Vakıf Katılım web

​MODERN VE GÜÇLÜ TÜRKİYE DÖNEMİ

Ozan CEYHUN 24 May 2017

Ozan CEYHUN
Tüm Yazıları
Sosyal, demokratik, modern ve güçlü Türkiye dönemi

Sosyal, demokratik, modern ve güçlü Türkiye dönemi

21 Mayıs 2017 Pazar Günü gerçekleştirilen AK Parti Kongre'sinde beklendiği gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aynı zamanda AK Parti'nin yeniden Genel Başkanı oldu. 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumda kabul edilen yeni anayasanın maddeleri bu şekilde adım adım hayata geçirilmekte.

Türkiye mutlu.

Türkiye umutlu.

21 Mayıs 2017 Pazar Günü hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden AK Parti Genel Başkanı olurken yaptığı konuşmasında verdiği mesajlar ile hem de aynı günün akşamı Fenerbahçe basketbol takımının Avrupa Şampiyonluğu ile iki büyük sevinç yaşandı Türkiye'de.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pazar Günü çok öneli mesajlar verdi:

“Bu kongre AK Parti için bir yeniden diriliş, yeniden kuruluş kongresidir. AK Parti sadece kendisine oy verenlerin değil, 80 milyon vatandaşımızın tamamını partisidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup da AK Parti'nin gönlünü kazanamayacağı tek bir kişini dahi bulunmadığını biliyorum. Yeter ki biz ona ulaşmayı bilelim.

Hiç kimse kendini ötekileştirilmiş hissetmesin. Hiç kimse özgürlük alanını tehdit altında görmesin. Hiç kimse geleceğinden umutsuz olmasın. Bu ülkede her birey birinci sınıf vatandaştır. Kimseden illa bizi sevmesini isteyemeyiz. Ama herkesten bizi dinlemesini, anlamaya çalışmasını, mümkünse katkı vermesini beklemek hakkımız. Çünkü biz 80 milyonun efendisi değil, 80 milyonun hizmetkârıyız. Bizim farkımız bu."

Tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kucaklamaya kararlı olduğunu ve de barış ve huzur içinde yaşamanın olmazsa olmazı olan demokrasinin Türkiye için ne kadar değerli olduğunun altını çizdi.

Terörle mücadelede Türkiye'nin kararlılığını bir kez daha belirtti. Türkiye'nin özellikle Fettullah Gülen terör örgütü, PKK ve DEAŞ terör örgütleri ile olan mücadelesinin hiç bir şekilde onları yok etme hedefinden şaşmadan sürdürüleceğini belirtti ve “Fettullah Gülen ve PKK gibi DEAŞ gibi terör örgütlerinin zehirlerini vücudumuzdan temizledikçe dış politikada da daha sağlıklı bir zemine oturacağımıza inanıyorum.” diyerek Türkiye'nin özellikle AB ülkeleri ve ABD'den beklediği dayanışmayı görememesinden ve de hak etmediği tepkilerle karşılaşmasından dolayı yaşadığı sıkıntıların sona ereceğine olan inancını dile getirdi.

Ve bence en önemlisi AB'ye verdiği mesajdı. Çok açık ve net bir şekilde “karar verin” dedi.

“AB üyelik süreci birliğin riyakar tutumu yüzünden çıkmaza girmiştir. Bu ülkede bir daha kimsenin farklılıkları yüzünden horlanmasına, ötekileştirilmesine, cezalandırılmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Özellikle gençlerimizin özgürlüğü konusunda en küçük bir tereddütleri olmasın. Kendilerinden önceki nesillerin maruz kaldıklarını yaşamayacaklar. Demokrasi lafla değil icraatla olur. AB'nin artık ülkemizin onurunu hiçe sayan iki yüzlü tavrına daha fazla tahammül etmek zorunda değiliz. AB ya bize verdiği sözleri tutar ya da herkes kendi bildiğini yapar. Bizim tercihimiz her şeye rağmen yolumuz AB ile devam etmektir. Burada kararı verecek olan AB'dir.” diyen Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin AB değerleri yolunda kararlıkla ilerleyeceğinin de garantisini vermiş oldu.

Son haftalarda görüştüğüm tüm Avrupa Parlamentosu milletvekilleri ve Brüksel ile Almanya'daki gazeteciler “Türkiye AB yolunda üyelik stratejisinde kararlı” dediğimde inanmak istemiyorlardı. Sürekli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın artık “AB ile ipleri koparmak” istediğini dile getiriyorlardı. 21 Mayıs 2017 Pazar Günü bunun gerçek olmadığı bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir kez daha tüm dünya kamuoyuna açıklandı.

Yeni Türkiye AB üyeliği konusunda kararlı! 

Bu durum elbette Türkiye'nin AB harici olanakları değerlendirmemesi anlamına gelmiyor. ABD, Rusya, Çin, Hindistan ya da Arap ülkeleri ile Türkiye'nin çıkarları açısından atılması gereken tüm adımları da atmaya kararlı. Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuya yönelik olarak dile getirdiği “Sadece son bir ayda yaptığımız seyahatler Türkiye'nin önünde çok daha büyük bir dünyanın olduğunu göstermiştir.” cümle çok anlamlı ve özellikle AB tarafından iyi analiz edilmeli.

21 Mayıs 2017 Pazar Günü Türkiye aslında 16 Nisan 2017 referandumunda verdiği kararın yani yeni anayasası ile başlattığı yeni dönemin gerektirdiği adımları tek tek attığının belgelendiği tarihi bir gün oldu.

Türkiye “sosyal, demokratik, modern ve güçlü” bir ülke olma hedefinde yolundan şaşmadan ilerlemekte.

AB bu Yeni Türkiye'nin Cumhurbaşkanının verdiği mesajları iyi irdelemeli.

Yeni Türkiye'ye sırt çeviren bir AB “Yeni Dünya'yı anlayamamış” demektir. Yeni Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olan bir AB “kazanan” olur. 

Türkiye'nin “takır, takır” işleyen ve her gün ülkeyi daha da ileri götüren demokratik reformlarına “çamur atmak” sadece atanların aleyhine olur. Recep Tayyip Erdoğan'ın dediği gibi “Türkiye'nin önünde çok büyük bir dünya var “. AB isterse bu dünyanın içinde olur ve bu da her iki taraf için “hayırlı” olur.