​NECİP FAZIL ÜNİVERSİTESİ'NİN SADIK TALEBESİ: MUSTAFA YAZGAN

Mahmut BIYIKLI 23 Kas 2017

Mahmut BIYIKLI
Tüm Yazıları
Uzun yıllar Necip Fazıl üstadın yanında yürümüş, hizmetinde bulunmuş, dostluğunu kazanmış olan Mustafa Yazgan, kültür dünyamızın en renkli simalarından birisi. İlerlemiş yaşına rağmen davaya olan sadakati, istikbale olan ümitvar tavrı, hiç bitmeyen heyecanı ile örnek ve öncü bir şahsiyet.

Uzun yıllar Necip Fazıl üstadın yanında yürümüş, hizmetinde bulunmuş, dostluğunu kazanmış olan Mustafa Yazgan, kültür dünyamızın en renkli simalarından birisi. İlerlemiş yaşına rağmen davaya olan sadakati, istikbale olan ümitvar tavrı, hiç bitmeyen heyecanı ile örnek ve öncü bir şahsiyet. Ne zaman kendisini görsem yenilendiğimi hisseder, pozitif enerjiyle dolarım. Ondaki aşkı şevki görünce bütün yorgunluklarımı unutur, yeniden bismillah diyerek yollara düşerim. 

Yazgan gibi büyüklerimiz ülkenin zor yıllarını yaşamış, fikir çilesini çekmiş, tam inanmış adam olmanın bedelini defalarca ödemişlerdir. Bugünlere gelmemizde onların köy köy kasaba kasaba yoksul omuzlarına davayı sırtlanıp kapı kapı dolaşmalarının payı büyüktür. Kim var denildiğinde sağına soluna bakmadan ileri atılan bir kuşağın asil temsilcisidirler. Ülkeyi saran katı modernleşme çabalarına karşı sayıları çok az olan yerli aydınlarla omuz omuza vererek direnmişler, bu toprakları kimliksizleşmekten korumuşlardır. Öncelikleri hiçbir zaman nefisleri olmamıştır. Önce vatan diyerek yollara düşmüşler, yol olmuşlar, yol açmışlardır. Onların açtığı yoldan yarınlara daha emin baktığımızı özellikle söylemek isterim. Bu adamlar mal mülk, soy sop derdiyle değil memleket sevdasıyla yanıp kavrulmuş, millî bir nesil inşası için bütün varlıklarını feda ederek yokluğa yoksulluğa talip olmuşlardır.

Yakın tarihimiz bu yiğitlerin kahramanlıklarıyla doludur. Hangi sayfayı açsak karşımıza bayrağı alıp en öne düşen, henüz destanı yazılmamış kahramanlar karşımıza çıkar. İşte o kahramanlardan biridir Mustafa Yazgan.

Zarif hitabetiyle gönüllere dostluk aşısı vuran Yazgan’ın hayatına baktığımızda bereketli bir ömür mücadelesiyle karşılaşırız.

Her anı dolu dolu geçen bir hayattır onunki. Şam’da tahsil görür, Türkiye’ye döndükten sonra uzun yıllar öğretmenlik vazifesini icra ederek devlet ile halkı bir araya getirmek gibi çok önemli bir misyonun gönüllü temsilciliğini yapar. Eskilerin “zülcenaheyn” dedikleri bir babanın himayesinde yetişir. Hem dinî-ahlaki, hem de dünyevi ilimlere haiz bu insan, küçük Mustafa’nın ilk öğretmeni olur.  

Hitabet ve yazarlığı irsidir. Bu özel yanları, “kâtip-zadeler” olarak anılan silsilenin beş kuşak öncesinde Padişahlık kitabetinde bulunmuş Kâtip Mehmed Efendi’ye dayanır. Konya ulularından Şıh Şerafeddin Hazretleri’nin ecdadından olan Yazgan ailesi, soy isimlerinin de işaret ettiği üzere kitabette ve hitabette sayılı bir kütüğe sahip. Yine ailevi sayılabilecek bir özellikleri de haksızlığa tahammül edememeleri. 

Mustafa Yazgan, öğretmenliğinin yanı sıra büyük âlim ve hatip olan babasıyla ve kendisiyle ilgili haksızlık her nerede yaşanır, her kimin başına gelirse mücadele etmenin emr-i bil-maruf olduğunun şuurunda ve adalete âşık bir yürektir. 

Çektiği zorlukları ömründe verdiği kutlu mücadeleleri gençlerin elindeki nimetlerin kıymetini bilmesi, baki olmadıkları şuuruyla kendilerinin de bu asil insanlık davasına sahip çıkmaları gerektiğini vurgulamak için anlatır. 

Mustafa Yazgan o güzel İstanbul Türkçesiyle, o selis hitabetiyle tarihî kesitleri bir film şeridi gibi dinleyicisinin muhayyilesinde renklendirirken bilhassa genç muhataplarına dönerek şunu söylemeyi de ihmal etmez: “Beni iyi dinleyin ve dinlediklerinizi ahlak edin.”

Osman Yüksel Serdengeçti’nin ifadesiyle “Arkasında boşluk bırakmadan giden” ve vazifesini üst seviyede ifa eden Üstad Necip Fazıl “Allah ve Rasulullah âşığı olarak beni de anın” diye vasiyet eder. Yazgan el-an bu kutlu vazifeyi hakkıyla yerine getiren hayırlı bir yol arkadaşıdır. Bıkmadan usanmadan her platformda Üstadı aşk ile vecd ile anlatır. Biz buna çokça şahit olduk. İster karşısında bakanlar milletvekilleri ister akademisyenler ister üst düzey bürokratlar olsun yormadan yorulmadan aziz üstadından bahseder. Bazen karşısına ilkokul çocukları çıkar, bazen bir fabrikanın mevsimlik işçileri… Yazgan motivesinden hiçbir taviz vermeden aynı coşku ile Necip Fazılı muhataplarına tanıtmaya çalışır. 

Mustafa Yazgan, Siyasal’dan sonra asistanlığa başlar. İki buçuk yıl orada kalır. İnançlı insanlara bir baskı uygulamaya başlanınca istifa etmek zorunda kalır. Akademik hayat bir anlamda orada inkıtaa uğrar ama Necip Fazıl gibi üniversiteler üstü bir insanla, hakiki bir üniversite ile tanışır. Üstat Yazgan’ı yönlendiren, fikir ve düşünce ikliminde eğiten, manevi bir baba olur.

İlk tanışıklığı enteresandır. Asistan iken Gaziantep’e, Antep Ticaret Odası’na çağırılır. Kıbrıs ile ilgili “Kıbrıs’ın Dünü Bugünü Yarını” diye bir konferans istenir. Sene 1966… Ticaret Odası’nda konferansı verir. Ordaa çok sevdiği hemşehrisi Halit Ziya Bey, “Yazgan Bey, yarın akşam Necip Fazıl gelecek. İstersen bekle de onu da dinle.” der. Ertesi akşam, Necip Fazıl üstadın konferansına katılmak üzere sinemaya gider. En önde protokol kısmına geçip oturur. Biraz sonra Halit Ziya gelip, “Yazgan Bey, Üstat’la tanışmak ister misin?” deyince, “Elbette” diye cevap verir. 

Makine odasında Üstad’a bir yer açmışlar, oturuyordur.  Halit Ziya, “Üstad’ım, Mustafa Yazgan Bey asistan. Türkiye Ortadoğu Kamu Yönetimi’nden sizi dinlemek için geldi.” der Üstat gayet memnun olur. “Buyurun Mustafa Bey. Şöyle yanıma gelin.” der. Biraz sonra, “Mustafa Bey, beni siz takdim edeceksiniz.” diye emir buyurur.

Üstad’ın bir tarzı vardır; takdimci beş dakikayı geçti mi Üstat çok kızar, gelir elinden mikrofonu alır, kendisi konferansa başlar. Yazgan hitabetinin bütün kudretiyle yirmi dakikaya yakın konuşur. Fakat Üstat takdimden son derece memnun kalmıştır ve ; “Ben İstanbul’dayım. Ankara’dan İstanbul’a yolun düşerse mutlaka gel ve beraber olalım.” der.

Üstad’ın cemiyet faaliyetleri içindeki Büyük Doğu Fikir Kulüpleri önemli bir yer tutar. Yazgan o dönemde Ankara Büyük Doğu Fikir Kulübü Başkanı’dır. Büyük Doğu dergisi onun çileli dünyasının ve soylu fikir mücadelesinin tarihî belgesidir. 

Yazgan da üstadı gibi boşa yaşamamış boşuna savaşmamıştır. Bu topraklara sevdalı gür hisli gür imanlı bir gençlik yetişmesinde zihin teri dökmüş büyük fedakârlıklarda bulunmuştur.

Bugün hangi meclise gitse hemen etrafını okurları sarıp yetişmelerinde büyük katkısı olan muhterem Yazgan’a teşekkürlerini sunar. “Milli Türk Talebe Birliği’nden, Büyük Doğu Kulübü’nden sizi tanıyoruz. Biz sizin eserlerinizle büyüdük.” diyenler hiç eksik olmaz.

Mustafa Yazgan’lar, Yunus’un deyişiyle; “Bu dünyaya güzel bir haber vermek için” gelen vatan ve millet fedaileridir. Allah onlardan razı olsun. Kendisine hayırlı uzun ömürler ve bayrağı teslim edebileceği genç yürekler diliyoruz.