MEKSİKA SINIRININ ÖTE YANI

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Eşitsizliğin sürdüğü dünyada cellatlarına doğru koşmaya mecbur bırakılan herkes Meksika Sınırı şiirini başka kelimelerle tersyüz etmeye devam ediyor.

Bayram trafiği bastırmaya başladı. Herkes evine dönüyor. Yolda olanlara Allah sabır versin, kazasız belasız ulaşmayı nasip etsin. Bu kadar insan trafiği büyük ölçüde ekonomik nedenlerden kaynaklanıyor. İnsanlar doğduğu yerlerden doyduğu yerlere doğru hareket ediyor. İstanbul’a gelmek isteyenlerin oluşturduğu trafik de büyük ölçüde bundan kaynaklanıyor. Tatilciler de var elbette. Onlar da olmak istedikleri yerlerden olmak zorunda olduğu yere doğru dönüş yapıyorlar. Leyli meccani günlerimizde ayaklarımız geri geri giderdi, evden okula doğru yollanırdık. Hazır yollara düşmüşken yolumuzu Meksika’ya düşürelim. Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika arasındaki sınırdan ABD tarafına doğru yapılan “yasadışı” göçlerin durdurulmaması halinde Trump’ın uygulayacağı yüzde 5’lik göçmen vergisi sınırsız olarak askıya alınmış. Demek oluyor ki Meksika, Trump’ın gösterdiği sopayı görmüş ve hizaya (!) gelmiş. Sosyal medya üzerinden ikinci bir tehdide kadar Meksika sınırı stabil durumda olacak demek ki.

 Meksika Sınırı, televizyonlarımızın kült programlarından biriydi. Hala da devam ediyor. Ama esas ününü İsmail Kılıçarslan, Tarık Tufan ve Selahattin Yusuf üçlüsüyle ekranda göründüğü günlerde yaşamıştı. Meksika Sınırı, Mızraksız İlmihal kitabıyla tanınan Mustafa Efe’nin bir şiirinin ismiydi ve şiir Amerika’nın boğuculuğundan kaçmak isteyen yasadışı (!) kişilerin sınırı aşıp özgürlüğe kaçmasını tanımlardı. Trump filan yoktu ortalarda ve Amerika’nın asabımızı bozması için orada olmak da gerekmiyordu. Sınıf atlamak isteyen yeni zenginlerimiz çocuklarının doğumu için Amerika seyahati yapmayı da henüz gündemlerine almamışlardı. Meksika’yı Amerika olmadığı için sever ve sınırın öbür yanını ülkelerinde arıza yaşayanlara tavsiye ederdik. Herkes Meksika’ya gitse ortada Amerika kalmazdı. İşte çözüm. Gerçi Meksika Sınırı şairinin ömrünün bir kısmını Amerika’da geçirdiğini duymuştuk sonraları ama o zaman bu sınır çoktan bir metafora dönüşmüştü. Trump’ın şimdi yabancı düşmanlığı gibi bir metafora dönüştürdüğü sınır Türkiye’nin bir kısmı için anti-western bir hamura konulan suydu.

 Hayat şartları Meksika sınırını yeniden çizmeyi icap ettiriyor. Sadece ABD-Meksika arasında değil dünyanın tüm Meksikaları ve Amerikaları arasında. Eşitsizliğin sürdüğü dünyada cellatlarına doğru koşmaya mecbur bırakılan herkes Meksika Sınırı şiirini başka kelimelerle tersyüz etmeye devam ediyor. Düşünce hayatımız da bundan azade değil. Yeniden çizilen sınırın hangi tarafından olmak istediğimizi sorgulamaya devam ediyoruz. Amerika eskisi kadar umrumuzda değil sanırım ve yine sanırım Meksika sınırının hangi tarafında olmak istediğimiz de çok net değil. Kişisel olarak söylemiyorum, toplum olarak. Meksika’ya gitmek gibi bir arzumuz olmadığı gibi Meksika’dan gelenlere de pek sıcak bakmıyoruz, sanırım. Bununla kalsak iyi, beynimizin tam ortasına bir Meksika sınırı koyuyoruz ve düşüncelerimizi yeniden tartıyoruz. Kalbimizin ortasına koyduğumuz sınırlar gibi.

 

Demek istediğim, sınırlar net değil. Kafamız da öyle. Hiçbir şiirin sözlerinden bağıra bağıra okuyacak kadar emin değiliz. Televizyon altyazısında Meksika sınırıyla ilgili gelişmeler geçerken kafamız da eskisi kadar net değil. En fazla Trump’a saydırıyoruz ama sonra mülteci karşıtı komşularımızı görüp sesimizi biraz kısıyoruz. Sonra her sabah kalkıp tekrar bakıyoruz sınırın hangi tarafındayız diye, aklımız ve kalbimizle.