Vakıf Katılım web

MİNAREYE KILIF GEREK

Aslı SERTDEMİR 16 Şub 2019

Aslı SERTDEMİR
Tüm Yazıları
İstanbullu Gelin dizisinin İsrail'de çok beğenildiğini ve İsrailli kadınlarının Özcan aşkını geçtiğimiz hafta yazmıştım. Umarım ikinci Burak Özçivit vakası yaşamayız diye de eklemiştim.

Yazıma cevap niteliğinde bir haber okudum. Özcan Deniz, yine akıllıca hamle yapmış. Hemen İsrail de bir konser organize etmiş. Bu konseri de Aslı Enver sunacakmış. Organizasyonun biletleri de tahmin edildiği gibi hemen tükenmiş. İşi kurallarına uygun yapmak bu olmalı. Yazık şu Burak Özçivit’e. Kimse uyarmadı mı? Tamam, çok para kazanacaksın. Tamam, egon tavan yapacak. Tamam, bilmem kaç kadının ağzının suyu akarak sana bakacakta ama bunu kılıfına uyduralım diyen çıkmamış mı? Git sen 80 süslü, salyalı kadının tam ortasına kına gecesi kızı gibi otur. Poz ver, parayı al gel. Bak Özcan’a nasıl minareye kılıfı dikivermiş. Akıl verenin yok, bari ara ara sen danış bir büyüğüne. Hiç yakışmadı valla Burak, yıllar geçse de zor unutulacak bir kareye imza attın. Bazen bakacaksın attığın taş ürküttüğün kurbağaya değiyor mu, diye…

Yol alma zamanı…

Ne zamandır yazacağım bir türlü fırsat bulamadım. Mevzu derin. Söylenenler ağır. Düşündükçe ne yana çekersen öyle uçsuz bucaksız uzuyor. Tastamam yazıyorum şimdi ‘’Kadınlar siz kötü yetiştirilmiş erkekler için rehabilitasyon merkezi değilsiniz. Onu düzeltmek, değiştirmek, yetiştirmek ya da büyütmek sizin göreviniz değil. Siz yol arkadaşı arıyorsunuz; bir proje değil!’’ vay bee…Ünlü düşünür Adriana Lima’cım bir süre önce yazmıştı. Artık içi nasıl yanmışsa döktürmüş. Hepimizin yaptığı hatayı o da yapmış. Dünyanın öbür ucunda, ünlü, güzel bir kadında bu hataya düşünce insan kendini yalnız hissetmiyor. Bir ben salak yapmamış, bak Lima bile yapmış diye kendi kendini eyliyor. Onu bunu geçinde, hakikaten neden bu kadar olmazı oldurtma çabamız. Çocuğumuz değil ki koskoca adam bu. O kumaştan bize ne çıkar biliyoruz. Neden zorluyor, orasını burasını çekiştiriyoruz? Hadi adam oynuyor, elde etmek için yalan söylüyor. Peki biz bunu bile bile, göre göre neden devam ediyoruz? Sonra da ‘’kullandı beni.’’ Hayır o kullanmadı! Sen gel beni kullan dedin. Bile bile, seve seve, isteye isteye bir umut diyerek, kullanmasına izin verdin. Ahlar vahlar için artık çok geç. Şimdi önüne bakıp aç, anaç, umut dolu yanını bir tarafa atıp, yol alma zamanı.  

Slogan olmuş yalanlar…

Hadi kandıralım kendimizi. Bakalım nereye kadar becerebileceğiz. ‘’Yok ben sevmem böyle günleri.  Öyle bir gün mü? Bize her gün…’’ Slogan haline gelmiş cümleleri zikir gibi üst üstte istediğiniz kadar söyleyin. Sonuç değişmeyecek. Kendinizi kandıramayacaksınız. Birbirine aşkla bakan fotoğrafları gördüğünüzde içiniz gidecek. Bir de o gün Sevgililer Günü ise o fotoğrafların ardı arkası kesilmeyecek. Hadi gelinde kaderinize lanet etmeyin. Yanınızdaki içi geçmiş adama bakıp, ‘’Bu kadar mı aşkımız yani?’’ demeyin. Yalnız olanlar işin aslını astarını çözmüş kedisi, köpeği, arkadaşı ile kendini avutuyor. Ama koltuğun diğer ucunda bir kütük oturuyorsa durum vahim. Düşünüp düşünüp kendini doldurmaya başlarsın. Geçmiş şöyle bir gözünün önünden geçer. O kütüğün zamanında arkandan nasıl koştuğu, sahte romantizm anılarını hatırlar iyice kinlenirsin. Sonra telefonunu tekrar eline alıp, seni sinir eden hasetlendiğin fotoğraflara tekrar bakıp, kinini bir doz daha arttırırsın.Pimi çekilmiş bombaya artık tek kelime yeter. ‘’Ya hayatım bu kadın geçen bölüm ölmemiş miydi?’’ der oturan kütük.  ‘’Sen beni öldürdün be o kadın ölmüş kime ne?’’Cevabı ile kara kutu açılır. Gelmiş geçmiş ne varsa dökülür.   ‘’Yahu ne dedim şimdi ben!’’ şokunu yaşayan oturan kütük için artık çok geç.