yerleştirmeye çalışıyor…

Ve buna “Kültür” ve “aracı aygıtları” bu entegrasyon sürecinin yapı taşları olarak hazırlıyor…

Örneğin, Almanya…

En canlı kanıt belki de…

2013-2017 yılları arasında Almanya Baden Württemberg eyaletinin başkenti Stuttgart’ta yaptığım çalışmada, Türk diasporasında müzik hareketleri ve entegrasyon deneyimlerini izlemiştim…

Dört yıl süresinde; bir uzun soluklu eğitim projesi, sekiz Türk ve Alman müzikçilerden oluşan konser projesi, üç düzenli koro odak grup gözlemi ve yirmi derinlemesine mülakatla bu süreci daha iyi anlayabilmiştik…

Kültürel entegrasyon sürecinin Türk diasporası tarafından nasıl algılandığını çözümlemek ilk amaçtı…

Çünkü, kimlik dönüşümlerini bunun üzerinden çözümlemek önemliydi… Entegrasyon, çok kültürlü toplumlarda tam bir ikilik hissi vermekte… Nedeni ise kültürel farklılık, ana dil, sembolik kaynaklar (din, kutlamalar vs.) konularındaki çatışma hali.

Mesele, devlet aygıtlarıyla yapılan uygulamalar, medya okumaları, toplumsal hareketler, etnisite, ideoloji, genel toplum tutumu, ekonomik dağılım gibi birçok açıdan değerlendirilebilir.

Özellikle, Avrupa’ ya, 60 yılı aşkın süren işçi göçü; zamanla, vatandaşlık, mülkiyet hakkı, politik paydaşlık ve din evleri gibi konuları uluslararası boyuta taşımış, devletlerarası tartışmalara yol açmıştı…

Almanya, “Euro-Türkler” başta olmak üzere ülkede yaşayan diasporik halkların, mülteci ve sığınmacıların genel toplum ile uyumlanmasını sağlamak istiyordu.

Merkel 2016’da yaptığı açıklamada; “Burada uzun yıllardan beri yaşayan insanların sorunlarını anlatma ve düşüncelerini dile getirme iradesi var. Anayasamızın öngördüğü şekilde değerler sistemimize bağlılık, elbette Almancanın öğrenilmesi ve bilinmesi şart. Aynı zamanda göçmenleri kabul eden toplumun açıklığı, yapılabilir ve elde edilebilir şeylerin yapılması önemli. İstihdam piyasasına, sosyal topluma ve siyasi yaşama katılım. Bunlar göçmenlerin önemli gördükleri konular.” ifadesiyle temsil ettiği devletin görüşünü anlatıyordu…

Almanya’daki Türklerin kendi camilerini yaptırmaları, İslami usullere göre mezarlık ve yaşlılar yurdu talep etmeleri bu sürecin artık kaçınılmaz olduğunu gösterdi.

Ancak bilinmesi gereken, uyumun temel iki boyutu var. Biri beraber yaşam, diğeri ise fırsat eşitliği…

Beraber yaşam alanı, toplumsal entegrasyonun en karmaşık fakat en sembolik yanıdır.

İletişim, diyalog gibi mefhumları kapsayan bu alanda sanat, edebiyat ve uygulamalı projeler öne çıkar.

Almanya’da Türk ailelerin büyük çoğunluğu kimliklerini dillerini ve kültür korumacılığını dernekler üzerinden yapıyorlar.

Dillerini ve kültürlerini korumak için yarattıkları adalarda yaşayan ikili kimlikler… İş hayatı dışında, sadece bu dernekler üzerinden yürüyen bir sosyal hayat var Almanya’da…

Entegrasyon hem fikren hem de alan uygulamasında çok başarılı görünmüyor. Toplulukların kendi ördükleri ağlar kültürel karma ve bütünleşik düşünce açısından başarısız oluyor. Bunun aksine, sistem içerisinde, ekonomik temelli fırsat eşitliği göçün başlangıç yıllarına oranla, eşit dağılımlı… Almanya kısa vadede kültürel bir bütünleşme olamayacağının farkında fakat buna rağmen, Almanya’da yaşayan Türk diasporasının özellikle eğitim sisteminde yaşadığı zorluk onların daha çok içine kapanmalarına neden oluyor…

Almanya örneğinden yola çıkarak Türkiye’deki Suriyelilerin entegrasyon sorunu ve ötekileştirilmeleri meselesine bir sonraki yazıda devam edeceğim, ki konu hayli hassas ve hayli önemli…