Vakıf Katılım web

MEDYA ÇALIŞANLARININ KORONA MÜCADELESİ

Micheal KUYUCU 29 Mar 2020

Micheal KUYUCU
Tüm Yazıları
Korona salgını her geçen gün başımıza bela olmaya devam ediyor.

Korona salgını her geçen gün başımıza bela olmaya devam ediyor. Küresel bir belanın ulusumuza olan yansımalarını yaşıyoruz. Bu süreçte sermaye sahipleri bu milli mücadelede hem dünyaya, hem ülkemize hem de insanımıza yardımcı olmak adına bir şeyler yapması ve salgınla olan mücadelede özveride bulunması gerekiyor. Ama nedense  bunu yapmıyor.

Korona faturası işçiye kesiliyor

Özel sektör korona salgınının piyasalara olan etkisini çalışanlarına fatura etmek ister gibi davranıyor. Çalışanlarına izin verirken maaş vermek istemeyenlerden tutun, yol – yemek gibi harcırahları kesmek isteyenlere kadar aklınıza gelen her türlü olay yaşanıyor. Özel şirketler maalesef korona salgınında devlete hiç yardım etmiyor. Cumhurbaşkanımızın ve bakanlarımızın söylediği #evdekal talebinin hayata geçmesine yönelik çabalar çok az. Sermaye kesimi korona yüzünden düşen satışlarını personellerine fatura etmek istiyorlar. Personellerine verdikleri üç kuruş maaşın hesabını yapıyor. Bir ölümcül salgınla karşı karşıya olan çalışanlarına uzaktan çalışma başta olmak üzere hiçbir çözümde bulunmuyorlar. Bu da bir paradoks yaratıyor. Bir yandan bakanımız sokağa çıkmayın diyor, diğer yandan özel şirketler personellerini işe çağırıyor.

Üretim sektöründen tutunda da hizmet sektörüne kadar tüm alanlarda patronlar üç kağıt hesapları yapıyor.  Bunu tüm sektörlerde görüyoruz. Medya endüstrisi de koronavirüsle olan savaşta personeline yeteri kadar destek vermiyor. Medya gruplarının korona hikayelerini sağdan soldan, internet sitelerinden, eşten dostan duyuyor ve çok üzülüyorum.

Medya endüstrisindeki koronalar

Geçtiğimiz hafta Demirören Medya Grubunda iki çalışanın koronavirüs tespit edildiği duyuldu. Bu çok ciddi ve üzücü bir olay. İnsanlık hali tabii ki olacak. Ama bir milyar dolar değerindeki bir medya holdinginde böyle bir şeyin yaşanmasından sonra gerekli önlemlerin alınmaması üzücü. Konu ile ilgili DİSK bir açıklama yaptı ve “Tüm medya sahiplerine sesleniyoruz. Çalışanların sağlık kontrolü için gerekli tedbirleri hemen alın. Olası enfekte durumlarda çalışanların her türlü yasal hakkı saklı kalacak koşullarda tedavi, dinlenme imkânı sunun. Yayınları yürütecek alternatif mekanları oluşturmaya bir an önce başlayın. Yoksa bu vebalin altından kalkamazsınız. Demirören Medya Grubu’ndaki meslektaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun diyoruz. Virüs salgını söz konusu olduğunda, sağlıksız çalışma koşullarına itiraz etmek haktır. Sizleri bu hakkınızı kullanırken taleplerinizi ortaklaştırmaya, tüm emekçilerle birlikte dayanışmayla hareket etmeye çağırıyoruz. Birbirimizden güç alarak gazetecilik yapmaya devam edeceğiz." diyerek medya endüstrisini uyardı.

“Biz Haberciyiz” korona kardeş

Bütün bunlar yaşanırken benzer haberler Haber Global TV’den de geldi. Azerbaycan sermayesi ile Türkiye’de kurulan ve bir türlü istediği başarıyı elde edemeyen, başarılarından çok Azeri CEO’nun Türk yöneticilerle yaşadığı sorunlarla adını duyuran Haber Global’de de korona sıkıntıları yaşanıyor. Şirkette yaşayanların sağlık koşullarına yönelik önlem alınmadığı, ateşi 38 derecenin üstünde olanların çalıştırıldığı, çalışanlara vardiya sistemi uygulanmadığını duydum. Güya şirketin Azeri CEO’su çalışanlarının bu taleplerini geri çevirirken de “biz haberciyiz” diyormuş. Bunlar doğru mu yanlış mı diye düşünürken Haber Global’in Azeri CEO’su Mammad Gulmmadov’un sosyal medyasında paylaştığı koronayı küçümseyen paylaşımını görünce benim sigortalarım attı.

Zaten bu televizyon kanalının neden kurulduğunu ben hala anlamadım. Bu kanal Azeri sermaye ile kuruldu. Yabancı sermayenin medya sektöründe ülkemize giriş yapmasını en çok isteyen adamlardan biriyim. Ama bir dakikaaaa. Burada bir dakika demek istiyorum. Şimdi bu Azeri patron Türkiye’de neden bir haber kanalı kurdu? Para kazanmak için mi? Hadi “Tamam” diyelim. Peki, bu kanalın Azeri CEO’su Mammad ve patronuna sormak istiyorum. Siz kurduğunuz haber kanalında Türkiye’nin çıkarlarını düşünüyorsunuz değil mi? Sanırım “evet” diyeceksiniz. Peki Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst düzey yetkilileri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bakanlarının herkesten rica ettiği “evde kal” çağrısına neden destek olmuyorsun? “Biz haberciyiz” diyormuşsun. Mammad kardaş, önce bana bir diplomalarını yolla. İşletmecilik ve habercilik alanında aldığın eğitimi görmek istiyorum. O zaman sana “habercisin” diyebilirim. Bu bir!

Sen bir Azeri’sin. Yani bizim kardeş ülkemizdensin. Yabancı sayılmazsın. Başka bir ülkeye ait bir sermayedar olsaydın o zaman bu şirket “Türk çalışanlarını düşünmüyor, onların ölmesi umurunda değil” diyebilirdim. Ama sen Azeri bir şirketsin değil mi? Türkiye’deki çalışanlarına bir Türk şirketten daha hassas davranman gerekir değil mi? O zaman Mammad Kardaş göster CEO’luğunu da Türk medya işçilerini korona salgınından koruyacak bir şeyler yap. Haber yapacağım derken, kendin haber olma. Cuma gecesi Tayyip Erdoğan özel sektörün de esnek çalışma modeline geçmesini söyledi. Haber Global istersen bir zahmet sen de başla. Termometreniz bozukmuş ben bir tane hediye edeyim size.

CEO unvanını sanatçı unvanı gibidir. Para ve torpille bu unvanlar elde edilebilir ama hak etmek için çalışmak gerekir.

TRT’nin korona hassasiyeti

Koronanın medyaya olan etkilerinden bahsederken hep olumsuz şeylerden bahsedecek değiliz. Güzel kurumsal örnekler de var. TRT kurumunda çalışan bir yayın şefinde korona testi “pozitif” çıktı. Bunun üzerine TRT hemen bir eylem planı başlattı ve hem evden çalışma sistemine geçildi hem de hijyenin sağlanması için ek uygulamalara başlandı. Mesela TRT’nin binasına girdiğinizde güvenlik hemen sizin ateşinizi ölçüyor. Eğer 38’in üstündeyse ateşiniz binaya giremiyorsunuz. TRT Radyolarında program konukları geçici bir süre iptal edildi. Stüdyoda kalabalık bir ortam oluşmaması adına alınan çok önemli ve stratejik bir karar. TRT kurumu bir kamu yayıncısı sorumluluğunda personeline değer verdiğini gösterdi.

65 yaş üstü bizim canlarımız

TRT demişken aklıma geldi. Geçen gün Sabah Gazetesinden Hıncal Uluç’un bir yazısına takıldım. Türkiye’de TRT kurumunu en çok eleştiren yazar Hıncal Uluç. Bazen doğru noktalara da değiniyor ama bence artık abartmaya başladı. Konumuz yine korona. Malumunuz, herkesin bildiği gibi devletimiz 65 yaşın üstünde olanlara sokağa çıkma yasağı uyguladı. Bu sokağa çıkma yasağı bu yorgun çınarların sağlığı için alınmış yerinde bir karar. Bazı geri zekalılar sosyal medyada bu yorgun çınarlar hakkında aptal yorumlar yaptı. Onlarla dalga geçti. Bir kısım medya Amerika ve AB ülkelerinin 65 yaş üstü insanları gözden çıkardığını yazacak kadar ahmaklaştı. Bunun bilinmesi gerekir ki, 65 yaş üstü olan büyüklerimiz bizim dünümüz ve bugünümüz.  Eğer vazgeçilmesi gereken bir yaş grubu varsa, o yaş grubu en son vazgeçilecek yaş grubudur. Onlar gençliklerini çalışarak harcadılar, yoruldular, bugünlerimiz için savaştılar. Şimdi onların korona salgınında feda edilmesi gibi saçma sapan şeyler konuşuluyor. Bunu dünyada hiçbir ülke yapmaz. Bunu konuşanlar da, düşünenler de geri zekanın önde gidenidir. Benim feda edecek bir yaş grubu seçimim olursa asla 65 yaş üstü grubu feda etmem. Feda edilecek bir yaş grubu varsa o yaş grubun 65 yaş altındaki yaş grubudur. Sakın kimse bana gelecek, melecek demesin. 65 yaş ve üstü büyüklerimiz bizim minnet borcu olduğumuz insanlardır. Bizim yangında ilk kurtarılacaklarımızdır. Bunun için devletimizin ve AB ülkelerinin 65 yaş grubu için aldığı önemlerden çok etkilendim. Bencilliği bırakalım ve sağımızda solumuzda bu yaş grubunda olan ve bir destek ya da ihtiyacı olan insanlar görürsek elimizden gelen ne varsa yapalım.

Hıncal Uluç’un hatalı TRT Müzik yorumu

Şimdi gelelim Hıncal ağabeyimize. Hıncal Uluç, köşesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben TRT ile ilgili bir şikâyette bulundu. Uluç, evinde oturan 65 yaş ve üstü insanların TRT’de izleyecek program bulamadığını yazmış. Örnek olarak da TRT Müzik kanalını göstermiş. Yazısında “boş vakitlerimde açtığım TRT Müzik kanalı, evde kapalı kalan tüm aileyi bir araya getirmek, onlara ortak bir şeyler izletmek, hazır herkes evde kapalı iken, dededen toruna tüm aileyi ekran başına toplayacak, hepsini birden eğlendirecek, neşelendirecek ve aile birliğini sağlayacak eğlence programları yapmayı düşünüyor mu?” diyen Uluç, TRT’nin eski arşivini kullanmasını önermiş.

Yahu TRT’yi her anlamda en çok takip eden adamlardan biriyim. Hele TRT Müziği. Bu kanalın yayınlarının yarısından fazlası zaten eski programlardan oluşuyor. Hep arşiv programlar var. Kanalın önceki yönetiminin başarısız finansal politikasının ceremesini çekiyor hala, yeni programlara yer veremiyor. Programların yaş ortalaması da inanılmaz yüksek. Beni boş verin, bunu her yaştan tanıdığım yüzlerce insandan duydum. Yaşı 65’in üstünde olan aile büyüklerim bir dönem sadece TRT Müzik izlerdi. Hala da izliyor ama onlar bile “bu kanal çok demode ya...” deyip bazen Powertürk’ü açıyorlar. TRT, Hıncal ağabeyinin sandığının aksine çok yaşlı. Kurumun televizyon kanallarının ve radyolarının daha da gençleşmesi lazım. Türkiye gibi genç bir nüfusa sahip bir ülkenin kamu kanallarının hedef kitle yaş ortalamasının 30’larda olması lazım. Hıncal Ağabey kanalı genç buluyormuş. Bence bu onun ruhunun gençliğindendir.

#evdekal kitap oku

Korona günlerinde evde yapılabilecek en güzel şeylerden biri kitap okumak. Özellikle çocukları olanlar, çocuklarla beraber kitap okuyabilir. “Bugün Nasıl Hissediyorsun” adlı kitap tam bunun için. Kitap çocukların tüm duygularla uyum içinde olmasının yollarını gösteren ve onların sorunlarını çözmek için yaratıcı yollar sunuyor. Ebeveynlerin çocuklarının duyguları ile olan içsel yolculuğunda rehberlik ediyor. Çocuğun farklı duygularını ya da duygu çeşitliliğini anlamasına yardımcı oluyor. Ebeveyn rehberi ve duygusal okuryazarlığı anlatan bir bölüm içeriyor.

Akmar tarihi Podcast’te

Dünyada en çok kullanılan medyalardan biri podcast. Türkiye’de pek anlaşılmadı. İçeriğinde bir hikaye ve benzeri içerik içeren bir ses kaydının bir müzik parçası kaydedilip gelecekte tekrar dinlenmek üzere yapılan kayıtlara podcast deniyor.  Bunu yapan çok kişi var, ben de pek çok programımın podcast kaydını kaydediyor ve dinlemek isteyenlere sunuyorum. Benzer bir uygulamayı Plak Mecmuası adlı dergiyi yayınlayan Mylos Yayın Grubu’da yaptı ve özel içeriklere sahip podcastler sunmaya başladı.

Hazırladıkları ilk podcast Murat Beşer’in anlatımıyla Akmar Pasajının tarihi ele alan “Akmar Pasajı” oldu. Podcast Türkiye müzik ve alt kültür dünyası için büyük öneme sahip Akmar Pasajı’nın hikayesini ve önemli simalarını konu ediyor. Athena’dan Pentagram’a birçok grubu müzik piyasasına armağan eden Akmar Pasajı, altın yıllarını geçirdiği 90’larda alt kültürlerin, müzik meraklılarının, plak dükkanlarının, fanzinlerin buluştuğu mekanlardan biriydi. Bu tarihi dinlemek isteyenler bu podcasti iTunes, Spotify ve Youtube’da dinleyebilir.

Büyüklerimizi aramayı ihmal etmeyelim

AK Parti Ankara Milletvekili Barış Aydın koronavirüs ile ilgili devletin tüm kademelerinin hem sağlık alanında hem de ekonomik anlamda gerekli tüm tedbirleri almaya devam ettiğini belirterek “Bakanlık tarafından açıklanan önlemlere riayet etmeli, virüsün yayılımını engellemek adına mümkün olduğunca evde vakit geçirmeliyiz. Kendimizi izole ederek, sosyal mesafeyi artırarak, temizlik ve hijyene dikkat ederek hem kendimizi hem sevdiklerimizi hem de toplumu koruyabiliriz. Tüm vatandaşlarımızı tedbirli ve sağduyulu olmaya davet ediyoruz. Ne yazık ki böyle bir durumda bile panik havası yaratmaya çalışanlar da var; onlara meydan vermemeliyiz.” dedi.

Barış Aydın, 65 yaş ve üstü yaş gruplarına sokağa çıkma kısıtlaması ile ilgili “Büyüklerimizin hayat tecrübesine, bizlere verecekleri nasihatlere ihtiyacımız var. Hayatlarını riske atmamaları, bu kısıtlamaya uymaları bizim için büyük önem taşıyor. Bugünlerde onların sağlığı ve güvenliği için ziyaret edemediğimiz büyüklerimizi de sık sık aramayı ihmal etmeyelim” diyerek 65 yaş ve üstündeki insanların psikolojik sağlığına özel bir vurgu yaptı.